02 Eyl 2015 12:09 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 17:51

Ahmet Kekeç Cumhuriyet'in haberine fena çaktı: Tankın üzerinde YPG yazıyor salaklar!

Cumhuriyet Gazetesi'nin Türkiye'nin IŞİD'e silah gönderdiğini iddia ettiği haberine Ahmet Kekeç bugün sert bir dille cevap verdi.

Haberde kullanılan fotoğrafları ve haber dilini eleştiren Kekeç, yazısında Cumhuriyet'in iddiasını çürüttü.

Ahmet Kekeç "DAEŞ'e gönderildiğini söylediğiniz tankın üzerinde YPG yazıyor salaklar! Bari yayınladığınız fotoğrafa Photoshop yapsaydınız." dedi.

İŞTE KEKEÇ'İN O YAZISI

Son yılların en büyük "gazeteciliğine" Cumhuriyet gazetesi genel yayın yönetmeni Can Dündar imza atmıştı; Türkiye'nin IŞİD örgütüne (bir diğer deyişle DAEŞ'e) silah gönderdiğini belgelemişti.
İyi yapmıştı da, bu "gazetecilik"te biraz problem vardı sanki. Çünkü kanıtlar biraz çürüktü. Daha doğrusu, ortada "kanıt" diyebileceğimiz bir kanıt yoktu.
İşin içinde TIR'lar vardı, bu TIR'ların MİT'e ait olduğu biliniyordu ama Can Dündar bu araçlarla ne sevk edildiğini, sevkiyatın nereye ve kimlere yapıldığını açıklayamıyordu.
Sevkiyatı yapan "el" belliydi... MİT'ti diyelim...
Peki, adres neresiydi?
TIR'lar savcılık marifetiyle yolundan alıkonulmasaydı, son durak neresi olacaktı? Geçiş gümrükten mi sağlanacaktı? Gümrükten kazasız belasız geçen TIR'ları (eğer sınır ötesine geçecekse) "karşı tarafta" kim karşılayacaktı? Daha da önemlisi, "karşı taraf" kimlerin kontrolündeydi?
Bir de "tutanak"tan bahsediyordu Can Dündar.
TIR'lara yapılan baskınla ilgili bir "tutanak" düzenlenmiş...
Bunu düzenleyen "el"i biliyoruz. Fakat tutanaktaki "Bu TIR'lar IŞİD'e silah götürüyordu" mealindeki ifadenin oraya nasıl girdiğini bilmiyoruz. Bunu savcılar da bilmiyor, MİT mensupları da bilmiyor, baskın mahalline intikal eden Valilik de bilmiyor...
Bu ifadenin "baskın"ın hangi aşamada tutanağa eklendiği de bilinmiyor.
Baskın savuşturulup geçiş sağlandıktan sonra TIR'ların nereye gittiği, yükünü nerede boşalttığı da bilinmiyor.
Hiç kimsenin bilmediği bu bilgiyi Can Dündar (ve tabii paralel cenahtaki arkadaşlar) biliyor olacak ki, "mal teslim adresi" olarak DAEŞ'i gösterip duruyorlar.
Önceki gün gazetelerde bir haber çıktı.
Bu haber Cumhuriyet'te de yer alıyordu elbette.
Habere göre, Amerika ve Türkiye DAEŞ hedeflerine ortak hava operasyonu düzenlemiş. (Haberin ayrıntısında, Dışişleri yetkililerinin ağzından, Amerikalılarla ortak operasyon için "işbirliği" yapıldığı bilgisi yer alıyordu.)
Ortaya şöyle salak bir durum çıkıyor:
Türkiye hem DAEŞ'e silah gönderiyor, hem de Amerika'yla işbirliği yaparak silah gönderdiği örgüte karşı hava operasyonları düzenliyor.
Peki, bu nasıl oluyor?
Dün sabah, aynı zamanda medya kuruluşlarına da sahip bulunan bir holdinge mali operasyon düzenlendi. Can Dündar, operasyondan bahisle, şöyle bir mesaj geçti: "Bugün gazetesini polis bastı. Gazetenin bugünkü manşetine dikkat: Akçakale sınırında IŞİD'e silah yapımında kullanılan malzeme sevkiyatı belgelendi."
Can Dündar'ın "uyarısı" üzerine Bugün gazetesinin manşetine baktım.
En az Can Dündar'ın haberleri kadar problemli bir haber.
Gazete, birtakım fotoğraflara yer vermiş... Akçakale gümrük kapısındaki hareketliliği gösteren fotoğraflar... Bu "hareketlilik", Türkiye'nin DAEŞ'e silah gönderdiğini gösteriyormuş.
Gizli-kapaklı işler yapan (el altından terör örgütlerine silah gönderen) bir devlet, bunu niçin açık kanallara döksün ve niçin (bol sayıda gümrük memuru ve inzibatın bulunduğu) gümrük kapısını kullansın?
Dahası şu:
Fotoğraflardan birinin altında şöyle bir (açıklayıcı) bilgi yer alıyor: "O borular havan topu..."
Bir havan topu namlusu olamayacak uzunlukta, namluya benzer iki adet boru. Evet, boru... Askerliğimi "havancı" olarak yaptığım için biliyorum: En uzun havan topu namlusu ("106'lık" tabir edilen toplardır bunlar), bu boruların ancak yarı uzunluğuna ulaşabilir... Yani, yeryüzünde yok böyle bir havan topu. Henüz icat edilmedi... Hani insanın, "Madem sallıyorsunuz, bari 'obüs topu namlusu' deyin. Daha inandırıcı olursunuz..." diyesi geliyor. Ayrıca, DAEŞ'e gönderildiğini söylediğiniz tankın üzerinde YPG yazıyor salaklar! Bari yayınladığınız fotoğrafa Photoshop yapsaydınız.
Haberde dikkat çekici noktalardan biri de, mütemadiyen "iddia edildi", "öne sürüldü", "belirtildi", "görüldü", "anlaşıldı" ifadelerinin kullanılması...
Kim iddia etti, kim öne sürdü, kim belirtti?
Belirtilen bu şeylerden kim ne anladı, kim ne gördü?
Bunların cevabı yok...
Polis kapılarına dayanmış, hâlâ operasyon yapıyor arkadaşlar; hâlâ algılar üzerinden iş çeviriyor...
Hemen hatırlatmam gerekiyor: Can Dündar'ın mesajını okuduğumuzda, polis henüz Bugün gazetesine intikal etmemişti. Çünkü yayın grubuna yönelik bir baskın söz konusu değildi. Bunu savcılık da açıkladı. Ayrıca "baskın"ın Bugün gazetesinin manşetiyle alakası yoktu.
Haberi okuyunca gülüp geçtim.
Muhtemelen polis de gülüp geçmiştir.
Manşetteki bu sabuklamanın bir "mali operasyon"a konu olmayacağını bilen paralel refiklerimiz de gülsün!
Böyle haberlere gülünür ancak!