Ahmet Kekeç, Can Dündar'ı topa tuttu: 'Darbeyi haber alıp kaçan kahraman gazeteci'
"Darbe başarılı olsaydı, tatiline ara verip Türkiye’ye dönecekti. Dönemiyor.Bir süre daha “oralarda” kalacak ve “gelişmeleri” kollayacak!"
Geçen yıl haziran ayında “Paralel darbe mi geliyor?” diye yazan ve bir yıl sonra yaşanan darbe girişimini bir yıl öncesinde olabilir diye yorumladığını anımsatan Star yazarı Ahmet Kekeç, Cumhuriyet gazetesinin "izinli" genel yayın yönetmeni Can Dündar için ilginç bir yazı kaleme aldı.
Kekeç, Can Dündar'ın darbe olacağını bildiğini ve bu yüzden cesurca çıkışlar yaptığını yazdı ve şöyle devam etti: "Darbe başarılı olsaydı, tatiline ara verip Türkiye’ye dönecekti. Dönemiyor.Bir süre daha “oralarda” kalacak ve “gelişmeleri” kollayacak!"
İşte Kekeç'in yazısının tamamı:
Söylemesi ayıptır, aşağıda okuyacağınız satırları 4 Haziran 2015 tarihinde (yani 15 Temmuz rezil paralel darbe girişiminden bir yıl önce) yazmıştım. Başlığını da “Paralel darbe mi geliyor?” diye koymuştum.
Geldi işte.
Neredeyse iki yıldır “geliyorum” diye bağırdığı için, şaşırtmadı.
Maksadım, gelmekte olduğunu bağıran darbeyi haber vermek değildi... Benim bildiğimi, devletin istihbarat birimleri de biliyordu. Herhalde biliyordu... Bilmiyorsa, ayıp. Bildiği halde önlem almamışsa, daha da büyük ayıp... Hatta suç!
Maksadım, “gazetecilik” maskesi altında “casusluk” yapan kişinin, yani Can Dündar’ın bu cesareti (zira dünyanın en tırsak adamıdır) nereden aldığını sorgulamaktı.
Kendisi şu an aramızda değil. Avrupa’larda sürtüyor...
Bir rivayete göre kaçtı.
Muhtemeldir ki, darbeyi haber aldığı için kaçtı. “Şu kaos ortamında ayak altında dolaşmayayım, neme lazım” demiştir.
Evet, Can Dündar paralelcilerin bir darbe hazırlığı içinde olduğunu biliyordu ve aldığı güvencelerle “kahraman gazeteci” rolüne soyunmuştu.
Söz konusu yazımda, bu kahramanlığı deşifre ediyordum.
Bir de bugünkü gözle (15 Temmuz’u düşünerek) okuyun, bakalım Can Dündar kahraman mıymış, yoksa “sufle”yle çalışan mutemet bir eleman mıymış?
Buyurun:
Paralel darbe mi geliyor?
Çok yakında tarihin değişeceğini, ummadığımız bir “yeni Türkiye”nin doğacağını zaten yazıp çiziyorlardı... Paralel cenahın gazetelerinde “geriye doğru” bir tarama yaparsanız, durumu görürsünüz...
Ummadığımız “yeni Türkiye”yi müjdeleyenlerden biri de, ABD Büyükelçisi’ydi... “Bir şeylerin olacağını” ya da “bir şeylerin değişeceğini” ima eden açıklamalar yapmıştı da, gelen tepki üzerine tornistan edip “yanlış anlaşıldım”, “dost ve müttefik Türkiye” edebiyatına sığınmıştı.
Dershane tartışmalarıyla başlayan “hükümet-cemaat kavgası” önümüze çok sayıda böyle bilgi serdi:
İlânihaye böyle gitmeyecekti.
Bir şeyler olacaktı.
Görün bakalım ne olacaktı ve Recep Tayip Erdoğan pervasızca sürdürdüğü iktidarını daha ne kadar koruyabilecekti... Gezi vartasını atlatmıştı, bakalım “dosyalar” vartasını atlatabilecek miydi?
Paralel cenah, “bildiklerini”, kuşkusuz, bilmesi gerekenlerle de paylaştı.
Bu cümleden olarak, “bir şeylerin olacağı” bilgisine kahraman gazeteci Can Dündar da sahipti... (Sevilay Yükselir, Sabah gazetesindeki köşesinde, 17-25 Aralık girişiminden haftalarca önce Can Dündar’ın “kehanet” sadedinde yazdıklarını paylaştı. Evet, Can Dündar da Türkiye’de bir şeylerin olacağı bilgisine sahipmiş.)
Soru şu:
Kahraman gazeteci Can Dündar’ı durduk yerde “kâhin gazeteci” konumuna yükselten bilginin kaynağı, gerçekten de paralel cenah mıydı?
Bu soruya cevap bulmakta zorlanacağınızı zannetmiyorum. Her şey çok açık... Daha doğrusu, açık bir darbe sürecinden geçiyoruz ve taraflar kendilerini gizleme gereği duymadılar, duymuyorlar.
Şöyle de söylenebilir:
Dışişleri Bakanlığı’ndaki gizli güvenlik zirvesinde neler konuşulduğunu Kemal Kılıçdaroğlu’na “ulaştıranlar” ve üzerine politika bina etmesini sağlayanlar kimlerse, Can Dündar’ı bilgilendirenler de onlardır. (İlginçtir, zirvede konuşulanları, Kılıçdaroğlu’yla birlikte, “paralel cenah”ın gazete ve televizyonları da paylaştı... Hatta eski bir polis şefi, “Suriye’ye savaş açıyormuş gibi yapacaklar” öngörüsünde bile bulundu.)
Soruyu şu şekilde düzenlemek daha doğru olacak:
Can Dündar niçin kendini yaktı?
Cumhuriyet gazetesinin başına getirildiği günden itibaren, paralel organizasyonun “tasarruflarını” meşrulaştıran bir yayıncılık çizgisi izleyen ve bir tür “aklama” misyonuna koşulmuş Can Dündar, bu hem tehlikeli, hem kendisine itibar kazandırmayacak maceraya niçin atıldı?
Bildiği “yeni” bir şey mi var?
Can Dündar’ın bildiklerinin (bildiğini tahmin ettiklerimizin) hâsılasını kaçtır Soner Yalçın’dan okuyoruz. (Soner Yalçın, ikidir, cemaatin “askeri darbe hazırlığı” yaptığını yazıyor.)
Birileri, tıpkı geçmişte Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibine yaptığı gibi, Can Dündar’a da, “Bunlar yakında gidecek. Sandıkla gitmeseler bile, bir darbeyle alaşağı edilecekler” diye güvence mi verdi? Dünyanın en tırsak gazetecisi Can Dündar, bu güvencenin verdiği rahatlıkla mı “kahraman gazeteci” rolüne soyundu?
4 Haziran 2015 tarihli yazımda bu soruyu sormuştum.
Cevabını 15 Temmuz 2016’da aldık.
Evet, Can Dündar çok yakında darbe olacağını biliyormuş. Bu bilginin verdiği güvenceyle konuşuyormuş.
Darbe başarılı olsaydı, tatiline ara verip Türkiye’ye dönecekti.
Dönemiyor.
Bir süre daha “oralarda” kalacak ve “gelişmeleri” kollayacak!