Ahmet Kekeç Can Dündar'a fena yüklendi! "Sen hala konuşuyor musun?"
Star yazarı Ahmet Kekeç "Fakat böylesini görmedim" diyerek Cumhuriyet gazetesi genel yayın yönetmeni Can Dündar için açtı ağzını yumdu gözünü.
"Nasıl bir ülkede yaşadığımı, kırılganlıkların hangi koşullarda
ortaya çıktığını bildiğim için, artık hiçbir şey şaşırtmıyor beni"
diyen Ahmet Kekeç, bugün köşesinde “insani” olan her tutumun,
her kırılmanın, her dönüşümün kendi içinde tolere edilebileceğini,
tolere edilmesi gerektiğini düşünüyorum" yazdı yazmasına, ama hemen
ardından "Fakat böylesini görmedim" diyerek Cumhuriyet gazetesi
genel yayın yönetmeni Can Dündar için açtı ağzını yumdu
gözünü.
İşte Ahmet Kekeç'in yazısından çarpıcı bölümler:
BİR İNSAN DEĞİL BİR KARAKTER
Bir “insan”dan değil, bir “karakter”den söz ediyoruz çünkü.
Bu “karakter”in ismi Can Dündar...
İçli, romantik, bizi duyarlıklardan duyarlıklara sürükleyen buğulu
ses tonuyla dünyamızda yer edinmiş bu “karakter”in içinde, türü
belirsiz bir “varlık” gizliymiş.
İnsan, “yalancılığı” tescil edildiğinde, utanır, üzülür, ne
bileyim, durumu toparlamaya çalışır.
Bu “karakter”in pervası yok. Utanması da yok...
Herhangi bir hassa geliştirmiyor. “Yalan söyledim, özür dilerim”
demiyor...
GÖZÜMÜZE BAKA BAKA YALAN SÖYLÜYORDU
Bir vakitler (yakın bir zamanda yani), 12 Eylül’deki “faşizan”
rejime karşı yazılar yazdığı, haberler yaptığı ödüller aldığını
söylemişti. Hangi haberi için hangi ödülü aldığını sormuştum. Çünkü
gözümüze baka baka yalan söylüyordu. 12 Eylül’ün faşizan rejimi
hüküm sürerken, ortalıkta “Can Dündar” diye bir gazeteci yoktu.
Sonradan aldığı ödüllerin de (bir kısmı liselerin verdiği kıytırık
ödüllerdi) konuyla ilgisi yoktu.
Bunu hatırlatıp, hiç değilse düzeltme yapması, yalan yazdığı için
kamuoyundan özür dilemesi gerektiğini söyledim. Can Dündar ne
yaptı, biliyor musunuz? “Yalancılığını” tescilleyen yazımı blogunda
yayınladı. Demek ki reklâmın iyisi kötüsü yokmuş.
Dünkü yazımda kısmen değinmiştim.
NEYİ YAYINLAYACAĞINA KENDİLERİ KARAR VERİRMİŞ
Başbakan Davutoğlu’nun “Terör örgütünün verdiği fotoğrafı
yayınlayan gazetelerin muhabirlerine akreditasyon yasağını ben
istedim” sözlerini “basın özgürlüğüne müdahale” sayan Can Dündar
manşetten verip veriştirmişti.
Neyi yayınlayıp yayınlamayacaklarına kendileri karar verirmiş.
Dolayısıyla, savcının şakağına tabanca dayayıp “hatıra fotoğrafı”
çektiren teröristlerin görüntüsünü gazeteye koymakta bir sakınca
görmemişler.
Sabah gelir gelmez Cumhuriyet gazetesine baktım, Can Dündar “verip
veriştirmelerine” devam ediyor, bir taraftan da kendini savunuyor:
Master tezini ODTÜ’de “terör haberlerinin medyada veriliş biçimi ve
iktidar sansürü” üzerine yazmış. Bu konuda ulusal ve uluslararası
literatürü taramışlığı varmış... Genelde iktidarlar, kendi
kusurlarını örtbas etmek için sansür silahını kullanırlarmış. Terör
meselesinde de sansürün temel amacı, onun propaganda faaliyetine
engel olmaktan ziyade hükümetin beceriksizliğini örtbas
etmekmiş...
HEMEN HATIRLATAYIM PİŞKİN VE ROMANTİK ŞEY..
.
Hemen hatırlatayım pişkin ve romantik şey:
Konumuz “sansür” değil...
Konumuz, “ahlak...”
Sen, terör örgütünün verdiği pornografik fotoğrafı yayınlayarak,
hem örgütün propagandasını yaptın, hem de apaçık ahlak suçu
işledin... Şiddetin pornografisinden söz ediyorum... Ulusal ve
uluslararası literatürü taramışlığın, sana burada ciddi bir
“ahlak suçu” ve pornografik teşhir çabası bulunduğunu söylemiyorsa,
bırak o kalemi.
İkincisi şu pişkin ve romantik şey...
Neden teröriste “terörist” demediğinizi gerekçelendirirken şu utanç
verici savunmaya başvuruyorsun: “Bize bu tanımı neden
kullanmadığımızı soranlar, Hükümet PKK ile müzakereye başladığından
bu yana ‘bebek katili’ vs. benzeri sıfatlardan neden
vazgeçtiklerinin hesabını vermeli önce...”
Bu mantıktan gideceksek, senin de öncelikle “Fetoş” ve benzeri
sıfatlardan neden vazgeçtiğinizin hesabını vermen gerekiyor.
SİZ NEDEN FETOŞ DEMEKTEN VAZGEÇTİNİZ?
Neden vazgeçtiniz?
Bir zamanlar küçültücü ve ayıp sıfatlarla andığınız bir insanı,
neden bugün birtakım ihtiram sözcükleriyle karşılıyorsunuz?
Ne oldu?
Hangi “sermaye girdisi” ahlak karşısındaki pozisyonunuzu
değiştirdi?