Ahmet Kekeç Aydın Doğan'a iki ismi şikayet etti: Seni ‘adamların’ rezil ediyor!
Star gazetesi yazarı Ahmet Kekeç, Aydın Doğan'a kendi adamlarını şikayet etti.
Yazısına "Seni 'adamların' rezil ediyor" başlığı koyan Ahmet Kekeç,
CNN Türk Ana Haber'i sunan Nevşin Mengü ve Kanal D Ana Haber'i
sunan Ahmet Hakan'ı tefe koydu, Aydın Doğan'a çağrı yaptı.
Nevşin Mengü için "Giderli bir hatun", Ahmet Hakan için ise
“sakallı anchorman” diyen Ahmet Kekeç, Aydın Doğan'a, "Ey Aydın
Bey! Bir zahmet bir internet sitesine gir, “adamların” eliyle nasıl
rezil edildiğini, bir de kendi gözlerinle gör..." diye
seslendi.
Nevşin Mengü'nün gelene gidene şarladığını, tahammülsüz olduğunu,
konuklara sataştığını, laf aralarında iktidara yönelik hakaretler
ettiğini anlatan Ahmet Kekeç, Ahmet Hakan için de "Kanal D ana
haber sunuculuğunu emanet ettiğin sakallı şahıs da giderli hatundan
farklı değil" dedi.
İşte Ahmet Kekeç'in o yazısı:
Ey Aydın Bey! Bir zahmet bir internet sitesine gir, “adamların”
eliyle nasıl rezil edildiğini, bir de kendi gözlerinle gör...
Maaşlı adamların bunlar ama bir ideolojinin, bir siyasal partinin
militanları gibi davranıyorlar.
CNN Türk’te haberleri emanet ettiğin bir hatun var.
Giderli bir hatun...
Gelene şarlıyor, gidene şarlıyor...
Bir de tahammülsüz...
Konuk ağırlıyor. Sorular sorup adam gibi cevap almak yerine,
edepsizce sataşmayı tercih ediyor. Söz hakkı tanımıyor. Sürekli
konuğunu istiskal ediyor. Ve olabildiğince “saygısız...”
Sunduğu haberlerin arasına, arada sırada şu türden hakaretler
sıkıştırıyor: “Lümpenliğin iktidarı, terbiyesizliğin iktidarı,
edepsizliğin iktidarı... Böyle bir dönem yaşıyoruz. Bilemiyorum, bu
ülke o sihirli çizmeleri giyip uçacak mı, bilemiyorum.”
O sihirli çizmeler, 15 Temmuz akşamı “uçuracaklardı...”
Millet duruma el koymasaydı, senin televizyon kanalın da, ülkeyle
birlikte uçup gitmiş olacaktı.
Kanal Dana haber sunuculuğunu emanet ettiğin sakallı şahıs da
giderli hatundan farklı değil.
Bilebildiği tek “gazetecilik”, Kılıçdaroğlu’na kol kanat
germek...
Gazeteci, tecessüs eder oysa...
Hani, “gazeteciliği” şiar edindiğiniz, bütün siyasi partilere eşit
mesafede durduğunuzu söylediğiniz ve bu durumu “yayın
ilkeleri”nizle deklare ettiğiniz, yani kendi kendinizi bağladığınız
için hatırlatıyorum. En azından, bizler gibi bir fikre, bir
ideolojiye yandaş değilsiniz, “yandaş” olmadığınızı iddia
ediyorsunuz.
Dolayısıyla, mesleğin gerekleriyle sigaya çekilmeyi kabullenmek
durumundasınız.
Evet, gazeteci tecessüs eder.
Senin “sakallı anchorman”ın, bırak tecessüs etmeyi, bir de tecessüs
edenlere kızıyor.
Mesela, “Nedir bu Kılıçdaroğlu’nun kontrollü kaçış olayı? Darbe
olduğunda tankın üzerine çıkacağını söylüyordu. Havalimanında
tankları görünce kirişi kırıp güvenli eve sığındı. Nedir bu olayın
aslı?” diye sormuyor da, bu sorunun peşine düşmüş gazetecilere
çemkiriyor.
Efendim, Kılıçdar da Kılıçdar... Başka bir şey bilmez miymişiz?
Bilmeyiz kardeşim.
Bilmeyeceğiz.
Sabahtan akşama “Kılıçdar da, Kılıçdar...” diyeceğiz.
Başka da bir şey demeyeceğiz.
Dönüp, bir daha diyeceğiz.
Seni geren, rahatsız eden şey nedir?
Konu anayasa değişikliğiyse, senin Kılıçdar’ın anayasa
değişikliğinin konusu olmayan neredeyse her şeyi, her sözü, her
tezviratı, her yalanı konuşmalarına boca edip kafa karışıklığına ve
mide spazmlarına yol açıyorsa, elbette “Kılıçdar da, Kılıçdar”
diyeceğiz.
Biz senin “Etkili bir konuşma yaptı. Adeta avını gözetleyen bir
boksör gibiydi. Vurduğu yerden ses getirdi. Üstün bir performans
sergiledi... Müthişti...” şeklindeki yalamalarına karışıyor muyuz?
“Niye Erdoğan’dan başka bir şey bilmiyorsun? Niye ‘görevle’ eski
mahallene çakıp duruyorsun, niye ‘hayır’ın bayraktarlığını
yapıyorsun?” diyor muyuz? Babası İmam olan Rotterdam Belediye
Başkanında nakısa saydığın hususların tümüyle senin için de geçerli
olduğunu, Rotterdam Belediye Başkanını karşımıza çıkaran “el”le,
seni karşımıza çıkaran “el”in aynı olduğunu hatırlatıp, atalarının
kemiğini sızlatıyor muyuz?
Kılıçdar da, Kılıçdar'mış...
Senin Kılıçdar’ın tankların VIP salonunun önünden çekilmesi için
“adamları” aracılığıyla darbecilerle temas kurmuş...
Bu “temas”ın mahiyetini sorgulamayacak mısın?
Kimlerle ne konuşulmuş, hangi adrese ne tür ricalarda bulunulmuş,
merak etmeyecek misin?
Hülasa, rezil ediyorsun patronunu... Rezil ediyorsunuz!
Ey Aydın Bey, sen de “adamların” eliyle rezil oluyorsun ve
ilginçtir, rezil olmalara doymuyorsun!
Demek ki müstahaksın!