04 Oca 2018 09:58
Son Güncelleme: 24 Kas 2018 01:54
Ahmet Kekeç, Ahmet Sever'i hedef aldı: Abdullah Gül bu hadsize haddini neden bildirmiyor?
Star yazarı Ahmet Kekeç, eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Ahmet Sever'e haddini bildirmesi gerektiğini yazdı.
Star yazarı Ahmet Kekeç, bugünkü yazısında Abdullah Gül ve "Abdullah Gül ile 12 Yıl" kitabının yazarı Ahmet Sever'i hedef aldı.
Ahmet Kekeç, Ahmet Sever'in kitabında, Abdullah Gül'ü masum, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı ise her olumsuzluğun sorumlusu olarak gösterdiğini belirterek "Abdullah Gül, iki yıldır susarak bu yazılanları onaylamıştır. Artık bu hadsize haddini bildirmenin zamanı gelmedi mi?" sorusunu yöneltti.
İşte Ahmet Kekeç'in bugünkü "Gül hâlâ bu hadsize haddini bildirmedi!" başlıklı o yazısı:
Bir kitap... İsmi, “Abdullah Gül ile 12 Yıl.” Yazarı, Ahmet Sever...
Bu kitabı hatırlamanın ve hatırlatmanın tam zamanıdır.
Kitap intişar ettiğinde, Sayın Abdullah Gül “Okudum. Kitaptan haberim var” diye bir açıklama yapmıştı.
Müellifi Ahmet Sever de, “Abdullah Bey’e okuttum. Onayını aldıktan sonra yayınladım” diyerek bu ilişkiyi doğrulamıştı.
Kitapta ne anlatılıyor?
Detayını daha önce bu köşede yazdığım için küçük bir özet geçeyim:
Çankaya’da bir Cumhurbaşkanı var. İsmi Abdullah Gül. Memlekette ne kadar olumlu icraat varsa, Gül’ün eseri...
Bir de “kıyıcı” bir Başbakan var.
İsmi Recep Tayyip Erdoğan...
Memleketteki bütün olumsuz icraatlar da Erdoğan’ın eseri.
Kitabı okuyup bitirdiğinizde şöyle düşünüyorsunuz:
Başbakan Erdoğan olanca gaddarlığı ve pervasızlığıyla kırıp döküyor, bütün muhalif sesleri bastırıyor, Avrupa Birliği’yle ilişkilerimizi bozuyor, gazetecileri hapse tıktırmaya çalışıyor, Gezi’nin çiçek çocuklarına kötü davranıyor, barışı baltalıyor, hukuk devletinin sonunu getirecek icraatlar sergiliyor, filan.
Her zaman demokrasiden ve hukuktan yana Abdullah Gül de, bütün bu olup bitenleri, Çankaya’da acı içinde seyrediyor.
Kitap yayınlandığında, büyük bir tepkiyle karşılandı.
Erdoğan ve Gül’ü yakından tanıyan gazetecilere göre anlatılanlar ayıp, haksız ve çirkindi.
Sert tepki gösterenler de oldu.
Mesela, bugünlerde Sayın Abdullah Gül’le aynı “mutluluk fotoğrafında” yer alan Akif Beki şunları yazdı: “Bu kitap, Abdullah Gül’ün kuyruk acılarının toplamıdır.”
Böyle midir?
Şimdilik bir yorumda bulunmak istemiyorum.
Kitabı okuyup bitirdiğimde, Sayın Abdullah Gül’ün üstlenmesi ümidiyle şöyle bir çağrıda bulunmuştum: “Gül’ün başdanışmanı Ahmet Sever, bir operasyonun parçası olarak kurguladığı kitabında, Erdoğan’la Gül’ü karşı karşıya getirecek ve (bence)birçoğu gerçeği yansıtmayan anekdotlara yer vermiş. Bu anekdotların bir bölümü, tekzibi gerektiriyor. Erdoğan konuşmayacağına, konuşması gerekmediğine göre, bu görev öncelikle Abdullah Bey’e düşüyor. Dava arkadaşlığı bunu gerektirir çünkü... Her daim saygılı, ölçülü ve rikkat sahibi Abdullah Bey, kendini bilmez bir danışmanın ‘fitne’girişimlerine sessiz kalmayacaktır. Kalmamalıdır.”
Üzerinden iki yılı aşkın bir zaman geçti, Gül kitapta yazılanları tekzip etmedi. “Bunlar Ahmet Sever’in yaklaşımlarıdır. Söyledikleri onu bağlar” deme gereği bile duymadı.
Sustu.
Daha doğrusu, susarak onayladı.
Haksızlıklarla malul kitap, evet, olumlu icraatları genellikle Gül’ün hanesine yazıyor, kıyıcı Başbakan Erdoğan’a karşı Gül’ün “örnek bir devlet adamı” olarak “yükseldiğini” ve Gezi’ci kalplerde taht kurduğunu anlatıyor ama müellifinin de tıynetini ele veriyor.
Çünkü başlıkta da zikredildiği üzere, kitabın müellifi Ahmet Sever hem hadsiz, hem “terbiye özürlü” bir adam...
Ne demek istediğimi merak edenler, mezkûr kitaba ve zaman zaman internet mecralarında karşımıza çıkan “Ahmet Sever” imzalı yazılara bakabilir.
Rikkat sahibi bir Cumhurbaşkanına başdanışmanlık yapmış Ahmet Sever, Erdoğan ve çevresinden söz ederken umumiyetle “güruh” sözcüğünü kullanıyor.
Meşru ve seçilmiş bir Cumhurbaşkanına bu şekilde hitap ettiğinizde, aynı zamanda “ben terbiyesiz bir adamım” demiş oluyorsunuz.
Hayrettir...
Rikkat sahibi Abdullah Gül, hâlâ bu hadsize haddini bildirmedi, onu insafa ve rikkate davet etmedi.
Evet, insan bazen hayret ediyor!
Ahmet Kekeç, Ahmet Sever'in kitabında, Abdullah Gül'ü masum, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı ise her olumsuzluğun sorumlusu olarak gösterdiğini belirterek "Abdullah Gül, iki yıldır susarak bu yazılanları onaylamıştır. Artık bu hadsize haddini bildirmenin zamanı gelmedi mi?" sorusunu yöneltti.
İşte Ahmet Kekeç'in bugünkü "Gül hâlâ bu hadsize haddini bildirmedi!" başlıklı o yazısı:
Bir kitap... İsmi, “Abdullah Gül ile 12 Yıl.” Yazarı, Ahmet Sever...
Bu kitabı hatırlamanın ve hatırlatmanın tam zamanıdır.
Kitap intişar ettiğinde, Sayın Abdullah Gül “Okudum. Kitaptan haberim var” diye bir açıklama yapmıştı.
Müellifi Ahmet Sever de, “Abdullah Bey’e okuttum. Onayını aldıktan sonra yayınladım” diyerek bu ilişkiyi doğrulamıştı.
Kitapta ne anlatılıyor?
Detayını daha önce bu köşede yazdığım için küçük bir özet geçeyim:
Çankaya’da bir Cumhurbaşkanı var. İsmi Abdullah Gül. Memlekette ne kadar olumlu icraat varsa, Gül’ün eseri...
Bir de “kıyıcı” bir Başbakan var.
İsmi Recep Tayyip Erdoğan...
Memleketteki bütün olumsuz icraatlar da Erdoğan’ın eseri.
Kitabı okuyup bitirdiğinizde şöyle düşünüyorsunuz:
Başbakan Erdoğan olanca gaddarlığı ve pervasızlığıyla kırıp döküyor, bütün muhalif sesleri bastırıyor, Avrupa Birliği’yle ilişkilerimizi bozuyor, gazetecileri hapse tıktırmaya çalışıyor, Gezi’nin çiçek çocuklarına kötü davranıyor, barışı baltalıyor, hukuk devletinin sonunu getirecek icraatlar sergiliyor, filan.
Her zaman demokrasiden ve hukuktan yana Abdullah Gül de, bütün bu olup bitenleri, Çankaya’da acı içinde seyrediyor.
Kitap yayınlandığında, büyük bir tepkiyle karşılandı.
Erdoğan ve Gül’ü yakından tanıyan gazetecilere göre anlatılanlar ayıp, haksız ve çirkindi.
Sert tepki gösterenler de oldu.
Mesela, bugünlerde Sayın Abdullah Gül’le aynı “mutluluk fotoğrafında” yer alan Akif Beki şunları yazdı: “Bu kitap, Abdullah Gül’ün kuyruk acılarının toplamıdır.”
Böyle midir?
Şimdilik bir yorumda bulunmak istemiyorum.
Kitabı okuyup bitirdiğimde, Sayın Abdullah Gül’ün üstlenmesi ümidiyle şöyle bir çağrıda bulunmuştum: “Gül’ün başdanışmanı Ahmet Sever, bir operasyonun parçası olarak kurguladığı kitabında, Erdoğan’la Gül’ü karşı karşıya getirecek ve (bence)birçoğu gerçeği yansıtmayan anekdotlara yer vermiş. Bu anekdotların bir bölümü, tekzibi gerektiriyor. Erdoğan konuşmayacağına, konuşması gerekmediğine göre, bu görev öncelikle Abdullah Bey’e düşüyor. Dava arkadaşlığı bunu gerektirir çünkü... Her daim saygılı, ölçülü ve rikkat sahibi Abdullah Bey, kendini bilmez bir danışmanın ‘fitne’girişimlerine sessiz kalmayacaktır. Kalmamalıdır.”
Üzerinden iki yılı aşkın bir zaman geçti, Gül kitapta yazılanları tekzip etmedi. “Bunlar Ahmet Sever’in yaklaşımlarıdır. Söyledikleri onu bağlar” deme gereği bile duymadı.
Sustu.
Daha doğrusu, susarak onayladı.
Haksızlıklarla malul kitap, evet, olumlu icraatları genellikle Gül’ün hanesine yazıyor, kıyıcı Başbakan Erdoğan’a karşı Gül’ün “örnek bir devlet adamı” olarak “yükseldiğini” ve Gezi’ci kalplerde taht kurduğunu anlatıyor ama müellifinin de tıynetini ele veriyor.
Çünkü başlıkta da zikredildiği üzere, kitabın müellifi Ahmet Sever hem hadsiz, hem “terbiye özürlü” bir adam...
Ne demek istediğimi merak edenler, mezkûr kitaba ve zaman zaman internet mecralarında karşımıza çıkan “Ahmet Sever” imzalı yazılara bakabilir.
Rikkat sahibi bir Cumhurbaşkanına başdanışmanlık yapmış Ahmet Sever, Erdoğan ve çevresinden söz ederken umumiyetle “güruh” sözcüğünü kullanıyor.
Meşru ve seçilmiş bir Cumhurbaşkanına bu şekilde hitap ettiğinizde, aynı zamanda “ben terbiyesiz bir adamım” demiş oluyorsunuz.
Hayrettir...
Rikkat sahibi Abdullah Gül, hâlâ bu hadsize haddini bildirmedi, onu insafa ve rikkate davet etmedi.
Evet, insan bazen hayret ediyor!