Ahmet Kekeç Ahmet Altan'ı yerden yere vurdu: Bana o utanmazı savunmayın!
Star yazarı Ahmet Kekeç, geçtiğimiz günlerde duruşmada hakimi tehdit eden Ahmet Altan'ı sert şekilde eleştirdi.
Star yazarı Ahmet Kekeç, geçtiğimiz günlerde duruşmada hakimi
tehdit eden Ahmet Altan'ı ismini bile anmadan yerden yere
vurdu.
Ahmet Altan, FETÖ'nün medya ayağı davasında son savunmasını
verirken hakimleri tehdit etmiş, Ahmet Kekeç' de bu tehdidin
ardından sert bir yazıyı kaleme almıştı..
Bu yazının ardından Ahmet Altan'a yakınlığıyla bilinen bazı
yazarlar Ahmet Kekeç'i hapiste ve cevap hakkı olmayan biri hakkında
yazı yazmakla eleştirmişti.
Ahmet Kekeç bugünkü köşesinde hem o eleştirilere yanıt verdi hem de
özgürlük isteyen Selahattin Demirtaş ile Ahmet Altan'ı yerden yere
vurdu.
İşte Ahmet Kekeç'in "Elinin kanıyla adalet isteyen
heval!" başlıklı bugünkü yazısı:
Selahattin Demirtaş nihayet itiraf etmiş: “Yasin Börü'nün
katledilmesi bir barbarlıktır. Bunu yapanlar insanlıktan nasibini
almamış demektir. Bunda benim de katkım varsa, aynı alçaklık bana
da bulaşmış demektir. 'Demirtaş'ın çağrısıyla sokağa döküldüler, 54
kişiyi katlettiler'yönündeki haberlerle aleyhimde kampanya
yürütüldü. Adalet istiyorum.”
Bunda sizin kabahatiniz var Sayın Demirtaş.
Büyük kabahatiniz var hem de...
Erdoğan’ın, “Kobani düştü düşüyor” uyarısını yanlış tefsir ederek
(bile bile çarpıtarak), hazır kıta bekleyen “militanlarınızı”
sokağa döktünüz ve bugün “ceza davası” olarak size dönen korkunç o
cürüme imza attınız.
Elinizin kanıyla adalet istiyorsunuz.
Kanun ne der bilmem... En azından kamu vicdanınızda
suçlusunuz!
Böyle dedim ya... Şimdi serserinin biri çıkar, “Hapiste seni
okuyamayacak, yalanlarına cevap veremeyecek biri hakkında atıp
tutamak yakışıyor mu?” der mi? Der...
Üç gün önce, hapiste bulunan biri (bir gazeteci) hakkında bir
şeyler yazmıştım.
Bir “seveni” çıktı, hapiste bana cevap verme imkânı bulunmayan biri
hakkında “kepazece” bir yazı yazdığımı söyledi.
Hani, “Burada beni öldürmeye çalışıyorsunuz. Vereceğiniz ceza sizin
kader haritanıza da aynen kaydedilecek” diyerek, FETÖ’cü ağzıyla
mahkeme heyetini tehdit eden gazeteci...
İsmini zikretmemiştim...
İsimlerin önemi yok...
Hrant Dink cinayetinin faillerini gizleyen bir “gazetecilik
başarısına” imza atmıştı aynı zamanda... Hrant Dink cinayetiyle
ilgili resmi belgeyi, bugün aynı cinayetin sanığı durumunda bulunan
Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer isimlerini karartarak, yani
ketmederek yayınlamıştı...
Bu haliyle, bir de, verilen “Hrant Dink Ödülü”nü kabul etmişti.
Utanmamıştı.
O gazeteci işte...
Fakat sevenlerine kötü haber:
Hapiste, bana cevap verme imkânı bulunmayan o gazeteciyle ilgili
ithamlar, “cezaevi süreci” öncesinde de gündeme gelmişti. Cevap
verme imkânı bulunduğu halde, vaki ithamları ve konuyla ilgili
soruları geçiştirmişti. FETÖ’nün Yargı ve Emniyet’teki
örgütlenmesinden haberdar olduğu, bütün operasyonların bu
örgütlenme üzerinden yürütüldüğünü bildiği halde susmuştu...
Susmuştu, çünkü suç ortağıydı... Nasıl kurulduğu belirsiz
gazetesinde, FETÖ operasyonlarına “yayın desteği” sağlıyordu.
Şimdi cezaevinde.
FETÖ darbesine destek vermekle (yani darbecilikle)
suçlanıyor...
Bu konuda ne düşündüğümü müteaddit defa yazmıştım... Ben o ismin ve
refakatindeki kimi liberallerin FETÖ’ye üye oldukları kanaatinde
değilim. Cezaevinde bulunmaları ve “darbeci” suçlamasıyla
yargılanmaları beni mutlu etmez. Mümkünse, salıverilmelerini ve
“tutuksuz” yargılanmalarını isterim. Bu konuda son derece
netim.
Net olduğum bir diğer konu şu:
O gazeteci ve refakatindeki liberaller, darbeye altyapı oluşturacak
bir düşünsel faaliyet içindeydiler. Bunu hiç gizlemediler. FETÖ
darbesi başarılı olsaydı, olup bitenleri kendi haklı pozisyonlarına
gerekçe yapacaklardı.
Ellerinde, “Biz söylemiştik, biz uyarmıştık, dinlemediler”
diyebilecekleri mebzul miktar malzeme bulunduruyorlardı ve hiçbir
yasa, hiçbir ahlak kuralı, hiçbir güç onları “haklı” (!) olmaktan
çıkaramayacaktı.
Muhtemelen bu “haklılığın” (!) verdiği üstünlükle hâkim tehdit
ediyorlar.
Demirtaş için söylediklerim, bu zat ve refakatindeki liberaller
için de geçerlidir.
İşledikleri (işledikleri öne sürülen) cürümlerin yasalardaki
karşılığını bilmiyorum.
İlle de cezaevine atılmaları gerekmez ama bir darbeye altyapı
oluşturdukları için, en azından “ahlaken” yargılanmalı ve suçlu
ilan edilmelidirler!