23 Haz 2011 11:33
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:29
AHMET HAKAN'DAN PERİHAN MAĞDENİ ÇILDIRTACAK YAZI!
Ahmet Hakan, Ertuğrul Özkök'e zehir zemberek saydıran Perihan Mağden'i bugün köşe yazısına taşıdı. İşte Mağden'i çıldırtacak o yazı...
İşte Hürriyet yazarı Ahmet Hakan’ın yeni bir tartışma yaratacak bugünkü köşe yazısı...
"PERİHAN Mağden, "köşesini efeler gibi bırakıp gitmiş müdanasız şahsiyet" havası basarak kafa ütülemeyi pek sever.
Bir tür "Ferrari’sini satan bilge" havası basar yani...
Ama aynı Perihan Mağden, arada sırada Taraf gazetesinden kafayı çıkararak, aklının nasıl da sattığı Ferrari’de kaldığını da kanıtlar.
KÜÇÜK FARENİZ GELDİ
Perihan Mağden, Taraf’taki son kafa çıkarışında... .
Ertuğrul Özkök’ün Paris’te Ahmet Kaya’nın mezarını ziyaret edip helallik dilemesi meselesini eksen yapan "hezeyan" halinde bir yazı kaleme aldı.
Perihan’ın hezeyan halinde yazdığı bu yazıyı okuyunca...
Ertuğrul Özkök’ün 2000’li yılların başında yazdığı "Kanvas Pantolonlu Adamlar Geliyor" başlıklı yazısını anımsadım.
Yazıyı buldum.
Şöyle başlıyor: "Önceki gün Perihan Mağden telefon ettiğinde büromun renklerine bakıyordum. ’Sizin haftanız başlıyor’ dedi.
Önce neyi kastettiğini anlamadım. ’Küçük fareniz geldi’ dedi. O zaman anladım. Bu hafta Stuart Little filmi başlıyor".
Dikkat: Ertuğrul Özkök bu yazıyı yazdığında Hürriyet’te o manşetler atılmış, Ahmet Kaya da sürgünde ölmüştü.
CİCİ KIZ ROLLERİ
Düşünün: Ertuğrul Özkök’ü "attığı manşetlerle Ahmet Kaya’nın bir nevi sürgünde ölümüne neden olmak" ile suçlayan Perihan Mağden, bir bahar sabahı, Ertuğrul Özkök’ün telefonunu tatlı tatlı çaldırıyor.
Bir "cici kız" edasıyla Özkök’e şirinlik yapıyor.
Şirinlik yaparken de "Attığı manşetlerle Ahmet Kaya’nın bir nevi sürgünde ölümüne yol açtı" cümlesi aklının ucundan bile geçmiyor.
Dün sevimlilik yaptığın adama bugün "Ahmet Kaya’nın ölümüne yol açtı" diye saldıracaksın.
Dün "Küçük fareniz geldi Ertuğrul Bey" diye şirinlik yaptığın adama bugün -biraz da o "küçük fareler" nedeniyle- "medyanın yellozu" diye alenen hakaret edeceksin...
Nedir? Ne olmaktadır?
DERT İHSAN EDİLMEYEN KÖŞE Mİ?
Belki de olayı kavramak için Perihan Mağden’in, Taraftaki yazıda Özkök için kullandığı "köşe ihsan etmişti / sütun bağışlamıştı" nitelemelerini deşmemiz gerekir. Ertuğrul’un "köşe ihsan ettiği" günlerde "Sizin haftanız başladı, küçük fareniz geldi" diye şirinlik yapmalar...
Köşenin ihsan edilmeyeceğinin anlaşıldığı günden itibaren ise Özkök’e sistemli bir şekilde her fırsatta çakma faaliyeti. Ve en sonunda işi "medyanın yellozu / Ahmet Kaya’nın katili" noktasına getirme. . . .„.
Acaba bu çelişkinin arka planında bir "ihsan edilmeyen sütunun sancısı" yatıyor olabilir mi?
"PERİHAN Mağden, "köşesini efeler gibi bırakıp gitmiş müdanasız şahsiyet" havası basarak kafa ütülemeyi pek sever.
Bir tür "Ferrari’sini satan bilge" havası basar yani...
Ama aynı Perihan Mağden, arada sırada Taraf gazetesinden kafayı çıkararak, aklının nasıl da sattığı Ferrari’de kaldığını da kanıtlar.
KÜÇÜK FARENİZ GELDİ
Perihan Mağden, Taraf’taki son kafa çıkarışında... .
Ertuğrul Özkök’ün Paris’te Ahmet Kaya’nın mezarını ziyaret edip helallik dilemesi meselesini eksen yapan "hezeyan" halinde bir yazı kaleme aldı.
Perihan’ın hezeyan halinde yazdığı bu yazıyı okuyunca...
Ertuğrul Özkök’ün 2000’li yılların başında yazdığı "Kanvas Pantolonlu Adamlar Geliyor" başlıklı yazısını anımsadım.
Yazıyı buldum.
Şöyle başlıyor: "Önceki gün Perihan Mağden telefon ettiğinde büromun renklerine bakıyordum. ’Sizin haftanız başlıyor’ dedi.
Önce neyi kastettiğini anlamadım. ’Küçük fareniz geldi’ dedi. O zaman anladım. Bu hafta Stuart Little filmi başlıyor".
Dikkat: Ertuğrul Özkök bu yazıyı yazdığında Hürriyet’te o manşetler atılmış, Ahmet Kaya da sürgünde ölmüştü.
CİCİ KIZ ROLLERİ
Düşünün: Ertuğrul Özkök’ü "attığı manşetlerle Ahmet Kaya’nın bir nevi sürgünde ölümüne neden olmak" ile suçlayan Perihan Mağden, bir bahar sabahı, Ertuğrul Özkök’ün telefonunu tatlı tatlı çaldırıyor.
Bir "cici kız" edasıyla Özkök’e şirinlik yapıyor.
Şirinlik yaparken de "Attığı manşetlerle Ahmet Kaya’nın bir nevi sürgünde ölümüne yol açtı" cümlesi aklının ucundan bile geçmiyor.
Dün sevimlilik yaptığın adama bugün "Ahmet Kaya’nın ölümüne yol açtı" diye saldıracaksın.
Dün "Küçük fareniz geldi Ertuğrul Bey" diye şirinlik yaptığın adama bugün -biraz da o "küçük fareler" nedeniyle- "medyanın yellozu" diye alenen hakaret edeceksin...
Nedir? Ne olmaktadır?
DERT İHSAN EDİLMEYEN KÖŞE Mİ?
Belki de olayı kavramak için Perihan Mağden’in, Taraftaki yazıda Özkök için kullandığı "köşe ihsan etmişti / sütun bağışlamıştı" nitelemelerini deşmemiz gerekir. Ertuğrul’un "köşe ihsan ettiği" günlerde "Sizin haftanız başladı, küçük fareniz geldi" diye şirinlik yapmalar...
Köşenin ihsan edilmeyeceğinin anlaşıldığı günden itibaren ise Özkök’e sistemli bir şekilde her fırsatta çakma faaliyeti. Ve en sonunda işi "medyanın yellozu / Ahmet Kaya’nın katili" noktasına getirme. . . .„.
Acaba bu çelişkinin arka planında bir "ihsan edilmeyen sütunun sancısı" yatıyor olabilir mi?