25 Eyl 2010 12:35
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:39
AHMET HAKAN'DAN MEHMET BARLAS'A! ''KOYVER GİTSİN!''
Hürriyet Gazetesi yazarı Ahmet Hakan ile Sabah Gazetesi Mehmet Barlas arasındaki polemik tam gaz sürüyor.
Tek soruda neler yıkıldı
MEHMET Barlas’a lakap takmadım, hakaret sözcüğü kullanmadım, küçümsemede bulunmadım.
Sordum, sadece sordum:
“Sen 12 Eylül’ün darbeci lideri Kenan Evren’i evinde ağırladın mı, ağırlamadın mı?”
Cevap geldi:
“Sentetik Türk... Çakma Nişantaşılı... Kenarın dilberi... Cahil... Mütecaviz...”
Darbeci general ile dostluğu anımsatılınca...
Bizim Mehmet Barlas’ın o meşhur kibarlığı, nezaketi, anlayışlılığı, tahammülü yıkıldı gitti.
Demek ki “beyefendi”nin nezaketi, tek soruda yıkılacak cinsten bir nezaket imiş.
* * *
Mehmet Barlas, dünkü yazısında Kenan Evren’i evinde ağırladığını kabul etmiş.
“Evet, ağırladım” diyor.
Ardından da şunları yazıyor:
“Kenan Evren benim evime 1989’un yazında Cumhurbaşkanı iken geldi. Aynı eve daha önce Turgut Özal Başbakan olarak, aynı yılın kışında da Cumhurbaşkanı olarak geldi. Ayrıca evimde ağırlananlar arasında İsmet İnönü de, Bülent Ecevit de, Süleyman Demirel de, Necmettin Erbakan da var.”
Yani demeye getiriyor ki:
“Bizim ev, her türlü devlet başkanını ağırlar. Bu bağlamda Kenan Evren’i de ağırlayıverdi.”
İyi, güzel de Mehmet Barlas, benim anlamadığım şu:
Senin evinin, bütün devlet başkanlarını ağırlamak gibi bir yükümlülüğü mü var?
Hani Kamerun Cumhurbaşkanı falan olursun da, “Falanca devlet adamını neden ağırladın evinde?” diye sorulduğunda, “Ne yapayım birader, protokol icabı...” dersin.
Bir gazeteci olarak senin bu türden bir protokol zorunluluğun mu var?
Kenan Evren’e “Sen bir darbecisin... Gelme evime...” diyemedin mi?
Bir gazeteci, hiç de zorunlu olmadığı halde her gelen lideri evinde ağırlıyorsa, ona “her devrin adamı” denmez de ne denir?
* * *
Hakkını yemeyelim...
Belki de Mehmet Barlas, evinde ağırladığı devlet adamlarının şeref listesini, benim gibi “kenar mahalleden gelmiş/çakmaların çakması” bir adamın gözüne sokarak, belki de şunu demek istiyordur:
“Kardeşim ben üst sınıf bir adamım... Bizim sınıfın mensupları, öyle darbeciymiş marbeciymiş hiç bakmadan her türlü devlet adamını evinde ağırlar... Senin gibi kenardan gelip ortaya yerleşmeye çalışan çakmalar, bu işten anlamazlar... Hadi git işine...”
* * *
Eğer Mehmet Barlas, böyle demek istiyorsa...
O zaman kendisine...
Demokrasinin şahlandığı şu günlerde...
Kenardakilerin iktidarının perçinlendiği şu dönemde...
Üst sınıf adamların kenardan gelen muktedirlerin yanaklarını okşadığı şu süreçte...
Böyle seçkinci takılmanın fena halde ayıp kaçtığını anımsatmak isterim.
Hem böyle yaparsa...
“Yüzde 42” dönüp Barlas’a, “Hani seçkinci bizdik ya Barlas” diye soruverir ve Barlas bir kez daha o meşhur nezaketini bozmak durumunda kalır.
Ya da...
Çok daha fenası söz konusu olabilir.
“Kenarın Başbakanı” olarak küçümsenen Tayyip Erdoğan, “Mehmet Bey... Mehmet Bey... Yıkışmıyor ama... Ayıp oluyor ama...” falan der.
* * *
Neyse... Neyse... Uzatmayalım.
Benim “Mehmet Barlas olayı”ndan çıkardığım ders şudur:
“Demokratım”, “Kibar adamım”, “Tahammüllüyüm”, “Seçkinci değilim”, “Eleştiriye açığım” diye birer “Erdem anıtı” gibi ortada dolaşan adamların mutlaka bir sınamadan geçmesi gerekiyor.
Cevabını vermekte zorlandıkları bir soru ile karşılaştıklarında hâlâ demokrat, hâlâ kibar, hâlâ tahammüllü, hâlâ seçkincilik taslamayan bir tutum takınıyorlarsa, tamamdır.
Yok, eğer efendiliklerini bozuyorlar, sınıf ayrımcılığı yapıyorlar ve seçkincilik taslıyorlarsa...
Koyver gitsin...
Ahmet Hakan/Sabah
MEHMET Barlas’a lakap takmadım, hakaret sözcüğü kullanmadım, küçümsemede bulunmadım.
Sordum, sadece sordum:
“Sen 12 Eylül’ün darbeci lideri Kenan Evren’i evinde ağırladın mı, ağırlamadın mı?”
Cevap geldi:
“Sentetik Türk... Çakma Nişantaşılı... Kenarın dilberi... Cahil... Mütecaviz...”
Darbeci general ile dostluğu anımsatılınca...
Bizim Mehmet Barlas’ın o meşhur kibarlığı, nezaketi, anlayışlılığı, tahammülü yıkıldı gitti.
Demek ki “beyefendi”nin nezaketi, tek soruda yıkılacak cinsten bir nezaket imiş.
* * *
Mehmet Barlas, dünkü yazısında Kenan Evren’i evinde ağırladığını kabul etmiş.
“Evet, ağırladım” diyor.
Ardından da şunları yazıyor:
“Kenan Evren benim evime 1989’un yazında Cumhurbaşkanı iken geldi. Aynı eve daha önce Turgut Özal Başbakan olarak, aynı yılın kışında da Cumhurbaşkanı olarak geldi. Ayrıca evimde ağırlananlar arasında İsmet İnönü de, Bülent Ecevit de, Süleyman Demirel de, Necmettin Erbakan da var.”
Yani demeye getiriyor ki:
“Bizim ev, her türlü devlet başkanını ağırlar. Bu bağlamda Kenan Evren’i de ağırlayıverdi.”
İyi, güzel de Mehmet Barlas, benim anlamadığım şu:
Senin evinin, bütün devlet başkanlarını ağırlamak gibi bir yükümlülüğü mü var?
Hani Kamerun Cumhurbaşkanı falan olursun da, “Falanca devlet adamını neden ağırladın evinde?” diye sorulduğunda, “Ne yapayım birader, protokol icabı...” dersin.
Bir gazeteci olarak senin bu türden bir protokol zorunluluğun mu var?
Kenan Evren’e “Sen bir darbecisin... Gelme evime...” diyemedin mi?
Bir gazeteci, hiç de zorunlu olmadığı halde her gelen lideri evinde ağırlıyorsa, ona “her devrin adamı” denmez de ne denir?
* * *
Hakkını yemeyelim...
Belki de Mehmet Barlas, evinde ağırladığı devlet adamlarının şeref listesini, benim gibi “kenar mahalleden gelmiş/çakmaların çakması” bir adamın gözüne sokarak, belki de şunu demek istiyordur:
“Kardeşim ben üst sınıf bir adamım... Bizim sınıfın mensupları, öyle darbeciymiş marbeciymiş hiç bakmadan her türlü devlet adamını evinde ağırlar... Senin gibi kenardan gelip ortaya yerleşmeye çalışan çakmalar, bu işten anlamazlar... Hadi git işine...”
* * *
Eğer Mehmet Barlas, böyle demek istiyorsa...
O zaman kendisine...
Demokrasinin şahlandığı şu günlerde...
Kenardakilerin iktidarının perçinlendiği şu dönemde...
Üst sınıf adamların kenardan gelen muktedirlerin yanaklarını okşadığı şu süreçte...
Böyle seçkinci takılmanın fena halde ayıp kaçtığını anımsatmak isterim.
Hem böyle yaparsa...
“Yüzde 42” dönüp Barlas’a, “Hani seçkinci bizdik ya Barlas” diye soruverir ve Barlas bir kez daha o meşhur nezaketini bozmak durumunda kalır.
Ya da...
Çok daha fenası söz konusu olabilir.
“Kenarın Başbakanı” olarak küçümsenen Tayyip Erdoğan, “Mehmet Bey... Mehmet Bey... Yıkışmıyor ama... Ayıp oluyor ama...” falan der.
* * *
Neyse... Neyse... Uzatmayalım.
Benim “Mehmet Barlas olayı”ndan çıkardığım ders şudur:
“Demokratım”, “Kibar adamım”, “Tahammüllüyüm”, “Seçkinci değilim”, “Eleştiriye açığım” diye birer “Erdem anıtı” gibi ortada dolaşan adamların mutlaka bir sınamadan geçmesi gerekiyor.
Cevabını vermekte zorlandıkları bir soru ile karşılaştıklarında hâlâ demokrat, hâlâ kibar, hâlâ tahammüllü, hâlâ seçkincilik taslamayan bir tutum takınıyorlarsa, tamamdır.
Yok, eğer efendiliklerini bozuyorlar, sınıf ayrımcılığı yapıyorlar ve seçkincilik taslıyorlarsa...
Koyver gitsin...
Ahmet Hakan/Sabah