07 Tem 2011 13:58
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:32
AHMET HAKAN'DAN AYŞE ÖZYILMAZEL'E HEM NASİHAT HEM DE ELEŞTİRİ!
Hürriyet yazarı Ahmet Hakan,"Artık iş, 'sana ne, bana ne, kime ne' düzleminden çıktı diyerek hem nasihat etti hem de Ayşe Özyılmazel'i eleştirdi...
İşte Hürriyet yazarı Ahmet Hakan’ın Ayşe Özyılmazel’le ilgili köşe yazısı...
SEVGİLİ Ayşe...
Eğer insanların seni ve kocanı rahat bırakmasını istiyorsan...
Eğer kimsenin düğününe, mutluluğuna, evliliğine laf etmesini istemiyorsan...
Eğer kem gözlere ve kem sözlere maruz kalmak istemiyorsan.
Yapman gereken tek bir şey var:
Mahremiyetini titizlikle korumak...
***
Ama bir yandan sen, bir yandan çiçeği burnunda kocan...
Dışavurumculuğu abartırsanız, şova şov katarsanız, her şeyinizi paylaşmak için yanıp tutuşursanız, kameraların üstüne üstüne giderseniz, tartışmaları attığınız kıtırlarla körüklerseniz, "hakkımızda iyi yazanlar / hakkımızda kötü yazanlar" diye çeteleler tutarsanız...
Kısacası...
Mutluluğunuza, birbirinize, yeni yuvanıza, aşkınıza, kendinize odaklanmak yerine...
Kameralara, gazetelere, fotoğraflara, yazılara odaklanıp en alakasızların bile dikkatlerini kendi üzerinize çekerseniz...
Herkes konuşur.
Kimi kıskançlıktan, kimi dalgacılıktan konuşur.
Kimi haklı, kimi haksız konuşur.
Artık iş, "sana ne, bana ne, kime ne" düzleminden çıkar.
Toplumsallaşır.
Hakkında laf söylenmesi gayet meşru bir alan haline gelir.
Yani demem o ki Sevgili Ayşe...
Gerçekten mutluysan, gerçekten deli divaneysen, gerçekten "sonunda bulacağımı buldum" diyorsan, eğer gerçekten "size ne kardeşim" havasındaysan...
Bütün bunları "mahrem" kabul et ve sadece yakın çevrenle paylaş.
Sakın bana "Ne yapalım, kaçınılmaz olarak oluyor bunlar, biz ünlü insanlarız" masalını anlatma.
Çünkü bir insan isterse "şöhretin Madonna seviyesi"nde olsun, çok arzu ederse mahremiyetini koruyabilir.
Ya da şöyle söyleyeyim: En azından sizin gibi ballandırmaz.
SEVGİLİ Ayşe...
Eğer insanların seni ve kocanı rahat bırakmasını istiyorsan...
Eğer kimsenin düğününe, mutluluğuna, evliliğine laf etmesini istemiyorsan...
Eğer kem gözlere ve kem sözlere maruz kalmak istemiyorsan.
Yapman gereken tek bir şey var:
Mahremiyetini titizlikle korumak...
***
Ama bir yandan sen, bir yandan çiçeği burnunda kocan...
Dışavurumculuğu abartırsanız, şova şov katarsanız, her şeyinizi paylaşmak için yanıp tutuşursanız, kameraların üstüne üstüne giderseniz, tartışmaları attığınız kıtırlarla körüklerseniz, "hakkımızda iyi yazanlar / hakkımızda kötü yazanlar" diye çeteleler tutarsanız...
Kısacası...
Mutluluğunuza, birbirinize, yeni yuvanıza, aşkınıza, kendinize odaklanmak yerine...
Kameralara, gazetelere, fotoğraflara, yazılara odaklanıp en alakasızların bile dikkatlerini kendi üzerinize çekerseniz...
Herkes konuşur.
Kimi kıskançlıktan, kimi dalgacılıktan konuşur.
Kimi haklı, kimi haksız konuşur.
Artık iş, "sana ne, bana ne, kime ne" düzleminden çıkar.
Toplumsallaşır.
Hakkında laf söylenmesi gayet meşru bir alan haline gelir.
Yani demem o ki Sevgili Ayşe...
Gerçekten mutluysan, gerçekten deli divaneysen, gerçekten "sonunda bulacağımı buldum" diyorsan, eğer gerçekten "size ne kardeşim" havasındaysan...
Bütün bunları "mahrem" kabul et ve sadece yakın çevrenle paylaş.
Sakın bana "Ne yapalım, kaçınılmaz olarak oluyor bunlar, biz ünlü insanlarız" masalını anlatma.
Çünkü bir insan isterse "şöhretin Madonna seviyesi"nde olsun, çok arzu ederse mahremiyetini koruyabilir.
Ya da şöyle söyleyeyim: En azından sizin gibi ballandırmaz.