AHMET HAKAN, TUNCAY ÖZKAN'I REFAH PARTİLİ ŞEVKİ YILMAZ'A BENZETTİ!...
Bu miting göstermiştir ki: Tuncay Özkan bu ülkenin tartışmasız en büyük hatibidir. Meydanı avucunun içine alıyor, laf ebeliğinin kralını attırıyor, hamasette sınır tanımıyor, kitleyle çocuğuyla konuşur gibi konuşuyor, bazen duygusallaşıyor.
Madem "Bir millet şahlanıyor" kıvamında yorumlar yapmaya devam edersek tekrara düşeceğiz. O halde yeni şeyler söyleyelim...
İşte İzmir Mitingi için üç aykırı saptama:
* İzmir Mitingi, Tandoğan ve Çağlayan mitinglerine nazaran daha bir "CHP mitingi" izlenimi verdi. Şöyle söyleyebiliriz: Eğer AKP, açılış törenlerini mitinge dönüştürerek seçim stardını Erzurum´dan verdiyse... CHP de seçimin ilk mitingini İzmir´de yapmış oldu.
* Miting meydanına damgasını vuran slogan şu idi: "Ne AB, ne ABD... Tam bağımsız Türkiye." Eğer CHP, İzmir meydanında atılan bu sloganla muvafık ise... CHP´nin AB karşıtı bir parti olduğunu cümle aleme ilan etmekte bir sakınca kalmamıştır.
* Bu miting göstermiştir ki: Tuncay Özkan bu ülkenin tartışmasız en büyük hatibidir. Meydanı avucunun içine alıyor, laf ebeliğinin kralını attırıyor, hamasette sınır tanımıyor, kitleyle çocuğuyla konuşur gibi konuşuyor, bazen duygusallaşıyor, bazen savaş baltasını çıkarıyor... Bu haliyle Refah Partisi´nin erken dönem hatiplerinden ünlü Şevki Yılmaz´ı çağrıştırıyordu.
Papermoon ve Özal menkıbesi
Ahmet Özal´ın "Babamın mezarını ak saçlı yeşil sarıklı bir ulu evliya yaptı" başlığıyla anlattığı, Fehmi Koru´nun da bir güzel kaleme aldığı "Özal menkıbesi", dünkü Hürriyet´te haber oldu...
İşte açıklıyorum:
Efendim, bu menkıbe, İstanbul´un en seküler mekanlarının başında gelen Papermoon´da anlatılmıştır.
Bendeniz de menkıbeyi dinleyen talihli zevat içindeydim.
Şimdi diyeceksiniz ki, "A be kardeşim! Madem o menkıbeyi sen de dinledin, neden kaleme almadın?"
Elektrikler yoktu tadında bir "O gün benim yazı günüm değildi" mazeretiyle karşınıza çıksam faydası olmayacağını biliyorum.
Ben en iyisi şu gerekçeye sığınayım:
En İslamcı günlerimde bile, bırakın Özal´ı, ulu oldukları konusunda kimsenin tereddüdü olmayan kimseler için anlatılan menkıbelere bile kapalı bir insandım.
Bu yüzden "Özal menkıbesi"ne pek itibar etmedim.
"Bir evladın babasına duyduğu engin sevginin ve özlemin hoş görülebilir abartısı" deyip geçtim.
Nereden bilecektim ki Fehmi Koru, bu menkıbeyi ciddiye alacak ve kemal-i ciddiyetle kaleme alacak?
Ne diyeyim: Aşk olsun Fehmi Koru aşk olsun...
Reklamcıya bak
Benim bildiğim "reklamcılar" ve "danışmanlar", liderin hata yapmasının önüne geçerler...
Hadi diyelim lider hata yaptı...
En azından o hatanın açacağı yarayı kapatmak için kafa patlatıp gayret ederler.
AKP´nin ya da Erdoğan´ın şanssızlığı tam da bu noktada ortaya çıkıyor.
Bir bakıyorsunuz...
Bir "danışman", ABD yetkililerine "Bu adamı delikten süpüreceğinize kullanın" diyerek, inanılmaz ve telafisi güç bir hataya imza atıyor.
Ve bir bakıyorsunuz...
AKP´nin toplumsal algısını düzeltmekle mükellef "parti reklamcısı" Erol Olçak, "Kitleler de kadınlar gibidir. İkisi de yoktan anlamaz" diyebiliyor.
Peki bu durumda ne olacak?
Danışman ve reklamcının açtığı yaraları kim temizleyecek?
Ya da şöyle soralım:
Sorun çözmesi gereken "danışman" ve "reklamcı" sorun çıkaran haline gelirse ne olacak?
http://www.usaad