28 Şub 2012 09:19
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:23
AHMET HAKAN SORGULADI; 28 ŞUBAT'TAN DERS ALINDI MI?
"28 Şubat'tan ders alınsaydı gazetecileri susturmak için sofistike yöntemler icat edilmezdi."
28 Şubat’tan ders alındı mı?
“28 ŞUBAT” nedir?
Sorunun tek kelimelik cevabı:
“Zorbalıktır.”
Bin yıl sürecek denilen süreç 10 yıl bile sürmeden iflas etti.
* * *
28 Şubat’tan ders almak demek, “zorbalık yapmaktan vazgeçmek” demektir.
Peki soralım o zaman:
Laik kesim de, muhafazakâr kesim de...
“Bu topraklarda bir daha zorbalık egemen olmasın” anlayışında buluştu mu?
Her iki kesim de “güce dayalı siyaset yapma alışkanlığı”nı terk etti mi?
İki taraf da birbirini anladı mı?
Ne gezer!
* * *
İşte bakın:
“Laik” dediğimiz kesim, hâlâ aynı yerde duruyor.
İçlerinden bir kısmı “bükemediği bileği öpme” noktasında...
Bir kısmı ise “dik duruyoruz” diyerek eski “zorbalık” günlerinin özleminde...
Tümü bekliyor...
“Keser döner sap döner / gün gelir hesap döner” diye rövanşı bekliyor.
“Türban” gibi en önemli insan hakkı konusunda bile doğru dürüst bir uzlaşmaya yanaşmıyorlar.
Bir kısmı “bunlar şimdi güçlü durumda, kızdırmaya gelmez” diye geri adım atıyor, bir kısmı ise “dik durma” adına türban yasağını savunmaya devam ediyor.
“Muhafazakâr-Dindar” dediğimiz kesim ise kendilerine yapılan zorbalıklardan, “artık hiç kimse hiç kimseye zorbalık yapmamalı” dersini çıkarmış görünmüyor.
Onlar da “zorbalık yapma hakkı”nı ele geçirmenin sağladığı özgüvenle “artık sıra bizde” kahkahaları patlatıyorlar.
Tek korktukları şey:
O hakkın bir kez daha karşı tarafa geçmesi.
Çünkü karşı tarafın rövanş için beklediğini gayet iyi biliyorlar.
O yüzden iktidar ipine sımsıkı sarılıyorlar.
O yüzden en çetin kavgalarını bile barışla sonlandırıyorlar.
* * *
28 Şubat’tan ders alınsaydı:
- Herkes “Zorbalık mı? Bir daha asla” derdi.
- “Gücü gücüne yetene” anlayışı yer ile yeksan olurdu.
- “Tahammül” geçer akçe olurdu.
- En temel insan hakları konusunda bir uzlaşmaya varılırdı.
- “Ülkeyi dışarıya şikayet etme” gibi bir suçlama söz konusu olmazdı.
- Seçilmiş milletvekilleri “içeride” tutulmazdı.
- Bütün yelkenleri özgürlük rüzgârları şişirirdi.
- Gazetecileri susturmak için sofistike yöntemler icat edilmezdi.
* * *
Olup bitene baktıktan sonra söylediğim şudur:
Ne 28 Şubat’ın zalimleri, ne de 28 Şubat’ın mazlumları 28 Şubat’tan bir ders aldılar.
Sadece yer değiştirdiler.
Ahmet HAKAN / HÜRRİYET
“28 ŞUBAT” nedir?
Sorunun tek kelimelik cevabı:
“Zorbalıktır.”
Bin yıl sürecek denilen süreç 10 yıl bile sürmeden iflas etti.
* * *
28 Şubat’tan ders almak demek, “zorbalık yapmaktan vazgeçmek” demektir.
Peki soralım o zaman:
Laik kesim de, muhafazakâr kesim de...
“Bu topraklarda bir daha zorbalık egemen olmasın” anlayışında buluştu mu?
Her iki kesim de “güce dayalı siyaset yapma alışkanlığı”nı terk etti mi?
İki taraf da birbirini anladı mı?
Ne gezer!
* * *
İşte bakın:
“Laik” dediğimiz kesim, hâlâ aynı yerde duruyor.
İçlerinden bir kısmı “bükemediği bileği öpme” noktasında...
Bir kısmı ise “dik duruyoruz” diyerek eski “zorbalık” günlerinin özleminde...
Tümü bekliyor...
“Keser döner sap döner / gün gelir hesap döner” diye rövanşı bekliyor.
“Türban” gibi en önemli insan hakkı konusunda bile doğru dürüst bir uzlaşmaya yanaşmıyorlar.
Bir kısmı “bunlar şimdi güçlü durumda, kızdırmaya gelmez” diye geri adım atıyor, bir kısmı ise “dik durma” adına türban yasağını savunmaya devam ediyor.
“Muhafazakâr-Dindar” dediğimiz kesim ise kendilerine yapılan zorbalıklardan, “artık hiç kimse hiç kimseye zorbalık yapmamalı” dersini çıkarmış görünmüyor.
Onlar da “zorbalık yapma hakkı”nı ele geçirmenin sağladığı özgüvenle “artık sıra bizde” kahkahaları patlatıyorlar.
Tek korktukları şey:
O hakkın bir kez daha karşı tarafa geçmesi.
Çünkü karşı tarafın rövanş için beklediğini gayet iyi biliyorlar.
O yüzden iktidar ipine sımsıkı sarılıyorlar.
O yüzden en çetin kavgalarını bile barışla sonlandırıyorlar.
* * *
28 Şubat’tan ders alınsaydı:
- Herkes “Zorbalık mı? Bir daha asla” derdi.
- “Gücü gücüne yetene” anlayışı yer ile yeksan olurdu.
- “Tahammül” geçer akçe olurdu.
- En temel insan hakları konusunda bir uzlaşmaya varılırdı.
- “Ülkeyi dışarıya şikayet etme” gibi bir suçlama söz konusu olmazdı.
- Seçilmiş milletvekilleri “içeride” tutulmazdı.
- Bütün yelkenleri özgürlük rüzgârları şişirirdi.
- Gazetecileri susturmak için sofistike yöntemler icat edilmezdi.
* * *
Olup bitene baktıktan sonra söylediğim şudur:
Ne 28 Şubat’ın zalimleri, ne de 28 Şubat’ın mazlumları 28 Şubat’tan bir ders aldılar.
Sadece yer değiştirdiler.
Ahmet HAKAN / HÜRRİYET