Ahmet Hakan Ahmet Altan'ın kirli çamaşırlarını ortaya saçtı: Fethullah Hoca'sını...
Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan, bir süredir polemik yaşadığı Taraf gazetesi yazarı Ahmet Altan'ın eski defterlerini açtı.
Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan, bir süredir polemik yaşadığı
Taraf gazetesi yazarı Ahmet Altan'ın eski defterlerini açtı.
Ergenekon kumpaslarındaki haberleri nedeniyle özür dilemeye davet
eden Ahmet Hakan, Altan'ın Fethullah Gülen'den nasıl özür
dilediğini yazdı.
"Aslında sen çok güzel, çok harika, çok yaltaklanarak özür
dilersin." diyen Hakan, Altan'ın Gülen'den özür dilerken "Ama
ahirette ayrı ayrı bölümlerde ikamet edecek olsak da ben kendisini
kabul ederlerse Sırat Köprüsü’nde sırtımda taşırım. Umarım böylece
ödeşiriz" dediğini aktardı.
İkili arasında Ergenekon kumpası üzerinden başlayan polemik, canlı
yayında karşı karşıya gelme resti ile devam etmişti. Ancak Ahmet
Altan programa Ergenekon mağdurlarının katılmasını kabul etmeyerek
teke tek program yapmak isteyince canlı yayın gerçekleşmedi.
Ahmet Altan son yazısında yine Balyoz Ergenekon
kumpaslarına sahip çıkarak şunları yazmıştı:
"Sahtekarlığın bir tek işe yarayacak, bu Balyoz ve Ergenekon
konusundaki çarpıtmalarınız, algı operasyonlarınız, duygu
sömürüleriniz bitecek.
Ortada bunca belge, bunca gerçek varken, patronunla elele bütün
Hürriyet okuyucularını dolandırarak pervasızca yalan söyleyip
çarpıtıyorsun...
Sen ilgimi çektin bir kere, sahtekarlığın abidesi olarak patronunla
birlikte medyanın lanetlileri tarihine geçtiğini göreceksin.
Bekle…"
Bu sözlere yanıt veren Ahmet Hakan, Altan'ın arşivini açtı.
İşte Ahmet Hakan’ın bugünkü yazısından ilgili bölüm:
"Eline kan bulaştı Ahmet Altan.
Hiç laga luga yapma, bu kanı temizleyeceksin.
Öyle çok zor da değil bu kanı temizlemek.
Bir küçük özür bile kurtarır.
Aslında sen çok güzel, çok harika, çok yaltaklanarak özür
dilersin.
Hatırlıyor musun?
Hükümet ile Cemaat’in bu ülkeye ortaklaşa egemen olduğu günlerde
Fethullah Gülen’le ilgili yaptığın küçücük, minicik ve önemsiz bir
hata nedeniyle nasıl da yaltaklanarak, nasıl da bin bir temennayla
özürler dilemiştin.
Fethullah Gülen’den özür dilerken şunları yazmıştın:
Kaş yaparken gözü lobuyla beraber çıkarıp aldım. Mahcup oldum ki
mahcubiyet çok harika bir duygu değildir.
Bu hatadan dolayı kendisine borçlandım. Bu dünyada ödeyebileceğim
kefaret özür dilemek.
Ama ahirette ayrı ayrı bölümlerde ikamet edecek olsak da ben
kendisini kabul ederlerse Sırat Köprüsü’nde sırtımda taşırım.
Umarım böylece ödeşiriz.
Küçücük, minicik ve önemsiz bir hata için bile dilediğin şu özre
bak!
“Aman Hocam, gel seni Sırat Köprüsü’nde sırtımda taşıyayım”
demeler...“
Yaman Hocam, bilmem beni affedebilecek misin” diye
yaltaklanmalar...
Fethullah Gülen’i sırtına alıp Sırat Köprüsü’nde taşıyacağını
söyleyen sen, sıra öldürdüğün Kuddusi Okkır’a, intihar ettirdiğin
Ali Tatar’a, iftira attığın Nedim Şener ve
Ahmet Şık’a, hayatını karattığın Mehmet Ali Çelebi’ye, yapmadığını
bırakmadığın
Dursun Çiçek’e gelince...
Bırak özrü, bırak nedameti, bırak mahcubiyeti, en küçük bir yüz
kızarıklığı bile yaşamıyorsun.
Çünkü biliyorsun ki...
Günah defterinin açılması kaçınılmaz olacak.
Çirkefleşerek, adileşerek, müptezelleşerek, seviyesizleşerek ve
bana saldırarak durumu geçiştirmeye çalışmanın tek makul açıklaması
bu.
Ama yağma yok!
Ahdettim!
Sana özür dileteceğim.
Belki Fethullah Gülen’den özür dilerken yaltaklandığın gibi
yaltaklanmanı sağlayamamam.
Ama hiç değilse bir kuru özrünü alacağım senin.
Hiç kurtuluşun yok."