Ahmet Davutoğlu'ndan iktidara kritik Rusya çağrısı! "Sistemik bir depremle karşı karşıyayız"
Eski başbakan ve dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu'ndan Rusya-Ukrayna krizine ilişkin dikkat çeken açıklamalar geldi. Davutoğlu açıklamasında iktidara olası savaş krizi ile ilgili uyarılarda bulundu.
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Rusya-Ukrayna krizine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Sistemik bir depremle karşı karşıyayız. Ukrayna krizi, uluslararası krize dönüşmüştür.
— Ahmet Davutoğlu (@Ahmet_Davutoglu) February 22, 2022
Türkiye acilen özellikle NATO’da etkin ve proaktif bir diplomasi yürütmeli. Ülke içinde sorunlarımız olsa da dış politikada Türkiye’nin çıkarları çerçevesinde ortak çizgide buluşmalıyız. pic.twitter.com/ngeBWoYNqX
“ORTAK ÇİZGİDE BULUŞMALIYIZ”
Davutoğlu, açıklama yaptığı videoyu, “Sistemik bir depremle karşı karşıyayız. Ukrayna krizi, uluslararası krize dönüşmüştür. Türkiye acilen özellikle NATO'da etkin ve proaktif bir diplomasi yürütmeli. Ülke içinde sorunlarımız olsa da dış politikada Türkiye'nin çıkarları çerçevesinde ortak çizgide buluşmalıyız” notu ile paylaştı.
Davutoğlu'nun açıklamalarından satır başları:
“KÜRESEL NİTELİKTE BİR KRİZ HALİNE DÖNÜŞTÜ”
Rusya Devlet Başkanı Putin’in dün açıkladığı kararlar sonrasında Ukrayna krizi son derece kritik bir aşamaya gelmiş bulunuyor. Uluslararası toplum Ukrayna’ya odaklandı. Bu kriz artık herhangi iki ülke arasındaki bir kriz olmanın ötesine geçmiş; Karadeniz, Doğu Avrupa, Avrasya dengelerini etkileyebilecek küresel nitelikte bir kriz haline dönüşmüştür.
Bu krizin doğrudan tarafı olmamakla birlikte, Ukrayna’ya ve Rusya’ya aynı anda komşu olan en önemli NATO ülkesi olan Türkiye için artık kriz kritik aşamanın da ötesine geçmiş bulunuyor.
“TAKİP EDİLEN DİPLOMASİ BELİRLİ ZAAFLARI ORTAYA ÇIKARDI”
Maalesef bu kriz esnasında takip edilen diplomasi, etkin bir arabuluculuğu beraberinde getirmediği gibi kriz süreçlerinin nabzını tutma konusunda da belirli zaafları ortaya çıkardı. Buradan iktidara bir kez daha seslenerek ifade ediyorum: Artık Soğuk Savaş sonrası dönemin taşları teker teker oynuyor. Daha önce birçok kez vurguladığım gibi, akademik çalışmalarda altını çizdiğim gibi sistemik bir depremle karşı karşıyayız. Hep beraber Türkiye’nin geleceğiyle ilgili bu krizin sonuçlarına odaklanmak ve sağlıklı bir değerlendirme yapmak durumundayız.
DAVUTOĞLU 5 MADDEDE ÖNERİLERİNİ SIRALADI
İktidar sahiplerine 5 önemli konuda çağrıda bulunuyorum ve Türkiye’nin bu krizle ilgili temel yaklaşımını bu 5 ana çerçeveye oturtmaları tavsiyesinde bulunuyorum.
Birincisi; Krizin herhangi bir ileri aşamaya, doğrudan çatışma ihtimali aşamasına gelmeden önce Montrö Anlaşması’nın getirdiği bütün kurallara harfi harfine uyacağı deklare edilmeli ve Boğazlar üzerinden Türkiye’nin herhangi bir savaşın parçası haline gelmesinin önüne geçilmelidir.
İkincisi; Ukrayna’nın toprak bütünlüğü konusunda tavizsiz bir politika takip edilmeli ve herhangi bir ülkenin toprak bütünlüğünün sarsılmasının doğurabileceği daha geniş ölçekli krizleri konusunda hem Rusya nezdinde, hem NATO ve diğer ülkeler nezdinde doğrudan temaslarda bulunulmalıdır. Kırım’ın ilhakını tanımamıştık haklı olarak, şimdi de Ukrayna devletinin kendi toprakları içinde bağımsız ve özel bir stratejik ortak olarak Türkiye’nin yanında olması büyük bir önem taşıyor. Toprak bütünlüğünü vurgulamalıyız.
Üçüncüsü; maalesef NATO’nun en önemli ülkelerinden birisi olan Türkiye bütün bu süreçte NATO istişarelerinin dışında kalmıştır. NATO liderlerinin yaptığı son dönemde 3 önemli zirveye Türkiye davet edilmemiştir. Polonya ve Romanya’nın dahi girdiği bu zirvelerde Türkiye maalesef yer almamıştır. Dolayısıyla NATO içindeki küçük nüansların, görüş ayrılıklarının da doğrudan nabzını tutarak etkin bir rol oynama ve NATO içinde Türkiye’yi olabilecek risklere karşı korumak konusunda önemli bir aracı kaybettik. Şimdi artık krizin bu aşamasında Türkiye NATO’nun bütün mekanizmalarında doğrudan görüş beyan eden ve bu krizden etkilenecek bir ülke olarak bu görüşlerini NATO ülkeleri nezdinde ifade eden bir konuma derhal geçmelidir.
Dördüncüsü; Rusya Türkiye’nin tarihi dostudur, tarihi komşusudur. Gerilimli dönemlerimiz de oldu, barış dönemlerimiz de. Rusya ile ilişkilerimizin özenle yürütülmesi gerektiği kanaatindeyim. Ancak bu özen Rusya’nın, Putin’in son konuşmasında da olduğu gibi tarihi referanslarla Türkiye’yi karşısına alan bir tutum içine girmesini asla mazur göstermez. Rusya ile ilişkilerimizi, istişarelerimizi kapsamlı bir şekilde derinleştirmeliyiz. Rusya nezdindeki etki gücümüzü Ukrayna’nın toprak bütünlüğü bağlamında bir arabuluculuk içinde kullanmaya çaba sarf etmeliyiz.
Beşincisi; Bütün bu gelişmeler soğuk savaş sonrası dönemin temel stratejik depremlerinin, kalıntılarının, sarsıntılarının hissedildiği bir dönemin başladığını gösteriyor. BM sistemi etkisizdir. Rusya’nın Suriye’de takip ettiği politikayla Ukrayna’da takip ettiği politika arasındaki çelişkiler her an her ülkenin başka ülkeye müdahale edebileceği kanaatini oluşturmuş bulunuyor. Son dönemde Rusya’nın Donetsk ve Luhansk, kendilerinin ilan ettikleri adıyla, Cumhuriyetlerini tanıması ulus devletlerin yapısını çözecek çok tehlikeli bir süreci başlatır. Bu bağlamda Moldova, Gürcistan, Azerbaycan, Suriye, Irak, Bosna Hersek gibi ülkelerin toprak bütünlüğü konusunda Türkiye açık ve net bir tavır almalı ve bütün bu farklı bölgelerde, farklı ülkelerdeki çıkar farklılıklarını gözeten ama hepsine alternatif stratejik planlamalar yapan bir esneklik göstermek zorundadır.”