Ahmet Altan'dan şok yazı: 'Ölüm ve acı, bu rejim bitmeden bitmeyecek'
Ahmet Altan, "Burada doğmanın bedelini insanlar niye bodrumda yakılarak, Ankara'da tutuşarak ödüyor?" diye sordu.
Taraf gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni ve romancı Ahmet Altan,
34 kişinin hayatını yitirdiği Ankara'daki saldırı sonrasında
Bağımsız Gazetecilik Platformu P24'te yayımlanması için kaleme
aldığı yazısında çok ağır cümleler kurdu.
"Burada doğmanın bedelini insanlar niye bodrumda yakılarak,
Ankara'da tutuşarak ödüyor?" diye soran Ahmet Altan, "Ölüm ve acı,
bu rejim bitmeden bitmeyecek" yorumunu yaptı.
İşte Ahmet Altan'ın o yazısı:
Her seferinde aynı şey oluyor, “kimdi bu insanlar” diye soruyorum,
“kimdi bu ölümlerine üzüldüğümüz, ağladığımız, acılarını kutsal bir
ayin gibi paylaştığımız insanlar?”
Kimdi bu günahsızlar?
Kimdi bu başkalarının günahlarını, ömürlerini korkunç bir
patlamanın sesini duyup, alevler arasında bitirerek ödeyenler?
Kimdi bu insanlar?
İsimleri birkaç gün sonra listeler halinde yayınlanıp,
yakınlarından başka hiç kimsenin hafızasında yer bırakmadan
hayatımızdan geçip gidecek bu insanlar kimdi?
Kim olduklarını bilmiyorum ama herkes gibi ben de tahmin
edebiliyorum, çoğu kıt bir bütçeyle yapılmış bir pazar gezmesinden
dönen insanlardı, aralarında “çaylak” olduğu için “pazar nöbetine”
bırakılmış genç işçilerle, memurlar da vardı herhalde.
Büyük bir ihtimalle yorgundular.
Otobüste bir yer buldukları için sevinmiş, pazar gezmesinde
kendilerine bakan bir genç kızın ya da bir delikanlının hayaliyle
başlarını cama dayayıp uyumaya hazırlanmışlardı.
Öyle yorgun öldüler.
Tek suçları, günahlarla, yolsuzlukluklarla, sefil ihtiraslarla dolu
bir ülkenin başkentinde yaşamaktı.
Başka bir ülkede yaşıyor olsalardı, şimdi sevdikleri bir televizyon
programının karşısında, yarınla ilgili planlar kurarak soydukları
bir portakalı yiyor olacaklardı.
Niye öldü bu insanlar?
Niye öldü?
“Bu ülkenin başkentinde altı ayda patlayan üçüncü bombanın
kurbanları” olarak hayattan ayrılan bu insanlar niye öldü?
Neden bu ülkede doğmuş olmanın bedelini insanlar, Güneydoğu’da
bodrumlarda yanarak, Ankara’da alevlerle tutuşarak ödüyorlar?
Şimdi gazetelerde, televizyonlarda epeyce laf dinleyeceksiniz ve
çok azı size gerçeği söyleyecek.
Gerçek öylesine yalın, öylesine basit ve öylesine öfkelendirici ki
size söylemekten korkacaklar.
Sizin gerçeği görmenizden korkacaklar.
Bütün bu insanlar, bir adam “anayasaya uymadığı, uymak istemediği,
anayasayı paramparça ettiği ve ömrünün geri kalanını yasaların
üstünde kalarak geçirmek” istediği için öldüler.
Ve daha ölecekler.
“Anayasaya uymayacağını” açıkça söyleyen ve yargıya da “anayasaya
uymaması” için talimat veren Tayyip Erdoğan bu “anayasa dışı”
iktidarını sürdürdüğü sürece bu ülkede acı ve ölüm bitmeyecek.
AKP iktidarının bu “yasadışı” iktidar biçimine olanak sağlamasıyla
bütün devlet ve siyaset “yasadışına” kaydı.
Polis, istihbarat, yargı, bir adamın “yasadışı” iktidarını
koruyabilmek için şekillendirildi, Erdoğan’ın “kişisel öfkelerini”
ve “kişisel düşmanlıklarını” tatmin etmekle öyle meşguller ki
ülkenin başkentinde altı ayda üç bomba patlamasını önleyecek bir
güçleri ve enerjileri kalmadı.
Sadece gazetecileri ve “paralel” dedikleri cemaatçileri takip edip
onları hapse atmakla meşguller.
Devlet kadroları, “yasalara uyacak”, mesleğini hakkıyla yapacak,
işinin ehli insanlarla değil, tek bir adamın “yasadışı” iktidarını
koruyacak “yandaşlarla” dolduruldu.
Devletin değil Erdoğan’ın adamları o görevlilerin çoğu.
Erdoğan “anayasaya uymadığında” adamları da anayasaya ve yasalara
uymuyor, yasadışı bir devlet yapısı çıkıyor ortaya.
Bütün siyaset, Erdoğan’ın “anayasa dışı” bir iktidarı ömrü boyunca
sürdürmesini sağlayacak bir rejim kurabilmesi amacıyla
oluşturuluyor.
Erdoğan geçici bir süreliğine cumhurbaşkanı seçilmiş bir adam, bu
süre bittiğinde başbakanlığı sırasındaki birçok olaydan ve
cumhurbaşkanlığında “anayasayı çiğnemesinden” dolayı yargının önüne
çıkması gerekecek ve Erdoğan için bu büyük bir kâbus.
Asla muhalefete düşmeyeceği, hep iktidarda kalacağı bir düzen
kurmaya çabalıyor o da.
7 Haziran’a kadar sakin olan ülkede neden 7 Haziran’dan AKP oy
kaybettikten sonra birden Kürt savaşı başladı?
Neden Kürt kasabalarında “iç savaş” yaşanıyor, neden insanlar
öldürülüyor, mahalleler yıkılıyor?
HDP’nin ve MHP’nin baraj altında kalacağı bir seçim sonucuyla
“rejimi değiştirebilmek”, “ömür boyu başkanlığı” getirebilmek ve
Erdoğan’ın yaptıklarının hesabını yargıya vermesini önlemek
için.
“Anayasaya uymayan” ve uymak istemeyen tek bir adamın siyaseti
yüzünden ülke cehenneme döndü.
Defalarca söyledim, daha da imkânım oldukça söyleyeceğim,
“Erdoğan’ın yasadışı tek adam iktidarı” sürdüğü sürece bu ülke tek
bir gün bile huzur ve istikrar görmeyecek.
Devlet kadroları, “anayasa dışına” kaymış ve bu suçun bedelini
ödemekten delicesine korkan insanlarla dolu olan bir ülkede huzur
ve istikrar olamaz.
Düşmanlık, şiddet, adaletsizlik, yolsuzluk, ölüm, bu iktidar
önlenemediği sürece devam edecek.
Parlamentonun bu “anayasa dışı” gidişatı durdurmak için adım atması
gerekiyor ama Erdoğan’a bağlı olanlar buna izin vermiyor.
Hiç olmazsa muhalefetin bu adımı atması gerekiyor.
Bu “anayasa dışı” gidişatı durdurma imkânı varken durdurmayanlar,
bu ölümlerin sorumluluğunu da paylaşıyorlar.
Tabii bir de “suç ortağı” medya var.
Onlara medya demek de tuhaf, “yasadışı” bir rejimin propaganda
birlikleri onlar.
Hep Erdoğan ve AKP dışında birilerini suçlayarak, iktidarın bütün
suçlarını ve hatalarını saklayarak, halkın gerçeği görmesine engel
olmak görevleri.
Gerçekleri yazsalar, toplum harekete geçerek siyaset adamlarını bu
“yasadışı” rejimi durdurmaya zorlayacak, onun için gerçekleri
saklıyorlar.
Gerçekleri söylemek için değil, gerçekleri saklamak için gazeteler
çıkartıp, televizyonlar kuruyorlar.
Gerçeği saklayan medya, bu ölümlerin sorumluları arasında.
Bir de medyanın korkakları, iktidara yaranarak televizyon
programları yapıp, gazetelerde köşe yazarak varlıklarını sürdürmeye
çalışanlar var tabii her zaman olduğu gibi.
Gazete köşelerinde yağ izleri bırakan zavallı sürüngenler.
Bu sefil medyanın para merakı yüzünden insanlar gerçekleri
öğrenemeden ölüyor bu ülkede.
Daha çok öleceğiz.
Ölüm ve acı, bu rejim bitmeden bitmeyecek.
Göreceksiniz.
Aslında görüyorsunuz da… Yanan Kürt kasabalarıyla, vurulan
bebeklerle, başkentte altı ayda patlayan üç bombayla, Anadolu’nun
her köşesinden kalkan “bayraklara sarılı” tabutlarla
görüyorsunuz.
Ama gördüğünüzün, gördüğünüzden başka bir “şey” olduğunu
anlatıyorlar size.
Gördüğünüzün, gördüğünüz “şey” olduğunu size anlatacak bir medya
yok… Bunu bir gün kendiniz anlamak zorunda kalacaksınız.
Siz anlayana kadar, piknikten dönen yorgun genç kızlar, işten
çıkmış yorgun memurlar, beş aylık bebekler, Kürt gençleri,
Anadolu’nun delikanlıları ölüp duracak.
İnsanlar, sevdiklerinin yaşayıp yaşamadığını twitterda attıkları
endişeli mesajlarla öğrenmeye çalışacak.
Bir adam “anayasaya uymayacak” diye biz “esfel-i safilin”de
yaşayıp, alevlerle dolu patlamalarla insanlarımızı ölüme teslim
edip duracağız.