Ahmet Altan'dan Ahmet Hakan'a ağır yanıt: Alçak bir tetikçi olmanın bedelini ödeyeceksin!
Gazeteci Ahmet Altan ile Ahmet Hakan arasındaki Ergenekon polemiği sürüyor.
Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan, eski Taraf gazetesi Genel
Yayın Yönetmeni Ahmet Altan’ın, bir süredir ‘Ergenekon davası
mağdurları’na ekranda yer verdikleri gerekçesiyle kendisini ve
Doğan Grubu’nu eleştirmesine ilişkin yargılanacaklarını söylemiş,
Ahmet Hakan'ın programında canlı yayında tartışmak istediğini
söylemişti.
"Ergenekon örgütü yok, hukuka aykırı deliller var" hükmünü
vermesinden sonra iki yazar arasında başlayan tartışmada en son
Ahmet Hakan "Restini görüyorum Ahmet Altan! Talebine 'Evet'
diyorum. Hadi gel. Çık canlı yayına!" diye yazmıştı.
Ahmet Altan, P24 Gazetecilik Platformunda yazdığı yazıda
Ahmet Hakan'a da seslendi. Hakan'a, şunları söyledi:
Yazıları yazarken her şeyi biliyordun, konulara pek hâkimdin, beni
rahatlıkla suçlayabileceğinden emindin… Nelerden suçlu olduğumu
sayıyor, “Ergenekon’dan yırttığımı” söylüyor, bana Balyoz’u ‘’tek
tek” anlatıyor, “yargılanacaksın” diye naralanıyor, atıp
tutuyordun.
“Gel karşıma o zaman” deyince, neden birden değiştin?
Hakkımdaki o yazıları tek başına yazıyorsun ama iş benim karşıma
çıkmaya gelince “biz arkadaşlarla geleceğiz” diyorsun.
Bir de “sen de çağır” diyorsun…
Ben senin gibi kalabalıkların arkasına saklanmaya çalışan bir
korkak olsam, 17 bin faili meçhul kurbanının yakınlarıyla,
Cumartesi Annelerini çağırırım, “Ergenekon’un” olmadığını onlara
anlatırsınız cesaretiniz yetiyorsa.
Ama ben sen değilim.
Ben kendi kavgama kendim giderim… O yazıları ben yazdım, o
yazıların sorumluluğunu da ben kendim taşırım.
Sen niye kendi yazılarının sorumluluğunu tek başına
taşıyamıyorsun?
Niye başkalarını çağırmak istiyorsun?
O yazıları, o insanlarla birlikte mi yazdın?
Niye “benimkiler” “seninkiler” diyerek büyük bir kalabalığı
çağırmak ve o kalabalığın arasında kaybolmak istiyorsun?
Herkes bağırıp çağırırken sen o gürültünün arkasına saklanacaksın,
derdin o…
Meseleyi bir gösteriye çevirip aradan sıyrılacaksın o kurnaz aklına
göre.
Yazdığın bütün o alçakça yazılardan sonra bu ucuz kurnazlıklarla
kurtulabileceğine gerçekten inanıyor musun?
Hem kaçacaksın, hem de kalabalıkları bahane edip kaçmıyormuş gibi
yapacaksın.
Ne ucuz bir adam çıktın sen… Neredeyse bütün hayatın sahtekârlık
üstüne.
Yazdığın yazılardaki bütün lafların yalan, çarpıtma, uydurma… Tam
bir psikolojik savaş uzmanı gibi yalan söylüyor, çarpıtıyor,
uyduruyor, hedef gösteriyor, kışkırtıyorsun.
Onun için karşıma çıkamıyor, türlü şarlatanlıklarla başkalarının
arkasına saklanmaya uğraşıyorsun.
Karşıma çıkacak cesaretin yoktu da niye o yazıları sanki benimle
hesaplaşabilecekmişsin gibi yazdın?
O soruların cevapları yok sanıyordun, belgeler yok sanıyordun,
iddianameler, ifadeler, birbirini ihbar eden sanıklar yok
sanıyordun, bizzat TSK’nın hazırladığı raporlar yok sanıyordun,
kriminal araştırmalar yok sanıyordun, iktidarın da desteğiyle “her
şey bir kumpas” masalını hep sürdürebilirim sanıyordun, o trajik
ölümlerin arkasındaki sorumluları ben bilmiyorum sanıyordun, “şimdi
başka bir kavga sürüyor, bu işlere sonra bakarız” diyerek bugüne
kadar bu konulara aldırmadım diye şimdi de aldırmayacağımı
sanıyordun.
O soruların cevapları olduğunu ve senin de onları bilmediğini
anladığın an döne döne arkasına saklanacağın adam aramaya
başladın.
O soruların cevapları var.
Başbaşa kaldığımızda, o soruların cevaplarından sonra senin
karıştırdığın haltların, gizli ilişkilerinin, programındaki bir
soruyla başlayan korkunç suikastin, yasadışı evlerinde “çocukların
taciz edildiği” iktidar yanlısı vakıflara çaktığın temennaların,
önünde taklalar attığın iktidarın hırsızlıklarının, cinayetlerinin
konuşulacağını da biliyorsun.
“Birileri gelsin, birileri gelsin” diye bağırman ondan, “birileri
gelsin beni kurtarsın” diye kıvranman ondan.
O yazıları sen yazdın, karşıma sen çıkacaksın.
Kimsenin seni kurtarmasına izin vermeyeceğim.
Ben AKP’yi eleştirdikçe bana saldıran sensin…. İktidarın ve
patronunun tetikçiliğini yapan sensin… AKP’nin “beşinci kolu”
olarak muhalefeti bölmek için gazetenle birlikte dolaplar çeviren
sensin… Ergenekon’la Balyoz’u aklamak için çaba gösteren
sensin…
Hayatında bir kere de yazıları yazdıktan sonra döneklik etme, bir
kere de başkalarının etekleri altına saklanma, bir kere de acılı
kadınları kalleşçe kendine kalkan yapma, bir kere de kendi
kaleminin ağırlığını kendin taşı.
Anlıyorum, tek başına karşıma çıkmaya korkuyorsun.
Tek satır bilgin olmayan konularda, iktidara yaranmak, hakkımda
algı operasyonları yapmak için o palavraları yazdıktan sonra
korkacaksın tabii.
Kork zaten.
Patronun Aydın Doğan da korksun.
O aşağılıkça yalanları sen yazıyorsun, o aşağılıkça yazıları o
yayınlıyor.
Gazetesinde tek sütuna “yargılanacaksın Erdoğan” lafını basamayacak
korkak, benim hakkımda “yargılanacaksın Ahmet Altan” diyen yazı
basıyor.
Erdoğan hakkında gerçekleri yazmaktan korkuyor ama benim hakkımda
yalanları yazmaktan korkmuyorsunuz.
Hayatınızı gerçekleri saklayıp, yalanları yazarak kazanıyorsunuz
çünkü.
İkiniz de paraya tapıyor, ikiniz de güç karşısında iki büklüm
oluyorsunuz.
Nasıl sahtekâr, nasıl yalancı, nasıl biatçı, nasıl
manüplatörsünüz.
Nasıl ödleksiniz.
Gerçeklerden, dürüstlükten, açıklıktan, netlikten, “teke tek”
hesaplaşmaktan ölümden korkar gibi korkuyorsunuz.
Bunu hepimiz biliyorduk, şimdi bir kere daha gördük.
O soruların cevaplarını gerçekten merak ediyorsan benimle tek
başına çıkacaksın ekrana, aramıza hiç kimse girmeyecek, ikimiz
konuşacağız…
Sorularını soracak, cevaplarını alacak sonra da alçak bir tetikçi
olmanın bedelini herkesin önünde ödeyeceksin.
Zırnık bilgin olmayan konularda nasıl tetikçilik yaptığını herkes
görecek.
Haberin tamamı için
TIKLAYINIZ