09 Mayıs 2016 09:05 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 18:30

Ahmet Altan'dan Ahmet Hakan'a ağır yanıt: Alçak bir tetikçi olmanın bedelini ödeyeceksin!

Gazeteci Ahmet Altan ile Ahmet Hakan arasındaki Ergenekon polemiği sürüyor.

Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan, eski Taraf gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan’ın, bir süredir ‘Ergenekon davası mağdurları’na ekranda yer verdikleri gerekçesiyle kendisini ve Doğan Grubu’nu eleştirmesine ilişkin yargılanacaklarını söylemiş, Ahmet Hakan'ın programında canlı yayında tartışmak istediğini söylemişti.

"Ergenekon örgütü yok, hukuka aykırı deliller var" hükmünü vermesinden sonra iki yazar arasında başlayan tartışmada en son Ahmet Hakan "Restini görüyorum Ahmet Altan! Talebine 'Evet' diyorum. Hadi gel. Çık canlı yayına!" diye yazmıştı.

Ahmet Altan, P24 Gazetecilik Platformunda yazdığı yazıda Ahmet Hakan'a da seslendi. Hakan'a, şunları söyledi:

Yazıları yazarken her şeyi biliyordun, konulara pek hâkimdin, beni rahatlıkla suçlayabileceğinden emindin… Nelerden suçlu olduğumu sayıyor, “Ergenekon’dan yırttığımı” söylüyor, bana Balyoz’u ‘’tek tek” anlatıyor, “yargılanacaksın” diye naralanıyor, atıp tutuyordun.

“Gel karşıma o zaman” deyince, neden birden değiştin?

Hakkımdaki o yazıları tek başına yazıyorsun ama iş benim karşıma çıkmaya gelince “biz arkadaşlarla geleceğiz” diyorsun.

Bir de “sen de çağır” diyorsun…

Ben senin gibi kalabalıkların arkasına saklanmaya çalışan bir korkak olsam, 17 bin faili meçhul kurbanının yakınlarıyla, Cumartesi Annelerini çağırırım, “Ergenekon’un” olmadığını onlara anlatırsınız cesaretiniz yetiyorsa.

Ama ben sen değilim.

Ben kendi kavgama kendim giderim… O yazıları ben yazdım, o yazıların sorumluluğunu da ben kendim taşırım.

Sen niye kendi yazılarının sorumluluğunu tek başına taşıyamıyorsun?

Niye başkalarını çağırmak istiyorsun?

O yazıları, o insanlarla birlikte mi yazdın?

Niye “benimkiler” “seninkiler” diyerek büyük bir kalabalığı çağırmak ve o kalabalığın arasında kaybolmak istiyorsun?

Herkes bağırıp çağırırken sen o gürültünün arkasına saklanacaksın, derdin o…

Meseleyi bir gösteriye çevirip aradan sıyrılacaksın o kurnaz aklına göre.

Yazdığın bütün o alçakça yazılardan sonra bu ucuz kurnazlıklarla kurtulabileceğine gerçekten inanıyor musun?

Hem kaçacaksın, hem de kalabalıkları bahane edip kaçmıyormuş gibi yapacaksın.

Ne ucuz bir adam çıktın sen… Neredeyse bütün hayatın sahtekârlık üstüne.

Yazdığın yazılardaki bütün lafların yalan, çarpıtma, uydurma… Tam bir psikolojik savaş uzmanı gibi yalan söylüyor, çarpıtıyor, uyduruyor, hedef gösteriyor, kışkırtıyorsun.

Onun için karşıma çıkamıyor, türlü şarlatanlıklarla başkalarının arkasına saklanmaya uğraşıyorsun.
Karşıma çıkacak cesaretin yoktu da niye o yazıları sanki benimle hesaplaşabilecekmişsin gibi yazdın?

O soruların cevapları yok sanıyordun, belgeler yok sanıyordun, iddianameler, ifadeler, birbirini ihbar eden sanıklar yok sanıyordun, bizzat TSK’nın hazırladığı raporlar yok sanıyordun, kriminal araştırmalar yok sanıyordun, iktidarın da desteğiyle “her şey bir kumpas” masalını hep sürdürebilirim sanıyordun, o trajik ölümlerin arkasındaki sorumluları ben bilmiyorum sanıyordun, “şimdi başka bir kavga sürüyor, bu işlere sonra bakarız” diyerek bugüne kadar bu konulara aldırmadım diye şimdi de aldırmayacağımı sanıyordun.

O soruların cevapları olduğunu ve senin de onları bilmediğini anladığın an döne döne arkasına saklanacağın adam aramaya başladın.

O soruların cevapları var.

Başbaşa kaldığımızda, o soruların cevaplarından sonra senin karıştırdığın haltların, gizli ilişkilerinin, programındaki bir soruyla başlayan korkunç suikastin, yasadışı evlerinde “çocukların taciz edildiği” iktidar yanlısı vakıflara çaktığın temennaların, önünde taklalar attığın iktidarın hırsızlıklarının, cinayetlerinin konuşulacağını da biliyorsun.

“Birileri gelsin, birileri gelsin” diye bağırman ondan, “birileri gelsin beni kurtarsın” diye kıvranman ondan.

O yazıları sen yazdın, karşıma sen çıkacaksın.

Kimsenin seni kurtarmasına izin vermeyeceğim.

Ben AKP’yi eleştirdikçe bana saldıran sensin…. İktidarın ve patronunun tetikçiliğini yapan sensin… AKP’nin “beşinci kolu” olarak muhalefeti bölmek için gazetenle birlikte dolaplar çeviren sensin… Ergenekon’la Balyoz’u aklamak için çaba gösteren sensin…

Hayatında bir kere de yazıları yazdıktan sonra döneklik etme, bir kere de başkalarının etekleri altına saklanma, bir kere de acılı kadınları kalleşçe kendine kalkan yapma, bir kere de kendi kaleminin ağırlığını kendin taşı.

Anlıyorum, tek başına karşıma çıkmaya korkuyorsun.

Tek satır bilgin olmayan konularda, iktidara yaranmak, hakkımda algı operasyonları yapmak için o palavraları yazdıktan sonra korkacaksın tabii.

Kork zaten.

Patronun Aydın Doğan da korksun.

O aşağılıkça yalanları sen yazıyorsun, o aşağılıkça yazıları o yayınlıyor.

Gazetesinde tek sütuna “yargılanacaksın Erdoğan” lafını basamayacak korkak, benim hakkımda “yargılanacaksın Ahmet Altan” diyen yazı basıyor.

Erdoğan hakkında gerçekleri yazmaktan korkuyor ama benim hakkımda yalanları yazmaktan korkmuyorsunuz.

Hayatınızı gerçekleri saklayıp, yalanları yazarak kazanıyorsunuz çünkü.

İkiniz de paraya tapıyor, ikiniz de güç karşısında iki büklüm oluyorsunuz.

Nasıl sahtekâr, nasıl yalancı, nasıl biatçı, nasıl manüplatörsünüz.

Nasıl ödleksiniz.

Gerçeklerden, dürüstlükten, açıklıktan, netlikten, “teke tek” hesaplaşmaktan ölümden korkar gibi korkuyorsunuz.

Bunu hepimiz biliyorduk, şimdi bir kere daha gördük.

O soruların cevaplarını gerçekten merak ediyorsan benimle tek başına çıkacaksın ekrana, aramıza hiç kimse girmeyecek, ikimiz konuşacağız…

Sorularını soracak, cevaplarını alacak sonra da alçak bir tetikçi olmanın bedelini herkesin önünde ödeyeceksin.

Zırnık bilgin olmayan konularda nasıl tetikçilik yaptığını herkes görecek.


Haberin tamamı için TIKLAYINIZ