"Ah Yalan Dünyada Neşet Ertaş" Kayseri'de gösterildi
- Yönetmen Taşdiken:- "Neşet Ertaş'ın etrafında olan herkes birbirine gıcık. Çünkü herkes ona daha çok yakın olmak istiyor
KAYSERİ (AA) - Neşet Ertaş'ın hayatını ve sanatını anlatan "Ah Yalan Dünyada Neşet Ertaş" belgeseli, 4. Uluslararası Altın Çınar Film Festivali'nde gösterildi.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğünün katkıları ve Kalan Müzik iş birliğiyle hazırlanan, yönetmenliğini Atalay Taşdiken ve Hacı Mehmet Duranoğlu'nun üstlendiği belgeselin gösterimi, Forum Kayseri Sinema Salonu'nda gerçekleşti.
Gösterimin ardından konuşan yönetmen Taşdiken, Neşet Ertaş'ın müziğini ilk kez çocukken dinlediğini belirterek, "İlk nasıl, nerede duydum hatırlamıyorum ama eğitimci arkadaşım Derviş Deniz'in bir benzetmesi var. 'DNA'lar anne sütüyle geçer çocuğa.' Orta Anadolu'da da Neşet ruhu herhalde öyle geçti, benimki de öyle bir şey." dedi.
Taşdiken, belgeseli yapması konusunda net bir söz söyleyemeyeceğini ifade ederek, "Çocukluğumda içime düşen o ses, o bağlamanın tınısı, söylediği sözlerdeki yangın benim onunla ilgili bir şey yapma isteğimi tetikledi, körükledi." diye konuştu.
"Mommo Kızkardeşim" ve "Meryem" filmlerinde atmosfer müziği olarak Neşet Ertaş'ı, Muharrem Ertaş'ı, Hacı Taşan'ı kullandığını dile getiren Taşdiken, sözünü ettiği sanatçılara duyduğu sevginin Orta Anadolulu olmasından kaynaklandığını kaydetti.
Atalay Taşdiken, belgeseli Hacı Mehmet Duranoğlu ile çektiklerini hatırlatarak, şunları anlattı:
"Duranoğlu 'Garip' belgeselinin de hazırlayanıdır. Zaten onunla yollarımızın kesişmesi de Neşet sevdasından oldu. Candan Murat ise görüntü yönetmenimiz. Can Dündar belgeselinin de görüntü yönetmeniydi. Onun da elbet çok büyük katkısı oldu. Biz üçümüz zaten Neşet aşıkları olarak bir araya geldik. Aynı sevdadan bir türkü okuduk."
- Belgeselde, Ertaş'ın Almanya dönemi ve sonrası anlatılıyor
Belgeselin, Neşet Ertaş ile ilgili 3. belgesel olduğu bilgisini veren Taşdiken, daha önce TRT tarafından "Bozkırın Tezenesi Neşet Ertaş" ve Can Dündar tarafından "Garip" belgeselleri yapıldığını söyledi.
Ertaş'ın Almanya dönemi ve sonrasını anlatan bir belgesel yapmayı tercih ettiklerini belirten Atalay Taşdiken, şunları kaydetti:
"Bizim belgeselimizin bu iki belgeselden farkı olmalıydı, o belgeselde söylenmemiş bir şeyleri söylemeliydi ki bir anlamı olsun. İzleyici doğduğu yeri, çocukluğunu, ailesini, ayrıldığı eşini ve aşklarını bir önceki belgesellerde izleyebilir. Biz bir daha bunları söyleme ihtiyacı duymadık. Benim en çok önemsediğim, Neşet Ertaş'ın hayat bakışı, felsefesi ve derviş yanı. Biz tamamen bunun üzerinde yoğunlaştık ve ekseriyette bunu anlatmaya çalıştık."
Belgeseldeki kişilerin, Ertaş'ın hayatının son 15 yılına tanıklık ettiğinin altını çizen Taşdiken, şu değerlendirmede bulundu:
"Bu tanıkların hepsinin arkadaş olduğunu zannetmeyin. Neşet Ertaş'ın etrafında olan herkes birbirine gıcık. Çünkü herkes ona daha çok yakın olmak istiyor. Mesela kurguladığımız şey dışında konuşulanları görseniz birisi başka türlü bir şey anlatıyor, diğeri başka bir şey. Bütün bunlara rağmen ortaya çıkan belgesel hiç kimsenin benlik kavgasının içinde olmadığı, herkese eşit mesafede duran ve görmek, anlatmak istediğimiz gerçek Neşet'i ortaya çıkaran bir belgesel."
Taşdiken, Neşet Ertaş'ın Dadaloğlu, Karacaoğlan, Aşık Veysel gibi değerli bir sanatçı ve ozan olduğu düşüncesini dile getirdi.
Görüntü yönetmeni Candan Murat Özcan da "Garip" belgeselinden sonra, 2007'de Kırşehir'e giderek, hurdacıların abdallık geleneğini sürdürdüklerini yansıtan "Abdallığın Binasını Sorarsan" adlı bir belgesel çektiklerini aktardı.