Ağzından çıkanı kulağı duymuyor! Nedir bu Adile Naşit’e dair zırvalar?
Medyaradar analisti Atilla Akar, Türk sinemasının en sevilen, efsanevi isimlerinden Adile Naşit ve Kemal Sunal için kullanılan ifadeleri “Zırva” olarak tanımlayıp, eleştirdi…
Efendim; cehalet hakikaten kötü şey. Ben her türden cahillerin şerrinden çok çekinirim. Çünkü hiçbir kriterleri yoktur. Her tür zırvayı size “Müthiş gerçeklermiş gibi” anlatabilirler. Her tür iftirayı mesnetsizce yayabilirler. İspata ihtiyaçları yoktur. Bazıları hakikaten söylediklerine kendileri de inanır bazıları da bilerek yapar. “Ben öyle diyorum ya yeter” modundadırlar. Ölmüş, yaşayan herkesi karalayabilirler. Siyaha beyaz, beyaza siyah diyebilirler. Çirkinlik buradadır!..
Tabii cahillik de tür türdür. Kimi sağcı kimi solcu. Kimi dinci kimi laik. Lakin hepsinin ortak noktası aynıdır. Ancak bana göre en tehlikelileri herhangi bir “kutsal” ı arkasına alıp sanki o kutsalı kendisi temsil ediyormuşçasına bilgiç edalarla otorite kesilenlerdir. Bu fanatik tutum ideolojik biçimler de alabilir dini biçimlerde. (Bunlar insanı dinden soğuturlar!) Şimdi anlaşılan bunlardan biriyle daha karşı karşıyayız…
Zırva Tevil Götürmez!..
Nitekim ismini dahi anmaktan imtina ettiğim, kendisine “Din alimi” ya da “hoca” süsü veren bir şahıs Türk sinemasının en sevilen, efsanevi isimlerinden tonton Hafize anamız Adile Naşit ve Kemal Sunal için skandal ifadeler kullanmış bulunuyor. (Söz konusu şahsın İmam Hatip ya da İlahiyat eğitimi aldığına dair bir bilgiye denk gelmedim) Ne diyeyim Allah bunların şerrinden korusun!..
Adile Naşit'in mezarının açıldığını öne süren bu kişinin uyduruk olduğu her halinden belli hikâyesine göre "Bir müftü her gün mezarlıktan bir ses duyuyor, her gün mezarlıktan bir çığlık duyuyor. Koşuyor mezarlığa çığlık yok. Ertesi gün bir daha alıyor, gece vakti yine gidiyor çığlığa bakıyor… En son bir gidiyor, bir bakıyor ki Adile Naşit'in mezarı. Hani bizim evimizin annesi vardı ya, küçükken öyle yutturdular. Evimizin tonton annesi dediler" olay böyle olmuş. Dahası "Mezarı bir açıyorlar nasıl bir manzara biliyor musun? Adile Naşit'in şu bacağı var ya ensesinden sokmuşlar ağzından çıkarmışlar" ifadelerine yer vermiş.
Bildiğim kadarıyla bir mezarın açılması belli prosedürlere ve savcılık iznine tabi. Öyle her isteyen ailesi bile olsa mezar açtıramaz. (Sözüm ona kardeşi Selim Naşit Özcan kimliğini ya da pasaportunu mezara düşürmüş. Ya da rüyasında acı içindeki kardeşini görmüş. Mezar o yüzden açılmış. Güler misin ağlar mısın?) Bir diğer enteresan iddia ise Naşit’in ailesi de bu “Toprak kabul etmedi” iddiasına inanmalarıymış. Buna göre Naşit ayrıca ölümünden önce bazı mistik deneyimler yaşadığı ve ruhunun başka bir boyuta geçtiğine inanmalarıymış. Salla gitsin. Cinslik olsun yeter. Nasıl olsa ispatı, delili, şahidi yok!..
- Derece “Mason” Olmaz!..
Ancak saçmalamaları yetmemiş olacak ki Adile Naşit'ten sonra Kemal Sunal'ı da hedef almış. Onu da "Mason" ilan eden şahıs, "Evimizin esprili adamı da Kemal Sunal, 44. dereceden Türkiye'nin en büyük masonlarından biri. Kemal Sunal'ı da evimizin komedyeni diye çaktılar bize, Adile Naşit'i evimizin tonton annesi diye çaktılar. Zaten Yeşilçam'da kimi çaktılarsa hepsi Ermeni" ifadelerini kullanmış. Hoş, Ermeni olsa ne olur?
Bunu da nereden çıkardı bilmiyorum ama öyle anlaşılıyor ki masonluk hakkında bilgisi de yok derecede sınırlı. Hatta tamamıyla atmasyon. Yoksa herkes bilir ki masonlukta en son derece “33. Derece”dir. “44. Derece” diye bir derece yoktur. (Bu arada internette Kemal Sunal’ı “7. Dereceden İlluminati üyesi” olarak tanımlayan bir yaklaşıma denk geldim. “Vay be” dedim kendi kendime. Bu insanlardan da hiçbir şey saklanmıyor!) İnsan bir iddiada bulunurken iler tutar bir yanı olur kardeşim!..
Çirkin Hurafeler Yeni Değil!..
Ancak hemen belirteyim Adile Naşit hakkındaki ki bu tarz hurafeler hiç yeni değil. Hatta yıllar öncesinde duymayan kalmamıştı. Anlaşılan bu dini bilgisi hayli geniş (!) arkadaş aslında bir “Sosyal medya fenomeni” gibi hareket ediyor. İnternette topladığı derme çatma, yalan yanlış sözüm ona bilgileri kendine göre yorumlayıp, belli ki yetersiz kapasitesiyle dikkat çeken şekilde pazarlamaya çalışıyor. Bu anlamda ciddiye alınamaz. Lakin biz almasak bile anlaşılan birileri alıyor ki bunlar belli bir izlenme ve hatta –maalesef- beğeni alabiliyorlar.
Neyse, dediğim gibi bu “Onu toprak bile kabul etmedi” muhabbeti çok öncelerden beri var olan bir durum. Hatta bu hikâyenin “Şehir efsanesi” şeklinde muhtelif versiyonları mevcut. (Sadece o değil, dönemine göre Atatürk’e, Cenk Koray’a dair bile benzeri iddialar söz konusu) Örneğin açılan mezarda Adile Naşit’in “yarı insan yarı köpek” olarak bulunduğu yahut “mezarında ters döndüğü”, “hortladığı”, “ayak parmağı ağzındaydı”, “göğsünde yılanlar geziyordu”, “vücudunun yandığı”, “saçını topuz yaptığı yerde kocaman bir yılan olduğu” vb, gibi. Görüldüğü gibi bu anlatımlarda da bir tutarlılık yoktur.
Marazi bir Hayal Gücü!..
Kısacası bunlar nasıl tehlikeli ve marazi bir hayal gücüdür çözemedim. Adile Naşit ve Kemal Sunal’a da neden sarmışlar bilemedim. (Örneğin ona göre Adile Naşit’in “Ermeni” oluşu olabilir mi? Bu nasıl bir kin ve nefret yaymadır anlayamadım.) Bu gibi ortamlarda her tür hurafe, saçmalık, kötücül iddia, iftira, densizlik ve hadsizlik, vb, yüzsüzce cirit atabiliyor. Her aklına eseni gelişigüzel söyleyemezsin kardeşim!..
Böylelikle Adile Naşit’in bir günahkâr olduğu için (70’lerde “Seks filmleri furyasına kadın bulan kişi” dedikodularıyla birlikte) bunlar ona denmeye çalışılıyordu. Hatta çok güldüğü için bunun başına geldiği bile söylenegelmişti. Böylelikle “Kabir azabı”na maruz kaldığı ima edilmek istenmektedir. Pes doğrusu!..
Her Tür Saçmalık Sosyal Medyada Cirit Atıyor!..
Peki bu halet-i ruhiye nereden kaynaklanıyor? Tam bilemiyorum. (İddiaların kaynağını Said-i Nursi’nin “Risale-i Nur” una dayandıranlarda varmış anladığım kadarıyla.) Duruma ve söyleyene göre değişebiliyor.
Sebebi her ne olursa olsun, bu gibi iddialar bugünün popüler kültürü, sosyal medya ortamında hızla kendine yer bulması şaşırtıcı değil. Bu da sadece “Dini” formata girmişlerinden biri. Şaşırmıyorum. Birazda bilgisiz ve aynı tarz dedikodulara meyyal iseniz bu tip iddialardan etkilenmeniz mümkün. Maalesef ki bu durumdayız.
Asıl Günah Bu Tarz Yakıştırmalarda!..
Bence asıl “Günah” böylesi mesnetsiz iddialarla bir insana olur olmadık yaftalar yüklenmesidir. Bu ayıbı utanmadan piyasaya sürenlere ya da inananlara sormak lâzım. Biri siz öldükten sonra hakkınızda böylesi iddialarda bulunsa siz ne dersiniz? Dolayısıyla insanlara bu tarz yakıştırmalarda bulunmak bu kadar kolay olmamalı. Hele de bu insanlar Türk sinemasının sevilen iki siması ise. Saygı görecekleri yerde gördükleri muameleye bak.
Kısaca; insanın biraz ağzından çıkanı kulağının duyması lâzım. Bu gibi kişilerin belli ki öyle bir dert ve sorumlulukları yok!..
19. 02. 2025