Ağrı olayı HDP’ye “Parlatma Operasyonu” mu?
Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar herkes “barışa provokasyon” yorumları yaparken tam aksini savunan “aykırı” bir yorumda bulundu. İşte o yazı…
Bir şeyler oluyor!.. Gerçi işin o boyutu gayet net olmasına ”net”
ama neleri hedeflediği önemli. “Durup dururken” (?) PKK ile
Güvenlik güçleri arasında bir “çatışma” çıkıyor. 4 asker
yaralanırken, bir HDP’li ve bazı PKK’lılar ölüyor. Çoktandır
“susmuş” gibi görünen silahlar birden tekrar ateşleniyor. Ortalık
karışıyor!
Ardından türlü iddialar, rivayetler dolaşıyor. Malum; gene herkes
“bulunduğu nokta”dan ve “görmek istediği yerden” bakıyor. Buraya
kadar “şaşırtıcı” bir şey yok. Zaten beynimizin hayal aynalarında
kırılan “gerçek” iyice ulaşılmaz oluyor. Artık kim, neye inanmak
istiyorsa ona inanıyor. Zihinler iyice bulanıyor!
Ben ise baştan beri bu gibi konularda “gerçek tekeli”ni temsil
yetkisini üzerime almadan sadece ve sadece bir başka “senaryo”nun
da mümkün olduğunu söylüyorum. Bu kanaatlere ise “sebeplerden
sonuçlara” metodunu izleyerek varıyorum. Tabiri caizse “Hatice’ye
değil neticeye bakmalı” diyorum.
Herkes bu olayda “HDP’nin hedeflendiğini” söylüyor ama ben tersini
düşünüyorum. Bunun planlı ve hesaplanmış bir hareket olduğunu,
adımların ona göre atıldığını zannediyorum. Bütün ideolojik telkin,
yargılardan kendimi arındırmaya çalıştığımda şu şüpheli “ihtimal”i
saptıyorum;
1) PKK ile Türk askeri “Şenlik” bahanesi ile karşı karşıya
getiriliyor.
2) Saatlerce çatışılıyor. Askerlerin dördü yaralanıyor. (Zaten
senaryo gereği ölmemeleri gerekiyor!)
3) Askerlerin yardımına HDP’liler koşuyor.
4) Selahattin Demirtaş tam bir PR faaliyeti olarak “Ağrı'da HDP li
arkadaşlarımız yaralı askerleri taşıyıp çıkardılar.” diye tweet
atıp hemen o “yardım”ın fotoğraflarını servis ediyor.
5) Dahası pek de umurlarında olmayan Türk ordusu ve askerini birden
önemsermiş pozisyona geliyorlar.
6) PKK saldırısı sonrası “perişan Türk askerleri”ni kurtarma şerefi
bugüne kadar “PKK’nın sivil uzantısı” olarak görülen HDP’lilere
düşüyor!
Daha iyisi Şam’da kayısı!.. Bundan âlâ HDP propagandası mı olur?
“Türk askerleri için kaygılanan, Türk askerine yardıma koşan bir
HDP” imajı. Yeni konsepte uygun bir görüntü ve mesaj veriliyor. Tam
bir “buyur buradan yak” durumu yani!..
BEYAZ TÜRKLERE OYNAYAN HDP!
Malum şu an HDP’nin en önemli sorunu seçimlerde barajı geçememek.
Her ne kadar kamuya karşı çok rahat bir imaj çizseler bile belli ki
bazı şeyler garantide değil ya da çok sınırda. Kendi hitap
edebilecekleri kitlenin (Kürtler, kozmopolit sol-liberaller, her
türden kriptolar, marjinal tipler, AB propagandistleri, Cihangir
entelektüelleri, Çeşme-Alaçatı laikleri, kimliksiz Beyaz Türkler,
gözü AKP nefretinden başka bir şey göremeyecek kadar karartmış
ulusalcılar, bayrak Atatürkçüleri, vb) limitine gelmişler. Belli ki
sonuçtan kendileri de emin olamıyorlar.
Dolayısıyla HDP’yi baraj aşırtmanın tek garantisi söz konusu
kesimlerden de oy kopartmak. Ne var ki bu “çizgi”nin bir handikapı
var. Bu kesimlerin önemli bir bölümü düne kadar PKK/HDP’ye pek
sıcak bakmayan, en azından soğuk ve uzak duran insanlardan
oluşuyor. Hatta nefret edenleri mevcut…
O yüzden baraj aşabilmeyi garantilemenin tek yolu bir şekilde bu
kesimlerden ve bilhassa kentli, eğitimli, modern, orta-üst sınıf
laik, Kemalist, “Ulusalcı” (?) Türklerden de oy alabilmek. (Zaten
HDP bu “konsept üzere kuruldu) Lakin burada bir handikap var. O da
bu kesimlere şu veya bu ölçüde hakim PKK-HDP alerjisi. Bu kesimler
“doğal partileri” CHP’ye de belli oranda güvensizler ve HDP’ye “Bir
kerelik oy vermekle bir şey olmayacağını” düşünüyorlar. Yeter ki
AKP gitsin veya zorda kalsın!
Ancak bu kesimlerde son zamanlarda doğan bir başka zaaf var. Onlar
farkında olmayabilirler ama “marazi AKP nefretleri” yüzünden habire
operasyon üzerine operasyon yiyorlar. Söz konusu kesimler için
“laiklik” örneğin bir “bölücülük”ten daha önemli oluyor. (28
Şubat’ta bile öncelik öyle saptanmamış mıydı?) Dolayısıyla “AKP
gitsin de kim gelirse gelsin”, “Erdoğan 400 oy çıkarıp başkan
olmasın da” (Onları da bu fobi ile yönlendiriyorlar!) noktasında
şeytanla bile işbirliğine razılar. Tam bir “Düşmanımın düşmanı
dostumdur” mantığıyla hareket ediyorlar.
Dolayısıyla esasta HDP’den de hoşlanmasalar bile sırf AKP’ye olan
nefretleri yüzünden HDP’yi destekleyebilecek bir kırılganlıkta
görünüyorlar. (Son zamanlarda çevremde benzeri tipolojilerden çok
sayıda insandan “HDP’ye oy vereceklerini” duyar oldum.) Tabii bu
insanlar HDP’nin normal “sosyolojik tabanı” değil. Çünkü normalde
hiçbir etnik politikayı desteklemeyecek insanlar sırf “konjonktürel
nedenler”le HDP’yi desteklemeyi düşünüyorlar. Bu anlamda “askere
yardım” görüntülü bir “ulusalcıları tavlama operasyonu”nun
psikolojik zemini çoktan beri var. Şimdi bu “arayış”
pekiştiriliyor!
Bu kesimler için şu an –maalesef- “ulusal hassasiyetler”den önce
laik ve “Anti-AKP” hassasiyet daha ön planda görünüyor. O yüzden
belli ki birileri Beyaz Türklerdeki bu “ihanet potansiyeli” ni
keşfetmişler ve habire onların o yöndeki korkularını kaşıyor. Bu
batıcı-modern kesimin “Şeriatçı-İslamcılar”dan çok “laik-Kürtler”le
işbirliği yapmaya daha hazır olduğunu düşünüyorlar. Ki, pek de
haksız sayılmazlar!
Bunun için kimi kesimler AKP’nin halen 1. parti çıkmasını
engelleyemeseler bile oy düşümü ve farklı bir siyasi tablo çıkması
üzerinden (CHP+HDP) kurgular yapıyor. (Açılım ve federasyon boyutu
da var) HDP burada “kilit parti” konumunda. Biraz iteklenmeye ve
desteğe ihtiyacı var o kadar. Gerçi çıkacak tabloya bağlı olarak
(AKP+HDP) farklı seçenekler de mümkün. (Siz bakmayın AKP’nin o
kadar da HDP karşıtlığına!) Bunlar o zaman ne yaparlar
bilmiyorum!
İşte HDP veya HDP’nin barajı geçmesi / geçmemesi üzerinden hesap
yapan kimi güçler de bu “kitle”ye oynuyor. Buna seçim sonrası
oluşması mümkün “koalisyon hesapları” da dahildir. (O yüzden son
Ağrı olayı “barışın ve ateşkesin ihlali” değildir. Çünkü amacı
tamamıyla farklı.) Şurası yanlış anlaşılmasın; İlla ki “bu bir HDP
provokasyonudur” diyemem. Ancak PKK/HDP içinde konumlanmış kimi
güçler, hatta devletteki kimi kesimler bir “kontrollü çatışma”nın
ardından verilecek böylesi bir resmin “işe yarayabileceğini”
düşünmüş olmaları mümkün. Bu konuda akla hayale gelmeyecek hesaplar
yapıldığını tahmin etmek güç olmasa gerek. Artık bu süreçte kimin
kimle kol kola girdiği gerçekten meçhul!
ULUSALCILARA MAVİ BONCUK ATILMIŞTIR!
Bu durumda en “Anti-PKK / HDP” kişi bile “Yahu bunlar o kadar da
kötü değiller galiba. Baksanıza askerimize nasıl da yardıma
koşmuşlar” diyebilecektir. Bu imal edilmiş imaj üzerinden Türk
kökenli ve milli hassasiyetleri olan kesimden bile oy
istenebilecek, HDP sıkışıp kaldığı “Türkiye partisi değil” algısını
kıracaktır. “Nasıl olursa olsun da AKP kaybetsin” mantığındaki kimi
“Ulusalcı” (?) çevreler de “Denize düşen her şeye sarılır” misali
HDP’ye sarılacaktır. Ne de olsa aymazlığın bini bir para!
Bu yüzden, burada HDP’nin hareket ve etki alanını genişletecek, hoş
ve sempatik görünmesine yarayacak bir “Parlatma operasyonu kokusu”
vardır. (Baksanıza Genelkurmay bile “vatandaşlarımızın, yaralı
personelimize yardımı takdire şayan bulunmuş” tur diye açıklama
yapıyor) Nitekim Demirtaş’ın CHP ve MHP liderlerini (Kılıçdaroğlu
ve Bahçeli’yi) hep birlikte poz vermek amaçlı bölgeye daveti aynı
imajın tamamlayıcı bir unsuru gibidir. Üstelik bir de “mağduriyet”
oynanmaktadır. (AKP’den kaptılar herhalde!) Bu yüzden artık
“provokasyon yapılıyor” çağrıları kabak tadı vermektedir.
Gene de Selahattin Demirtaş’a bir noktada katılmak mümkün. Hani
Demirtaş “Dün Ağrı’da bir çatışma değil, sahnesi önceden
planlanmış, önceden provası yapılmış, sahte bir kurgu operasyon
vardı” diyor ya. Bence de öyle. Sadece “Adres”te
anlaşamıyoruz!..
Şimdilik bu işten “kârlı” çıkacak sadece HDP görünüyor. Anlaşılan
birileri HDP’yi “olası partner” olarak ite kaka da olsa meclise
sokmayı kafalarına koymuşlar!..
[email protected]