Agos'tan hükümete Hrant Dink çıkışı: Bu dava 'paralel'e sığmaz
Hrant Dink cinayetindeki son gelişmeler üzerine Agos gazetesi Temmuz ayındaki manşetini tekrar yineledi ve açıklama yayınladı..
AKP’nin Cemaat’le 10 yıllık ortaklığının bozulduğuna vurgu yapılan
açıklamada, “Tarafların birbirlerini zayıflatmak için her yolu
mubah saydığı bir savaş bu. Anlaşılan o ki, bu kin ve ihtiras dolu
ortamda, Hrant Dink cinayeti, iktidar tarafından, Cemaat’e karşı
kullanılabilecek bir silah olarak görülüyor.” denildi.
İşte Agos gazetesinin açıklaması:
“Dün olduğu gibi bugün de yapılması gereken tek şey, Hrant Dink
cinayetinin tüm yönleriyle aydınlatılması, sorumluların topyekûn
yargı önüne çıkarılması ve cezasız kalmaması. Böyle yapılmadığı
sürece, gerçeğin sadece bir yüzünün birtakım mizansenlerle
paketlenip sunulmasına karnımız tok.
HÜKÜMETE YAKIN GAZETELER MANİPÜLATİF HABERLER
YAPIYOR
Hrant Dink cinayetinin tamamen Gülen Cemaati üzerine yıkılmak
istendiğini, hükümete yakın bazı gazetelerde yayımlanan manipülatif
haberleri okuduğumuzda görmüştük. Bu haberler üzerine, Temmuz
ayında, “Bu dava ‘paralel’e sığmaz” manşetiyle, “Dink davasını bir
savaş stratejisinin aracı olarak kullananlar, bazı failleri gölgede
bırakmaya hizmet ediyor; işin özünde suç ortaklığını sürdürüyor”
demiştik.
Cinayetin tetikçisi Ogün Samast’ın verdiği son ifade ve bu ifadenin
yine aynı basın organları tarafından sahipleniliş şekli, aynı
oyunun, aynı stratejinin, giderek derinleştirilerek sürdürüldüğünü
gösteriyor. Samast, manşetlere taşınan bu son ifadesinde,
kamuoyunda cemaatçi olarak bilinen polis şeflerinin adını
veriyordu. Gerçeğin sadece bir yüzünü göstermek üzere kurulu bu
oyun, başka hiçbir şeyi değil, ancak ve ancak oyunu kuranların
ellerinin kirli olduğunu kanıtlıyor.
İKTİDAR HRANT DİNK CİNAYETİNİ CEMAATE KARŞI SİLAH OLARAK
KULLANIYOR
Bugün, AK Parti iktidarı ile Gülen cemaati arasındaki 10 yıllık
ortaklığın bozulmasının ardından, yeni bir çatışma ve kutuplaşma
dönemini yaşıyoruz. Tarafların birbirlerini zayıflatmak için her
yolu mubah saydığı bir savaş bu. Anlaşılan o ki, bu kin ve ihtiras
dolu ortamda, Hrant Dink cinayeti, iktidar tarafından, Cemaat’e
karşı kullanılabilecek bir silah olarak görülüyor. Memleketin en
büyük adalet sınavlarından birinin araçsallaştırıldığı çirkin bir
plan bu.
Evet, Gülen Cemaati’yle ilişkili olduğu söylenen ve tetikçinin
ifadesinde adı geçen emniyet müdürlerinin Hrant Dink’in
öldürülmesinde sorumluluğu var. Ama sadece onlar mı? Başta MİT ve
Genelkurmay olmak üzere, devlet kurumlarının, Polis’in, Asker’in,
Yargı’nın, Bürokrasi’nin ve bütün bunların bağlı olduğu siyasi
iktidarın da, Dink’in hedef haline getirilmesinde, öldürülmesinde,
öldürüldükten sonra ise faillerin üzerinin örtülmesinde rolü var.
Bu apaçık gerçeği, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Türkiye’yi
Dink cinayetinden mahkûm eden kararı ve son olarak da, o kararı
referans alan Anayasa Mahkemesi, inkâr edilemeyecek bir şekilde
ilan etti.
İşte bu yüzden, dün olduğu gibi bugün de yapılması gereken tek şey,
Hrant Dink cinayetinin tüm yönleriyle aydınlatılması, sorumluların
topyekûn yargı önüne çıkarılması ve cezasız kalmaması. Böyle
yapılmadığı sürece, gerçeğin sadece bir yüzünün birtakım
mizansenlerle paketlenip sunulmasına karnımız tok.
Bu çirkin oyun, adaleti sağlamayacağı gibi, mutabakatla işlenen bu
cinayetteki iktidar sorumluluğunun giderek büyümesi anlamına
geliyor. Ve bizler biliyoruz ki, Türkiye, ancak bu sorumluluğun da
cezalandırıldığı gün gerçekten ‘Yeni Türkiye’ olacaktır."