17 Mar 2015 09:03 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 17:07

Adli Tıp'ın Özgecan Arslan raporu!

Adli Tıp Kurumu'nun Özgecan Arslan'ın katledilmesiyle ilgili raporu tamamlandı.

Adli Tıp Kurumu'nun Özgecan Arslan'ın katledilmesiyle ilgili raporu tamamlandı: Ceset tanınmayacak şekilde yanmış. Cinsel saldırı bulgusuna ulaşılamadı, Özgecan'ın tırnaklarında zanlı Suphi Altındöken'in DNA'sı çıktı.

Radikal'in haberine göre; Mersin’in Tarsus ilçesinde öldürülerek cesedi yakılan Özgecan Arslan’ın, ölü muayene işlemi sırasında kimliğinin tespit edilemediği ortaya çıktı. Tutanakta “Ceset aşırı derecede yanmış olduğundan ve yanığın kemiklere kadar inerek, kemikleri ortaya çıkardığı görüldüğünden kimlik tespit edilemedi” deniliyor. Cesetin tespiti için kıl, kan ve doku örneklerini değerlendiren Adli Tıp Kurumu’nun hazırladığı biyoljik raporla birlikte cesedin Özgecan’a ait olduğunu tespit edildi. Bu arada, cinsel saldırı bulgusuna ulaşılmazken; Özgecan’ın ellerinde ve tırnaklarında saldırgan Suphi Altındöken’in DNA’sı çıktı. Prof. Dr. Ümit Biçer, bu bulguların Özgecan’la saldırgan arasında bir boğuşmaya delil olduğunu söylüyor.

Ölü Muayene Tutanağına göre Özgecan Arslan’ın cesedi, gelen ihbar üzerine 13 Şubat’ta saat 08.37’de Alman Mezarlığı mevkisinde bulunan eski asfalt yola 250 metre mesafede bulundu. Savcı Hakan Gökalp Uçan saat 09.30’da olay yerine gelerek, inceleme yaptı. Tutanağa göre “Cesedin tali yolun aşağısındaki yarda yanmış halde olduğu görüldü.” Arslan’ın sırtüstü yattığı belirtilerek, “Vücut bütünlüğünün tam olmadığı görülmüştür” denildi. Daha sonra ceset, ölü muayene işlemi için Tarsus Devlet Hastanesi’ne getirildi.

CESET YANIK OLDUĞUNDAN KİMLİĞİ SAPTANAMAMIŞ

Tutanağa göre, Özgecan Arslan’a ait cesedin kimlik tespiti yapılamadı. Tutanakta, “Her ne kadar 22 yaşında olan Özgecan Arslan’ın kayıp olduğunun kolluk güçlerine bildirildiği, bu yönde çalışmalar yapıldığı anlaşılsa da ceset aşırı derecede yanmış olduğundan, yanığın kemiklere kadar inerek, kemikleri ortaya çıkardığı görüldüğünden kimlik tespit edilemedi” denildi. Cesedin dış muayenesi bakımından da “Aşırı derecede cilt altı ve kemik dokusuna kadar bütün vücut yanık olduğundan dolayı harici muayene yapılamamıştır” ifadeleri kullanıldı. Bu nedenle cesedin kimliğinin tespiti için kıl, kan ve doku örnekleri üzerinden yakınlarıyla karşılaştırmak üzere DNA örneği çıkartılmasına, cinsel saldırı emaresinin olup olmadığının tespiti için de ceset üzerinde başka şahıslara ait kıl, kan ve sperm olup olmadığının araştırılmasına karar verildi. Bunun üzerine örnekler, Adli Tıp Kurumu Ankara Grup Başkanlığı Biyolojik İhtisas Dairesi Başkanlığı’na gönderildi.

Adli Tıp Kurumu’nun 27 Şubat’ta hazırladığı raporu savcılığa sundu. Raporda cesedin Özgecan Arslan’a ait olduğu, DNA’sının yüzde 99,9 oranında annesi Songül Arslan’la uyumlu olduğu saptandı. Böylece cesedin Özgecan Arslan’a ait olduğu kesinlik kazandı. Cinsel saldırı iddiasına ilişkin Özgecan Arslan’ın genital ve anal bölgesinde herhangi bir sperm örneğine rastlanmadı. Ancak Özgecan Arslan’ın kesik ellerinde ve tırnaklarında Suphi Altındöken’e ait DNA’lar bulundu. Altındöken’in elinde de Özgecan Arslan’a ait DNA’lar tespit edildi.

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Ümit Biçer, bu bulgular ışığında Özgecan Arslan ile Suphi Altındöken arasında bir boğuşma yaşandığını belirterek, “Sanığın çocukla mücadelesini gösteren bir durum var. Bir boğuşmanın varlığını düşündürüyor. Ama tecavüz konusunda konusunda bir şey söylemek mümkün değil” diye konuştu.