04 Ağu 2009 10:49 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:49

ADIM FATMA! DAİMA FATMA! HEP FATMA!..ADI FATOŞ YAZILAN YENİŞAFAK YAZARININ HABERTÜRK'E İSYANI!..

Habertürk'e verdiği röportajla iyimserliğinin kurbanı olduğunu söyleyen Fatma K. Barbarosoğlu, Habertürk'ün yanlışını ağır bir dille eleştirdi.

Adım Fatma! Daima Fatma! Hep Fatma


Şimdiye kadar "karşı mahalle"nin röportaj yoluyla yönlendirdiği pekçok şiddetine maruz kaldım.


Örnek vermeye kalksam sayfalar yetmez.


Ama birini bile bu köşede yazmadım.


Merakınızı gidermek için söylemiş olayım. Mesela klişe bir sorusu oluyor kadın muhabirlerin buldukları her başörtülü kadına sordukları: "A cildiniz ne kadar güzel nasıl başarıyorsunuz?" Belli ki bu soru çeşit çeşit krem isimleri, bakım teknikleri açıklanarak cevaplanacak. Beklenti bu. Bana da sordular. Haftalık bir haber dergisinden. "Hiçbiryer" adlı romanımı çıkardığım yıl. Roman üzerine söyleşi yapmak için randevulaşmış iken.


Hangi kadın yazar romanı üzerine konuşmak için randevulaşmış iken cildinin rengi üzerinden sorulan sorulara maruz kalmıştır? Muhabirin "aklına" veriyorum sorduğu o tuhaf soruları. Kaliteli bir söyleşi olsun derdiyle onun soramadığını düşündüğüm sorularına felsefi anlamlar yükleyip cevaplıyorum. Çünkü söyleşiyi TİMAŞ'ta yaptığımız için sevgili editörüm Seval de bana eşlik ediyor. Seval çok iyi dinlediği için muhabirin hiç dinlemeyen tavırları ile mücadele etmem zor olmuyor.


Bir günüm gitti bu söyleşi için.


Söyleşi yayınlanmadı.


Yayınevinin girişimleri sonucu aldığımız cevap şu: "Fatma Hanım namaz propagandası yaptığı için..."


Namaz propagandası?


Namaz propagandası dediği şey cildiniz nasıl bu kadar güzel olabiliyor sorusuna verdiğim cevap. "Biz günde beş defa abdest aldığımız için günlük hayatın kiri ve tozu fazla barınamıyor. Makyaj yapmadığımız için cildimiz sürekli nefes alıyor."


Güya söyleşiyi yayınlamama sebepleri bu. Hayır. Esas sebep hafife alabilecekleri çarpıtabilecekleri cevapları bulamamış olmaları idi. O gün anladım ki "karşı mahalle" asla benim edebiyatçılığımı ciddiye almayacak. Karşı mahalle ile fazlasıyla el ele göz göze olan muhafazakar köşe yazarları da ciddiye almayacak. İslami kesim ile ilgili olarak günde en az iki programa davet edilip edabiyatçı kimliğim üzerinden şimdiye kadar tek bir programa davet edilmemiş olmamı nasıl açıklayacağız. Elli liralık banknot gündemini hatırlayın. Fatma Aliye romanını ben değil de başka bir kadın yazmış olsa idi programların arkası kesilmezdi. Ama ben tek bir davet almadım. Karşılaştığımızda pek mültefit davrananlar, söz konusu edebiyatçı kimliğim olunca yokmuş muamelesini uygun gördüler.


Sosyologluğumu ciddiye alıyorlar mı? Alıyorlar. Ne zaman "kendi mahallemi" eleştirdiğim zaman. Onlar ısrarla beni mahalle sosyologu yapmaya çalışırken ben Türkiye'nin sosyologu olma çabamı sürdürüyorum.


Her yediğim çelmeden sonra bir ilke edindim. Demek ki kime söyleşi verdiğim önemli dedim. Demek ki soruların kalitesi muhatabının kalitesi aynı zamanda dedim. Haftada en az iki söyleşi teklifi ile karşılaştığım halde, sınırlı sayıda söyleşi verdim. Ve bunu sadece yerli basına uygulamadım Batı kökenli pekçok medya mensubuna da aynı ilkeyi uyguladım.


Habertürk'e gelince...


İyimserliğimin kurbanı oldum.


Demek ki Türkiye'de çok da fazla bir şey değişmemiş. Demek ki benimkisi aptal bir iyimserlikten ibaretmiş. Verdiğiniz söyleşide sizi azaltacak bir şey bulamazlarsa isminize müdahale ederlermiş. Fatma olan isminizi Fatoş yaparak etrafınızda bir gülme efekti oluşturmaya kalkarlarmış: "Sıra dışı yazar Fatoş Barbarosoğlu."


Başkaları için sıra dışı olmak pek makbul bir şey olabilir. Kendilerini cemaatlerinden ayırmak için, benliklerini yüceltip salon salamanje ego inşaları için iyi bir kelimedir sıra dışı.


Ama bendeniz ne "sıradışı"yım ne de "sırabaşı".


Yıllarca "başörtülü yazar" kontenjanına isyan ettim. Kadın yazar kontenjanını, başörtülü yazar kontenjanını reddettim.


Ne oldu?


Demokrasilerde çareler tükenmiyor.


"Karşı mahalle"nin Müslüman kimliğini ille de bir gülme efekti eşliğinde sunma gayretleri yöntemleri de tükenmiyor. Onlar ziyadesiyle gayretli "bizimkiler" ziyadesiyle hevesli olunca.


(Bkz Cübbeli Ahmet Hoca haberleri)


Sonuç: Çarpıtılacak söz bulunamayınca isminiz çarpıtılıyor.


Fatma K.Barbarosoğlu/YENİ ŞAFAK