11 Kas 2008 11:13
Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:23
"ADIM ÇATLAK GAZETECİYE ÇIKARSA .... HİÇ ŞAŞIRMAYIN..." AHMET HAKAN NEDEN DELİRMEK ÜZERE?...
ÇOK yakında başıma "siyah kalpak", boynuma da "kırmızı kaşkol" takıp televizyon programlarında nara atmaya, masa yumruklamaya falan başlarsam... Yani... Adım "çatlak gazeteci"ye çıkarsa... Hiç şaşırmayın...
Yok daha neler
ÇOK yakında başıma "siyah kalpak", boynuma da "kırmızı kaşkol" takıp televizyon programlarında nara atmaya, masa yumruklamaya falan başlarsam...
Yani...
Adım "çatlak gazeteci"ye çıkarsa...
Hiç şaşırmayın...
Çünkü delirmek üzereyim...
Nasıl delirmeyeyim?
Avrupa Birliği ile ilişkilerimiz, AKP Milletvekili Nursuna Memecan´a emanet edilecekmiş...
Nursuna Hanım "Başmüzakereci" olmak için resmen ve alenen kulis atıyormuş...
"Majestelerinin karikatüristi" olarak nam salan Salih Memecan ile eşi Nursuna Memecan´ın, İstiklal Caddesi´ndeki evlerinde Başbakan Erdoğan´ı ağırlamalarının sebeb-i hikmeti bu imiş...
Şu işe bakın siz:
Avrupa Birliği dosyalarına hákim olmak için yıllarca göz nuru dökmüş, ömür tüketmiş bunca diplomatımızın yüzüne dahi bakılmazken...
Amerika´da hızlandırılmış uluslararası ilişkiler kursu görmek, İngilizce´den biraz çakmak ve hükümet yanlısı karikatüristin eşi olmak dışında herhangi bir meziyetine tanık olmadığımız Nursuna Hanım, "Başmüzakereci" sıfatıyla arzı endam edecekmiş...
Allah´ım! Sen aklıma mukayyet ol!
Hey Yalçın Küçük Hoca!
Vallahi de billahi de delirmekte haklısın, bu memleket adamı çıldırtır...
Ama tek kabahat Nursuna Hanım´da değil...
Herhangi bir makama getirilmenin koşullarının bu kadar ucuzladığı bir memlekette...
Yani...
Tren makinistine ulaşım sorunlarının, belediye trafik memuruna Türk Hava Yolları´nın, biraz İngilizce´den çakana diplomasinin, Çıkrıkçılar Yokuşu´nda az buçuk tüccarlık etmiş adama ekonominin emanet edildiği bir memlekette...
Nursuna Hanım´ın, etrafına şöyle bir bakıp, "Ben neden Başmüzakereci olmuyorum ki? Benim neyim eksik?" demesi gayet normaldir...
İşte buraya yazıyorum:
Bu hanımefendi, yarın da "Yahu şu Ali Babacan bile Dışişleri Bakanlığı´nı yürütebiliyorsa ben de yürütürüm kardeş" diyecek ve Dışişleri Bakanlığı´na getirilmek için kulis atacaktır...
Bu işler artık ciddiyetten uzak hale gelmiştir...
* * *
Şimdi anımsıyorum:
28 Şubat günlerinde ben bu "Memecan Ailesi"ni pek bir severdim...
O zamanlar memleketimiz biraz "Mississippi"yi andırır, Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarına "Kunta Kinte" muamelesi çekilirdi...
Salih ile Nursuna Memecan çifti ise, sağdan soldan gelen "zenci dostu" suçlamalarına hiç aldırmazlar, Erdoğan ve Gül´e sokuldukça sokulurlardı...
Ben de şöyle derdim: "Ne kadar da erdemli insanlar..."
Sonra şöyle bir şey oldu: Zenciler iktidara geliverdi...
Yani bir zamanlar "Kunta Kinte" muamelesine tabi tutulanlar, "Obama" gibi patron oldular...
Memecan Ailesi de bu işten bir parça nemalanmaya başladı...
Mesela Salih, "Majestelerinin karikatüristi" olarak Başbakan´ın ve Cumhurbaşkanı´nın uçaklarında "çok özel konuk" muamelesi görmeye başladı...
Mesela Nursuna, Meclis´e kapağı attı...
Bense hep iyi niyetimi korumaya çalıştım...
Ta ki Nursuna´nın "Başmüzakereci" olmak için yanıp tutuştuğunu öğreninceye kadar... Ve şimdi kesin hükmümü veriyorum:
Bu Memecan Ailesi´nin, Obama üzerine yatırım yapan "Beyaz / Protestan / Anglosakson / Uyanık / Pazarlamacı / Yatırımcı" tiplerden hiç mi hiç farkları yokmuş yahu...
ÇOK yakında başıma "siyah kalpak", boynuma da "kırmızı kaşkol" takıp televizyon programlarında nara atmaya, masa yumruklamaya falan başlarsam...
Yani...
Adım "çatlak gazeteci"ye çıkarsa...
Hiç şaşırmayın...
Çünkü delirmek üzereyim...
Nasıl delirmeyeyim?
Avrupa Birliği ile ilişkilerimiz, AKP Milletvekili Nursuna Memecan´a emanet edilecekmiş...
Nursuna Hanım "Başmüzakereci" olmak için resmen ve alenen kulis atıyormuş...
"Majestelerinin karikatüristi" olarak nam salan Salih Memecan ile eşi Nursuna Memecan´ın, İstiklal Caddesi´ndeki evlerinde Başbakan Erdoğan´ı ağırlamalarının sebeb-i hikmeti bu imiş...
Şu işe bakın siz:
Avrupa Birliği dosyalarına hákim olmak için yıllarca göz nuru dökmüş, ömür tüketmiş bunca diplomatımızın yüzüne dahi bakılmazken...
Amerika´da hızlandırılmış uluslararası ilişkiler kursu görmek, İngilizce´den biraz çakmak ve hükümet yanlısı karikatüristin eşi olmak dışında herhangi bir meziyetine tanık olmadığımız Nursuna Hanım, "Başmüzakereci" sıfatıyla arzı endam edecekmiş...
Allah´ım! Sen aklıma mukayyet ol!
Hey Yalçın Küçük Hoca!
Vallahi de billahi de delirmekte haklısın, bu memleket adamı çıldırtır...
Ama tek kabahat Nursuna Hanım´da değil...
Herhangi bir makama getirilmenin koşullarının bu kadar ucuzladığı bir memlekette...
Yani...
Tren makinistine ulaşım sorunlarının, belediye trafik memuruna Türk Hava Yolları´nın, biraz İngilizce´den çakana diplomasinin, Çıkrıkçılar Yokuşu´nda az buçuk tüccarlık etmiş adama ekonominin emanet edildiği bir memlekette...
Nursuna Hanım´ın, etrafına şöyle bir bakıp, "Ben neden Başmüzakereci olmuyorum ki? Benim neyim eksik?" demesi gayet normaldir...
İşte buraya yazıyorum:
Bu hanımefendi, yarın da "Yahu şu Ali Babacan bile Dışişleri Bakanlığı´nı yürütebiliyorsa ben de yürütürüm kardeş" diyecek ve Dışişleri Bakanlığı´na getirilmek için kulis atacaktır...
Bu işler artık ciddiyetten uzak hale gelmiştir...
* * *
Şimdi anımsıyorum:
28 Şubat günlerinde ben bu "Memecan Ailesi"ni pek bir severdim...
O zamanlar memleketimiz biraz "Mississippi"yi andırır, Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarına "Kunta Kinte" muamelesi çekilirdi...
Salih ile Nursuna Memecan çifti ise, sağdan soldan gelen "zenci dostu" suçlamalarına hiç aldırmazlar, Erdoğan ve Gül´e sokuldukça sokulurlardı...
Ben de şöyle derdim: "Ne kadar da erdemli insanlar..."
Sonra şöyle bir şey oldu: Zenciler iktidara geliverdi...
Yani bir zamanlar "Kunta Kinte" muamelesine tabi tutulanlar, "Obama" gibi patron oldular...
Memecan Ailesi de bu işten bir parça nemalanmaya başladı...
Mesela Salih, "Majestelerinin karikatüristi" olarak Başbakan´ın ve Cumhurbaşkanı´nın uçaklarında "çok özel konuk" muamelesi görmeye başladı...
Mesela Nursuna, Meclis´e kapağı attı...
Bense hep iyi niyetimi korumaya çalıştım...
Ta ki Nursuna´nın "Başmüzakereci" olmak için yanıp tutuştuğunu öğreninceye kadar... Ve şimdi kesin hükmümü veriyorum:
Bu Memecan Ailesi´nin, Obama üzerine yatırım yapan "Beyaz / Protestan / Anglosakson / Uyanık / Pazarlamacı / Yatırımcı" tiplerden hiç mi hiç farkları yokmuş yahu...
AHMET HAKAN HÜRRİYET