19 Kas 2012 16:16 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 14:23

AÇLIK GREVİ TAMAM, PEKİ SIRADA NE VAR? BUGÜN YAZARI YENİ PLANI DEŞİFRE ETTİ!

Bugün gazetesi yazarı Adem Yavuz Arslan, açlık grevlerinin amacını ve PKK'nın yeni planını ortaya döktü...

İç ve dış kamuoyunu haftalardır meşgul eden açlık grevleri hiç kimse ölmeden bitti

Bu eylemlerde amaç Abdullah Öcalan’ın devletin tek muhatabı olduğu düşüncesini güçlendirmekti. Şimdi sıra Türkiye’nin Suriye’ye odaklanması için örgütün ateşkes ilan etmesine geldi.

Önceki gün itibariyle açlık grevleri bitti. Öcalan için başlatılan eylemler yine Öcalan'ın talimatıyla bitirildi. Her şeyden önce cezaevinden tabut çıkmaması bir kazanım. Ancak ölüm olmadan eylemlerin bitmesi örgütün amacını ve taktiğini görmemizi engellememeli.

Dört duvar arasındaki insanların ölümü üzerine kurgulanan insanlık dışı planda gelinen nokta, PKK adına gerçekleri daha iyi görmemizi ve analiz etmemizi sağlıyor.

Açlık grevlerine ilk başlayanların 70. güne gelmelerine rağmen sağlık sorunu yaşamamaları ve hayati tehlike sınırından uzak olmaları açlık grevlerinin nizami yapılmadığının en önemli kanıtıydı. Buna da eylemin gönüllü değil baskıyla yaptırıldığının delili denebilir.

Dilekçe verilerek eyleme başlanıyor ancak fiilen eylem yapılmıyor, aksatılıyor, deliniyordu. 70. günde sağlık açısından ortaya çıkan bu tablo, Başbakan Erdoğan'ın haklılığının ispatı. Erdoğan, bilgiye dayanarak konuştuğu belli, defalarca "açlık grevi gibi bir şeyin olmadığını" vurguladı.

Propagandada son derece başarılı olan PKK, bu gerçeklere rağmen başarılı oldu. Bu noktada açlık grevleriyle yapılmak istenen, PKK'daki güç dengesi ve Suriye'ye de bakan olayın uluslararası boyutu üzerinde durmamız gerekiyor.

ÖCALAN’I GÜÇLENDİRME OPERASYONU

Öncelikle iki noktayı göz önüne alarak değerlendirmekte fayda var:

1) Öcalan için en önemli mesele muhatap alınmak. En istemediği de kendi yerine başkalarının muhatap alınmasıdır.

2) Öcalan yakalandığından beri, yapılan görüşmelerin oluşturduğu bir arka planla devlet için en görüşülebilecek kişi yine Öcalan'dır.

Açlık grevleri zaten Öcalan için başlatılmıştı.

Fehman Hüseyin bile açlık grevlerinin Öcalan için yapıldığını söyledi.

Örgüt açlık grevini zarar görmeyeceği noktada bitirmeyi planladı. Bu nokta 'Uluslararası kamuoyunun dikkatini çekme ve grevi bitirmekle hiçbir şey kaybetmeyecekleri aşama' olarak belirlendi.

Kulislere göre 50. günde bitirme kararı alınmıştı örgütte.

Bitirmek için etkili bir şey olması gerekiyordu. Hükümet geri adım atmayacağına göre tek seçenek Öcalan'ın çağrısı olurdu.

Açlık grevinin Öcalan'ın çağrısıyla sonlanmasıyla hem Öcalan hem devlet içindeki 'görüşmeci kanat' memnun olacaktı.

Açlık grevi Öcalan'ın sonlandırması üzerine kurulduğu için, "uluslararası ve iç kamuoyunda barışçıl, muhatap alınabilir, sözünde duran, örgüt üzerinde tam hakim (dolayısıyla silah da bıraktırabilir)" konumuna gelecekti.

Böylece Öcalan yeniden muhatap alınmış, devletteki 'görüşmeci kanat' da Öcalan'ın bu 'barışçıl, muhatap alınabilir ve örgüte hakim konumunun ispatlanmış' olması nedeniyle rahatça görüşmeleri sürdürecektir.

Zira Öcalan da 16 Ekim'deki görüşmede "Artık görüşmeleri gizlemenin bir anlamı yok" diyordu.

‘ÖRGÜT İÇİNDE ETKİLİ OLMAM İÇİN YARDIM EDİN’

Peki açlık grevini sona erdiren(!) Öcalan'ın konumu gerçekten gösterilmek istendiği gibi mi?

Özellikle de Öcalan'ın örgüte hakim olduğu varsayımı geçersiz. Bu geçmişteki her görüşme içeriğinde açıkça kendisi tarafından ifade edildi.

Kaç kez 'Örgüt üzerinde daha etkin olmam için yardım edin' dediği sır değil.

Birçok kez 'Beni anlamazlar, dinlemiyorlar, onlara güvenmiyorum, özellikle Cemil Bayık ve Mustafa Karasu'ya güvenmiyorum' vb. ifadeler kullandığı da bilinen bir gerçek.

Kısacası Öcalan örgüte kesinlikle hakim değil.

Kitle dediği sempatizan kesimde, sokakta etkisi var. Lakin en önemlisi silahlı kanat üzerinde hakimiyeti yok.
Bunu örgütün iç dengelerine, iç resmine baktığımızda daha iyi görebiliriz.

Son dönemdeki bütün nitelikli istihbari raporlarda örgütün silahlı kanadı üzerinde, görüntüde Murat Karayılan önde görünse de örgütü fiilen Cemil Bayık'ın yönettiği belirtiliyor.

Yani 'Ankara Grubu' denilen ve başını Bayık'ın çektiği grup. Dolayısıyla Öcalan silah bıraktıramayacaktır.

Örgütün 'iç resmi'ne baktığımızda örgütte etkin olan Bayık ekibinin İran'a yakın olduğu, son dönemde Suriye'de olaylar başladıktan sonra örgüt ile İran'ın yaklaşmasını sağlayan, hâlihazırda İran ile ilişkileri götüren hatta örgütün Suriye'deki kolu ile İran'ın da bağlantısını sağlayanın Bayık olduğu bilinmekte.

İRAN BU İŞE SICAK BAKAR MI?

Örgütün silah bırakması için en azından Bayık ekibinin de ikna edilmesi şart. Bu da İran'ın örgütün silah bırakmasına sıcak bakması anlamına gelecektir. İran'ın, Türkiye'yi Suriye nedeniyle PKK ile meşgul etmek için fırsatı yakalamışken örgüte son sürat destek verdiği sır değil.

Bu yüzden örgütün silah bırakmasına sıcak bakacağını düşünmek de fazla iyi niyetli olur.

BATI PKK’NIN BİR SÜRE DİNLENMESİNİ İSTİYOR

Açlık greviyle başlayan gelişmeleri ve bundan sonraki muhtemel olayları şöyle değerlendirmek mümkün:

Batılı güçlerin, Türkiye'nin Suriye'ye daha fazla angaje olması için PKK'nın bir sürelik de olsa silah bırakmasını amaçlamaları güçlü bir ihtimal.

Bunun için de açlık grevlerini; hem Öcalan'ın konumunu yükseltmek hem de görüşmelerin yeniden başlaması için fırsat olarak kullanmak istemiş olabilirler.

Ama burada amaç kesinlikle örgütü bitirmek değil.

Nasıl İran, Türkiye'yi Suriye'den uzak tutmak için örgüte daha fazla destek veriyorsa, Batılı taraf da Türkiye'yi Suriye'ye daha fazla angaje etmek için örgütü -bir süre de olsa- silah bırakmaya ikna etmeyi amaçlamakta.

Yani örgüt artık Batı-Doğu hattında uluslararası kullanımda.

Kritik nokta ise "Örgüt silah bırakır mı" sorusuna verilecek cevapta.

Örgüt için silah bırakmak yapılacak son şey. Bu İsrail'e 'Nükleer silahlarından vazgeç' demek gibi bir şeydir.

Yani hayatidir.

Örgüt silahlı kanadı, bütün kazanımları kendi eylemleri sonucunda elde edilen sonuçlar olarak okumakta ve göstermekte.

Yani amaçlarına ulaşmak için tek yol olarak silahlı çatışmayı benimsemiş. Ayrıca, Öcalan 'silahı bırakın' dese bile silahlı kanat birçok defa dediği gibi "Öcalan, Türk devletinin esiridir. Biz onun serbest kalması için eylemlerimizi sürdürmeliyiz" diyecektir.

ÖRGÜT NE YAPAR?

Kısacası, örgüt silahtan vazgeçemez. Peki örgüt ne yapabilir?

Batılı güçler örgütle ciddi ilişki kurup, Esed sonrası Suriye'de onlara ciddi garantiler verirlerse, diğer bir ifadeyle İran'ın verdiklerinden/vereceklerinden daha fazlasını verirlerse; örgüt -yine Öcalan'ın çağrısı üzerine- ateşkes yapabilir, eylemlere ara verir.

Tabii bunun şu ana kadar sağlanıp sağlanmadığını da bilmiyoruz.

Örgütle Batı zaten bu yönde anlaşmış da olabilir. Çünkü Batılıların özellikle Suriye'deki örgüt oluşumlarıyla görüştükleri biliniyor.

Bu da kısa süre sonra, ateşkesin de gelmesi için yeterlidir.

Ateşkes kime ne sağlar?

Batılılar, Türkiye'yi Suriye'ye daha fazla kanalize edebilirler. Görüşmeleri de Suriye'de sonuç alınıncaya kadar sürdürürler.

Örgüt de zaten gireceği kış üslenmesine geçer.

TSK da operasyon yapmak yerine Suriye'ye angaje olur. Örgüt kazançlı çıkar. Zaten yapamayacağı eylemlerden vazgeçmiş olur.

Üstelik TSK'nın da operasyonlarından kurtulmuş olur.

Ayrıca Suriye'de de kolay bir geçişle İran-Suriye tarafından, kazanacak olan Batı tarafına yumuşakça geçmiş olur.

Bunlar Türkiye için oldukça tehlikeli ve istenmeyen sonuçlar doğurur.

Ama senaryo kurulmuş görülüyor.

Türkiye'nin uluslararası kamuoyunun baskısı karşısında, örgüt ateşkes isterken, bunu kabul etmemesi zor olacaktır.

4 AŞAMALI EYLEM PLANI

Ne yapmak gerekir?

Örgütün silahlı kanadının zayıflatılması birinci önceliktir. Türkiye örgüt ateşkes ilan etse de etmese de kendi oyununu kurması gerekir. Ateşkes (geçici silah bırakma vs.) isteseler bile silahlı kanada saldırı sürmeli.

BAYIK VE EKİBİ

Özellikle Cemil Bayık ekibi yok edilmeli. Kış dönemini örgüt büyük zayiatla geçirmeli.

İkincisi; ne olursa olsun, Suriye'ye doğrudan müdahale edilmemeli. Sıcak çatışma en çok bize zarar verir.

Muhaliflere yardım devam etmek, uluslararası girişimlere katılmak yeterli olur.

Üçüncüsü; görüşmelerle uzun vadeli sonuçlar alınamayacağı, özellikle Öcalan'ın silahlı kanada hakim olmadığı ve olamayacağı iyi okunmalı.

Dördüncüsü, örgüt kış üslenmesini ateşkes kılıfına soksa da operasyonların durmaması gerektiği gibi, örgüt ne yaparsa yapsın yine aldırış etmeden demokratikleşme sürdürülmeli.

Açlık grevi olsa da olmasa da demokratikleşme adımları süratle atılmalı.

Adem Yavuz Arslan/Bugün