AÇLIK GREVİ TAMAM, PEKİ SIRADA NE VAR? BUGÜN YAZARI YENİ PLANI DEŞİFRE ETTİ!
Bugün gazetesi yazarı Adem Yavuz Arslan, açlık grevlerinin amacını ve PKK'nın yeni planını ortaya döktü...
İç ve dış kamuoyunu haftalardır meşgul eden açlık grevleri hiç kimse ölmeden bitti
Bu eylemlerde amaç Abdullah Öcalan’ın devletin tek muhatabı
olduğu düşüncesini güçlendirmekti. Şimdi sıra Türkiye’nin Suriye’ye
odaklanması için örgütün ateşkes ilan etmesine geldi.
Önceki gün itibariyle açlık grevleri bitti. Öcalan için başlatılan
eylemler yine Öcalan'ın talimatıyla bitirildi. Her şeyden önce
cezaevinden tabut çıkmaması bir kazanım. Ancak ölüm olmadan
eylemlerin bitmesi örgütün amacını ve taktiğini görmemizi
engellememeli.
Dört duvar arasındaki insanların ölümü üzerine kurgulanan insanlık
dışı planda gelinen nokta, PKK adına gerçekleri daha iyi görmemizi
ve analiz etmemizi sağlıyor.
Açlık grevlerine ilk başlayanların 70. güne gelmelerine rağmen
sağlık sorunu yaşamamaları ve hayati tehlike sınırından uzak
olmaları açlık grevlerinin nizami yapılmadığının en önemli
kanıtıydı. Buna da eylemin gönüllü değil baskıyla yaptırıldığının
delili denebilir.
Dilekçe verilerek eyleme başlanıyor ancak fiilen eylem yapılmıyor,
aksatılıyor, deliniyordu. 70. günde sağlık açısından ortaya çıkan
bu tablo, Başbakan Erdoğan'ın haklılığının ispatı. Erdoğan, bilgiye
dayanarak konuştuğu belli, defalarca "açlık grevi gibi bir şeyin
olmadığını" vurguladı.
Propagandada son derece başarılı olan PKK, bu gerçeklere rağmen
başarılı oldu. Bu noktada açlık grevleriyle yapılmak istenen,
PKK'daki güç dengesi ve Suriye'ye de bakan olayın uluslararası
boyutu üzerinde durmamız gerekiyor.
ÖCALAN’I GÜÇLENDİRME OPERASYONU
Öncelikle iki noktayı göz önüne alarak değerlendirmekte fayda
var:
1) Öcalan için en önemli mesele muhatap alınmak. En istemediği de
kendi yerine başkalarının muhatap alınmasıdır.
2) Öcalan yakalandığından beri, yapılan görüşmelerin oluşturduğu
bir arka planla devlet için en görüşülebilecek kişi yine
Öcalan'dır.
Açlık grevleri zaten Öcalan için başlatılmıştı.
Fehman Hüseyin bile açlık grevlerinin Öcalan için yapıldığını
söyledi.
Örgüt açlık grevini zarar görmeyeceği noktada bitirmeyi planladı.
Bu nokta 'Uluslararası kamuoyunun dikkatini çekme ve grevi
bitirmekle hiçbir şey kaybetmeyecekleri aşama' olarak
belirlendi.
Kulislere göre 50. günde bitirme kararı alınmıştı örgütte.
Bitirmek için etkili bir şey olması gerekiyordu. Hükümet geri adım
atmayacağına göre tek seçenek Öcalan'ın çağrısı olurdu.
Açlık grevinin Öcalan'ın çağrısıyla sonlanmasıyla hem Öcalan hem
devlet içindeki 'görüşmeci kanat' memnun olacaktı.
Açlık grevi Öcalan'ın sonlandırması üzerine kurulduğu için,
"uluslararası ve iç kamuoyunda barışçıl, muhatap alınabilir,
sözünde duran, örgüt üzerinde tam hakim (dolayısıyla silah da
bıraktırabilir)" konumuna gelecekti.
Böylece Öcalan yeniden muhatap alınmış, devletteki 'görüşmeci
kanat' da Öcalan'ın bu 'barışçıl, muhatap alınabilir ve örgüte
hakim konumunun ispatlanmış' olması nedeniyle rahatça görüşmeleri
sürdürecektir.
Zira Öcalan da 16 Ekim'deki görüşmede "Artık görüşmeleri gizlemenin
bir anlamı yok" diyordu.
‘ÖRGÜT İÇİNDE ETKİLİ OLMAM İÇİN YARDIM
EDİN’
Peki açlık grevini sona erdiren(!) Öcalan'ın konumu gerçekten
gösterilmek istendiği gibi mi?
Özellikle de Öcalan'ın örgüte hakim olduğu varsayımı geçersiz. Bu
geçmişteki her görüşme içeriğinde açıkça kendisi tarafından ifade
edildi.
Kaç kez 'Örgüt üzerinde daha etkin olmam için yardım edin' dediği
sır değil.
Birçok kez 'Beni anlamazlar, dinlemiyorlar, onlara güvenmiyorum,
özellikle Cemil Bayık ve Mustafa Karasu'ya güvenmiyorum' vb.
ifadeler kullandığı da bilinen bir gerçek.
Kısacası Öcalan örgüte kesinlikle hakim değil.
Kitle dediği sempatizan kesimde, sokakta etkisi var. Lakin en
önemlisi silahlı kanat üzerinde hakimiyeti yok.
Bunu örgütün iç dengelerine, iç resmine baktığımızda daha iyi
görebiliriz.
Son dönemdeki bütün nitelikli istihbari raporlarda örgütün silahlı
kanadı üzerinde, görüntüde Murat Karayılan önde görünse de örgütü
fiilen Cemil Bayık'ın yönettiği belirtiliyor.
Yani 'Ankara Grubu' denilen ve başını Bayık'ın çektiği grup.
Dolayısıyla Öcalan silah bıraktıramayacaktır.
Örgütün 'iç resmi'ne baktığımızda örgütte etkin olan Bayık ekibinin
İran'a yakın olduğu, son dönemde Suriye'de olaylar başladıktan
sonra örgüt ile İran'ın yaklaşmasını sağlayan, hâlihazırda İran ile
ilişkileri götüren hatta örgütün Suriye'deki kolu ile İran'ın da
bağlantısını sağlayanın Bayık olduğu bilinmekte.
İRAN BU İŞE SICAK BAKAR MI?
Örgütün silah bırakması için en azından Bayık ekibinin de ikna
edilmesi şart. Bu da İran'ın örgütün silah bırakmasına sıcak
bakması anlamına gelecektir. İran'ın, Türkiye'yi Suriye nedeniyle
PKK ile meşgul etmek için fırsatı yakalamışken örgüte son sürat
destek verdiği sır değil.
Bu yüzden örgütün silah bırakmasına sıcak bakacağını düşünmek de
fazla iyi niyetli olur.
BATI PKK’NIN BİR SÜRE DİNLENMESİNİ
İSTİYOR
Açlık greviyle başlayan gelişmeleri ve bundan sonraki muhtemel
olayları şöyle değerlendirmek mümkün:
Batılı güçlerin, Türkiye'nin Suriye'ye daha fazla angaje olması
için PKK'nın bir sürelik de olsa silah bırakmasını amaçlamaları
güçlü bir ihtimal.
Bunun için de açlık grevlerini; hem Öcalan'ın konumunu yükseltmek
hem de görüşmelerin yeniden başlaması için fırsat olarak kullanmak
istemiş olabilirler.
Ama burada amaç kesinlikle örgütü bitirmek değil.
Nasıl İran, Türkiye'yi Suriye'den uzak tutmak için örgüte daha
fazla destek veriyorsa, Batılı taraf da Türkiye'yi Suriye'ye daha
fazla angaje etmek için örgütü -bir süre de olsa- silah bırakmaya
ikna etmeyi amaçlamakta.
Yani örgüt artık Batı-Doğu hattında uluslararası kullanımda.
Kritik nokta ise "Örgüt silah bırakır mı" sorusuna verilecek
cevapta.
Örgüt için silah bırakmak yapılacak son şey. Bu İsrail'e 'Nükleer
silahlarından vazgeç' demek gibi bir şeydir.
Yani hayatidir.
Örgüt silahlı kanadı, bütün kazanımları kendi eylemleri sonucunda
elde edilen sonuçlar olarak okumakta ve göstermekte.
Yani amaçlarına ulaşmak için tek yol olarak silahlı çatışmayı
benimsemiş. Ayrıca, Öcalan 'silahı bırakın' dese bile silahlı kanat
birçok defa dediği gibi "Öcalan, Türk devletinin esiridir. Biz onun
serbest kalması için eylemlerimizi sürdürmeliyiz" diyecektir.
ÖRGÜT NE YAPAR?
Kısacası, örgüt silahtan vazgeçemez. Peki örgüt ne
yapabilir?
Batılı güçler örgütle ciddi ilişki kurup, Esed sonrası Suriye'de
onlara ciddi garantiler verirlerse, diğer bir ifadeyle İran'ın
verdiklerinden/vereceklerinden daha fazlasını verirlerse; örgüt
-yine Öcalan'ın çağrısı üzerine- ateşkes yapabilir, eylemlere ara
verir.
Tabii bunun şu ana kadar sağlanıp sağlanmadığını da bilmiyoruz.
Örgütle Batı zaten bu yönde anlaşmış da olabilir. Çünkü Batılıların
özellikle Suriye'deki örgüt oluşumlarıyla görüştükleri
biliniyor.
Bu da kısa süre sonra, ateşkesin de gelmesi için yeterlidir.
Ateşkes kime ne sağlar?
Batılılar, Türkiye'yi Suriye'ye daha fazla kanalize edebilirler.
Görüşmeleri de Suriye'de sonuç alınıncaya kadar sürdürürler.
Örgüt de zaten gireceği kış üslenmesine geçer.
TSK da operasyon yapmak yerine Suriye'ye angaje olur. Örgüt
kazançlı çıkar. Zaten yapamayacağı eylemlerden vazgeçmiş olur.
Üstelik TSK'nın da operasyonlarından kurtulmuş olur.
Ayrıca Suriye'de de kolay bir geçişle İran-Suriye tarafından,
kazanacak olan Batı tarafına yumuşakça geçmiş olur.
Bunlar Türkiye için oldukça tehlikeli ve istenmeyen sonuçlar
doğurur.
Ama senaryo kurulmuş görülüyor.
Türkiye'nin uluslararası kamuoyunun baskısı karşısında, örgüt
ateşkes isterken, bunu kabul etmemesi zor olacaktır.
4 AŞAMALI EYLEM PLANI
Ne yapmak gerekir?
Örgütün silahlı kanadının zayıflatılması birinci önceliktir.
Türkiye örgüt ateşkes ilan etse de etmese de kendi oyununu kurması
gerekir. Ateşkes (geçici silah bırakma vs.) isteseler bile silahlı
kanada saldırı sürmeli.
BAYIK VE EKİBİ
Özellikle Cemil Bayık ekibi yok edilmeli. Kış dönemini örgüt büyük
zayiatla geçirmeli.
İkincisi; ne olursa olsun, Suriye'ye doğrudan müdahale edilmemeli.
Sıcak çatışma en çok bize zarar verir.
Muhaliflere yardım devam etmek, uluslararası girişimlere katılmak
yeterli olur.
Üçüncüsü; görüşmelerle uzun vadeli sonuçlar alınamayacağı,
özellikle Öcalan'ın silahlı kanada hakim olmadığı ve olamayacağı
iyi okunmalı.
Dördüncüsü, örgüt kış üslenmesini ateşkes kılıfına soksa da
operasyonların durmaması gerektiği gibi, örgüt ne yaparsa yapsın
yine aldırış etmeden demokratikleşme sürdürülmeli.
Açlık grevi olsa da olmasa da demokratikleşme adımları süratle
atılmalı.
Adem Yavuz Arslan/Bugün