11 Kas 2017 11:51 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 18:43

Acılarını hayatlarını birleştirerek aştılar

- 12 Kasım Düzce Depremi'nin merkez üssü Kaynaşlı'da deprem akşamı çalıştıkları fabrikanın yıkılması sonucu göçükte kalan iki iş arkadaşı, yaşadıkları bu travmayı kurdukları yeni hayatlarıyla aştı- Mehmet Şık: "Fabrikamızı tekrar ayağa kaldırdık. İş hayatını sürdürdük. Eşim de çalışmaya devam etti..

DÜZCE (AA) - ÖMER ÜRER - Depremde iş arkadaşı olarak beraber çalıştıkları fabrikanın çökmesi sonucu göçük altında kalan ve uzun süre mücadele verdikten sonra göçükten çıkmayı başaran Mehmet ve Safiye Şık çifti, depremin ardından yaşadıkları bu acıyı, hayatlarını birleştirerek yenmeye çalıştı.

12 Kasım 1999'da merkez üssü Kaynaşlı olan depremin üzerinden 18 yıl geçmesine rağmen acılar, tazeliğini koruyor.

Depremin meydana geldiği 12 Kasım 1999'da aynı iş yerinde çalışan Mehmet (39) ve Safiye (33) Şık, deprem sırasında fabrikanın çatısının çökmesi sonrası "hayat boşluğu" olarak değerlendirdikleri bir alanda yaşama yeniden tutunarak, evlilik kararı aldı.

Deprem anını AA muhabirine anlatan Mehmet Şık, İstanbul'da çalıştığı fabrikanın Kaynaşlı'da da açılması üzerine buraya şef olarak geldiğini ve yaklaşık bir yıl sonra deprem olduğunu anlattı.

Eşi Safiye ile o dönemde iş arkadaşı olduklarını, fabrikada sadece birbirlerini tanıklarını anlatan Şık, "Deprem akşamı eşim, ben ve 3 arkadaşımız mesaiye kaldık. Ben forklift kullanıyordum. Aniden sallanmaya başladık ve birkaç saniye içerisinde fabrika yıkıldı. Forklift yan yattı, fabrikanın çatısı makinenin üstüne yaslandı kaldı. O boşlukta eşim, ben ve bir arkadaşımız kaldık. Sadece küçücük boşluk kaldı ve biz orada 1-1,5 saat kadar kaldık." diye konuştu.

Dışarıya çıkmayı başardıklarını söyleyen Şık, başka bir noktadaki arkadaşlarının hayatını kaybettiğini gördüklerini dile getirdi.

- "İş arkadaşımdı hayat arkadaşım oldu"

Deprem akşamının günlere, aylara hatta kitaplar sığdıramayacak kadar uzun olduğunu vurgulayan Şık, şöyle devam etti:

"Bir boşluktan kendimi geniş bölgeye aldım. Arkadaşlarımızı tek tek isimleriyle çağırdım. 'Sesimi duyan var mı?' diye bağırdım ama ses alamadım. Şu anki eşim, o zamanki arkadaşım Safiye'ye ulaştım. Onlar iyilerdi. Canan diye bir arkadaş vardı ona ulaştım ama onun üzerine kiriş düşmüştü ve hayatını kaybetmişti. O an çok kötü oldum. Ben ilk olarak dışarıya çıktım. Sonra diğer arkadaşlarım geldi. Bu uzun bir zaman dilimiydi. Depremden kurtulduk ama dışarıda çok kötü bir tablo vardı. Ben deprem sonrası ailemin yaşadığı İstanbul'a döndüm fakat burada bir şeylerin yarım kaldığını düşünerek tekrar ailemin bütün ısrarlara rağmen geriye döndüm. Fabrikamızı tekrar ayağa kaldırdık. İş hayatını sürdürdük. Eşim de çalışmaya devam etti. Sonucunda evliliğe giden bir yolumuz oldu. İş arkadaşımdı hayat arkadaşım oldu. O günleri bir anı olarak değil bir acı olarak yad ediyoruz."

- "Deprem bizi birbirimize bağladı"

Depremin izlerinin ve kötü hatıralarını sürekli akıllarında olduğunu anlatan Safiye Şık da depremin izlerini silmeye çalışsalar da o anıların çabuk unutulmadığını bildirdi.

"Deprem bizi birbirimize bağladı." diyen Şık, "Mehmet bizim fabrikada şefimizdi. Deprem anında Nihat diye bir arkadaşımız, Mehmet ve ablam aynı yerde kaldık. Orada öldüğümüzü düşündük. Ablamın omzu kırıldı ve çok kötü sıkışmıştı. Biz üçümüz ayrı yerde Mehmet bizden biraz uzaktaydı. Üçümüz el ele tutuşup ölsek de beraber ölelim dedik. Çok dar bir yerdi ama ufacık bir yoldu. Allah bize bir yol bırakmış. Bu şekilde dışarı çıktık. Allah tekrar yaşatmasın. Bir adım bile atamadan bulunduğumuz yerde kaldık. Deprem asla unutulmuyor." şeklinde konuştu.

Deprem sonrası çok zorluklar geçirdiklerini belirten Safiye Şık, "Yaralarımızı beraber sardık. Zor günler geçirdik. Ayağa kalkmak için çok fazla mücadele ettik. Düğün yaptık iki gün sonra çalışmaya başladık. Birbirimizi daha iyi anlayabiliyoruz." dedi.