"AÇIKLA ENGİN ARDIÇ, KASETİ OLAN YAZAR KİM?"
Bugün gazetesi yazarı Ali Atıf Bir, Sabah Gazetesi yazarı Engin Ardıç'a bir çağrıda bulundu.
Açıkla Engin Ardıç! Kaseti olan yazar kim?
Engin Ardıç'ı savunacağım hiç aklıma gelmezdi. Ama yapacak bir şey yok. "Haksızlığa karşı isyan" genlerimde var.
Engin Ardıç iş gereği zorla değil "meraktan" ilgiyle okuduğum yazarlardan biri.
Üstten bakan, alaycı, zaman zaman işi küfre vardıran üslubunu hiç sevmiyorum ama yazılarının içindeki bilgi bombardımanını ve iğneleyici yorumunu beğeniyorum. (Bir keresinde durup dururken bana çakmış olmasına rağmen!)
Örneğin ben bu yazıyı yazdıktan sonra çok rahatlıkla "hoca hoca prof mrof fark etmez insan ya meraktan ya meraktan" diye yazar. Herkes de ne dediğini anlar "amma da iyi geçirmiş" der, güler geçer. Ardıç böyle bir yazar ve asla Oktay Ekşi'nin medya alemindeki pozisyonuyla onun pozisyonunu karıştırmamak gerekir. (Sanırım nereye geleceğimi anladınız!)
Ardıç'ın Avrupa yakasının yazarlarına "puşt" demesini asla onaylamıyorum. Son derece de sevimsiz buluyorum. Ancak bu tür saldırılarını medya rekabet oyununun bir parçası olarak görüyor, bu tür saldırılarla kendine ve Sabah'a zarar verdiğini düşünüyorum.
Ardıç'ın Kılıçdaroğlu'na kendine "Rahşan Ecevit gibi bir eş bul!" önerisi yapması hatta eş olarak Canan Arıtman'ı, Gürsel Tekin'e de Sevgi Erenerol'u önermesi çirkin bir espri idi. Ama espri idi.
Yukarıdaki iki dilsel saldırı olayı da asla Oktay Ekşi'nin "Bunlar analarını bile satarlar" saldırısı kadar ağır saldırılar değil.
Gelin bakalım öyle mi?
Diyelim ki Oktay Ekşi köşesinden Asya yakasının yazarlarına "puşt" diye seslendi ya da AK Parti liderine hitaben, kadına yönelik uyguladığınız politikalar nedeniyle "Size uygun bir eş öneriyoruz: Emine Şenlikoğlu!" diye yazdı.
Yazar mıydı? Yazmazdı. Çünkü o bir Oktay Ekşi. Yazı türü bu değil. Yazsa da onun "baş" köşesinde yadırganırdı ama asla istifa konusu olmazdı. Konuşulurdu, eleştirilirdi ama asla istifa ettirilmezdi.
Peki ya Engin Ardıç Avrupa Yakası'nın yazarlarına ya da CHP'ye yönelik olarak "Bunlar analarını bile satarlar' diye yazsaydı!
Bence böyle bir iğrenç gönderme editörlerin gözünden kaçıp Sabah'a girse bile asla Ahmet Çalık'ın gönlünden kaçmazdı ve o da aynen Aydın Bey'in yaptığını yapardı.
Özeti Engin Ardıç'ın kellesini isterken biraz insaflı olup elmalarla armutları karşılaştırmayalım. Gazetecilik etiği pozitif bilim kuramlarından beslenmez, duruma göre değişir. Her durumu da kendi şartları için de değerlendirmek gerekir.
Oktay Ekşi'nin saldırısı istifayı gerektirecek bir yazıdır, gereği yapılmıştır. Engin Ardıç da kafayı daha çok bozar, bıçağı Sabah grubunun boğazına dayatırsa, onun da gereğini yöneticileri yapar.
Yeri gelmişken...
Engin Ardıç dünkü yazısında kendine taş atan bir köşe yazarından söz ediyor. Diyor ki:
"Yıllar boyu beni "yeterince liberal olmamakla suçlamış" ve fakat günün birinde birdenbire yüz seksen derece dönüp Ergenekoncu kesilmiş genç bir arkadaştan (taş) yedim. Bu arkadaşa cinsel tercihleri nedeniyle Ergenekon çetesi tarafından şantaj yapıldığı, böylelikle kendi yanlarına çekildiği, hatta ellerinde bu konuyla ilgili gizli bir kaset de bulunduğu piyasada dedikodu şeklinde dolaşıyor."
Sevgili Ardıç, dedikodu medikodu ama bu çok ciddi bir iddia. Lütfen bu ismi açıklayın da Türkiye öğrensin. Öğrensin ki arkadaşımız kendini aklasın, aklayamıyorsa da onu okuyanlar gerçeği öğrenip gerçek "puşt"la "puşt olmayanı" ayırt edebilsinler. Haksız mıyım?
Çekirgelik
"Tarafsızlık, bir ilke olarak sürüp giderse, zayıflık olur." (Kossuth)
Ali Atıf BİR / BUGÜN