Açık Radyo’nın karasal lisansının iptali tam bir hukuk skandalı…

Hiçbir lokanta, orada cinayet işlendi, hatta katliam yapıldı diye kapatılmaz, kapatılamaz! “Mekanlar” suçlanmaz! Onların kapısına kilit vurulmaz. Açık Radyo’yu kapatmak ya da karasal lisansını iptal etmek, mekanı kapatıp katilleri serbest bırakmakla aynı şeydir…

Yaklaşık 30 yıldır yayın yapan Açık Radyo’nun karasal yayını, Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) tarafından engellendi. Karasal yayın lisansı da iptal edildi.
Neden?
Çünkü “Yetmez ama evet”çi Ömer Madra yönetimindeki bu radyoda, sözde Ermeni katliamının yıldönümü olan 24 Nisan’da “Ermeni soykırımı” ifadesi kullanılmış…
Evet; bana göre de büyük densizlik.
Hatta tarihi gerçeklere ihanet.
Ve suç!
Ama ortada bir suç olduğu zaman, o suçu işleyenler yargılanır ve cezalandırılır; suçun işlediği mekan kapatılmaz!
Ayrıca “yargılama”, sadece mahkemelerce yapılır, başka bir devlet kurumunca değil.
*
Ömer Madra’yı biliyoruz; entelektüel camianın tanıyıp bildiği aykırı bir tiptir.
Kronik liberaldir!
Belki liberalizmin ağababası Adam Smith gibi “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” demez ama her türlü aykırı görüşün özgürce dile getirilmesini savunur.
Sadece savunmakla kalmaz, çoğu zaman o aykırılıklara bizzat katıldığı da olur.
Örneğin, 2010’daki Anayasa Referandumu’nda değişikliklerin kabul edilmesini sağlayan “Yetmez ama evet”çilerin öncülüğünü yapmış ve Recep Tayyip Erdoğan’ın takdirlerini kazanmıştır!
Ayrıca aynı yıllardaki “Kürt açılımı” konusunda iktidara sonuna kadar destek veren isimlerin arasındadır.
Ve sadece bu yıl değil; yıllardır her 24 Nisan’da Ermeni tehciri konusunda benzer görüşleri yine Açık Radyo’da ya bizzat dile getirmiştir; ya da bunun yapılmasına izin vermiştir.
*
Derdimi daha net anlatayım:
Şu hayatta en hoşlanmadığım “sözde aydın” tipinin başında gelir kendisi.
Onun gibilere göre bu ülkede sanki sömürü yoktur, sanki gelir dağılımında hiç adaletsizlik olmamıştır, sanki yoksulluk yanımızdan bile geçmemiştir…
Tek dertleri Atatürk ilke ve devrimleridir!
Bu yüzden yaşadığımız her musibetten “Kemalizm”i sorumlu tutarlar.
*
Yine de tüm bunlar, yayın yaptıkları radyonun kapatılmasını, karasal lisansının iptal edilmesini haklı göstermez.
Ortada iddia edildiği gibi “Toplumu kin ve düşmanlığa tahrik etmek” gibi bir suç varsa, yargılanması ve cezalandırılması gereken Açık Radyo’nun kurumsal kimliği değil, o suçu işleyen bireylerdir.
Yargılayacak makam da asla RTÜK değil, mahkemelerdir.
*
Hiçbir lokanta, orada cinayet işlendi, hatta katliam yapıldı diye kapatılmaz, kapatılamaz!
“Mekanlar” suçlanmaz!
Onların kapısına kilit vurulmaz.
Açık Radyo’yu kapatmak ya da karasal lisansını iptal etmek, mekanı kapatıp katilleri serbest bırakmakla aynı şeydir…
Türkiye Cumhuriyeti, her şeye rağmen hala hukukun üstünlüğü ilkesinin geçerli olduğu bir hukuk devletidir.
Buna göre yargılama yapacak, neyin suç olduğuna, neyin olmadığına karar verecek tek makam da mahkemelerdir.
Oysa RTÜK, bu olayda ve diğer televizyon ve radyolara verilen cezaların birçoğunda kendisini mahkemelerin yerine koymakta hatta onlardan üstün görmektedir.
Denetim değil, yargılama yapmaktadır.
Bu, en hafif deyişle hukuku yok saymaktır.
*
Evet, Sayın RTÜK üyeleri…
Ermeni tehcirine “soykırım” demek, bana göre de tarihi gerçeklere ihanettir.
Size düşen, mekanı kapatmak değil, bunu iddia edenlerin mahkemede yargılanmasını sağlamaktır.
Bugünkü gibi davrandığınız zaman sadece kurumunuzun değil, ülkenin de itibarını yerle bir ediyorsunuz.
Ve bu adamları mağdur durumuna düşürüp boşu boşuna kahramanlaştırıyorsunuz!
*
Umarım hatanızı anlar ve bu ciddi yanlıştan en kısa zamanda dönersiniz.