Acı gerçeği köşesinden duyurdu! Bekir Coşkun 45 gündür neden yazmıyordu?
Sözcü gazetesi yazarı Bekir Coşkun, yazılarına 30 Mayıs tarihinden bu yana ara vermişti...
Coşkun, uzun bir aradan sonra bugün yayımlanan "Bu geceler niye
böyle uzun..." başlıklı yazısında ara verme nedenini okurlarına
açıkladı. "Sizleri üzmemek için saklamak istedim, saklayamadım"
diyen Coşkun, "biraz daha zaman" diyerek şunları söyledi:
"MR makinesinin tüneline yavaş yavaş girerken, başımı kaldırıp
baktım, Andree'yi içeri almamışlardı…
O beyaz borunun içinde inanılmaz uğultular başladığında kendimi çok
yalnız hissettiğimde, zor anımda ilk kez onsuzdum…
Biraz sonra dışarda kalmış ayak bileğimde bir elin sıcaklığını
hissettim…
Çıktığımda doktora “Andree buradaydı”dedim…
Gülümseyerek “Nasıl anladınız?” diye sordu…
Ben o sıcaklığı nerede olsa tanırım doktor…
*
Bir senedir sol yanımda ağrılar vardı…
Ne çektiysem şu sol yanımdan çekmiştim…
“Komünizm geliyor” dedikleri yıllardı, ilk işe girdiğimde
karşısında put gibi durduğum müdür sormuştu:
“Sol yanın var mı?..”
“Yok” demiştim…
Yüreklerimiz soldadır bizim…
*
Bir senedir bu kez sol yanımdaki ağrılar azdıkça, zaman zaman yazı
yazamaz hale geliyordum… Ama darbe, OHAL, arkasından referandum,
peşinden SÖZCÜ'nün başına örülmek istenen çorap…
Ağrılar içinde yazılarımı yazarken, uykusuz-sancılı gecelerde kendi
kendime soruyordum:
Bu geceler niçin bu kadar uzun?..
*
Sonunda yazılarıma ara vermek zorunda kaldım…
Sizleri üzmemek için saklamak istedim, saklayamadım…
Hastanelerde şifa dağıtan ellerle birlikte, bu zor günlerde
sizlerin arasında olmak isterken… Hele “Adalet” yürüyüşü
yapılırken, ilaçlarım, iğnelerim, haplarım, hap kutularım ile
birlikte koşup aranıza katılmak istedim…
Yapamadım…
*
Biraz daha zaman bana, sol yanım feda olsun, uygarlığımızı
kurtarmak isterken aranızda olmak isterim sadece…
Tek istediğim o sıcak eliniz…
Nerede olsa tanırım…"
"CAN DOSTUM BEKİR"
Öte yandan, Sözcü gazetesi yazarı Emin Çölaşan da bugünkü yazısında
Bekir Coşkun'a yer verdi. "Yüreğimdeki Bekir Coşkun" başlıklı bir
yazı kaleme alan Çölaşan, Coşkun'un sağlık durumu hakkında bilgi
verdi ve "Benim sevgili dostum Bekir bu vartayı da atlatacak ve
yeniden birlikte olacağız… Sizler o babayiğit Urfalının okurları,
ben can dostu, gazetedeki oda komşum olarak!... Bekir'in muhteşem
yazılarını çok özledik. Hiç kuşkum yok, yakında hem ona, hem de
yazılarına kavuşacağız." ifadelerini kullandı.
Çölaşan'ın yazısı şu şekilde:
"Sevgili okurlarım, Bekir Coşkun benim tam 39 yıllık arkadaşım.
Sadece arkadaşım değil kardeşim, can dostum, belki daha da ötesi
sırdaşım.
Bugüne kadar nice sırlarımızı birlikte paylaştığımız
yürekdaşım.
Hürriyet gazetesinde oda komşusu idik. Aramızda bir tek duvar
vardı!
Gün geldi, bundan 10 yıl önce Hürriyet'ten kovuldum. Başıma
gelenleri ve gazetede yaşadığım baskıları anlatan kitaplarım
nedeniyle patron Aydın Doğanbeni mahkemeye verdi ve 50 bin
liratazminat istedi.
Açtığı dava reddedildi.
Mahkemede benim yazdıklarımı doğrulayan, üzerimizde nasıl
baskılarolduğunu anlatan, “Emin Çölaşan'ın kitabında yazdığı her
şey doğrudur”diyen ve o doğrultuda tanıklık yapan kimdi biliyor
musunuz?
Bekir Coşkun!
Üstelik o tanıklığı yaptığı sırada Hürriyet'te yazıyordu.
Bunu yapmak her babayiğidin harcı değildi, yürek ve onur
isterdi.
Hürriyet'te artık onun da suyunun ısındığı belli olmuştu.
Bekir'i orada daha fazla tutmayacakları kesindi…
Ve ayrılmak zorunda kaldı.
* * *
Kaç yıl oldu bilmiyorum, kaderin cilvesine bakın ki, şimdi de
SÖZCÜ'de oda komşusuyuz. Yine aramızda birkaç metrelik bir duvar
var.
Demek ki kader bizim ayrılmamızı istemiyor!
Can dostum Bekir!..
“Adamım” diye hitap ettiğim sırdaşım…
O benim için “Adamım”, ben onun için “Corc!..”
Sık sık ona takılırdım “Hey Corc versene borç” diye, adım ondan
sonra “Corc”kaldı!
* * *
Güzel günlerimiz böyle sürüp giderken, günün birinde hepimiz gibi
Bekir'in de bazı sağlık sorunları ortaya çıktı.
Sol tarafında başından sırtına doğru vuran, onu çok rahatsız eden
ve uykularını kaçıran ağrılar başlamıştı.
Bir teşhis konulsun ve tedavi başlatılsın diye, eşi Andree ile
birlikte inanın ki Ankara'nın neredeyse bütün doktorlarına
gitti.
Kulakçı, dahiliyeci, kalpçi, ortopedist, nörolog, radyolog, göğüs
hastalıkları…
Düşünün ki sol yanağına, ağrıyı dindirsin diye botoks bile
yapıldı!
Sonra takılmalarımız başladı “Botoks yakıştı, çok daha seksi oldun.
Şimdi dudaklarına da yaptır!..”
* * *
Bunlar olurken her doktor işi iyi niyetlebirbirine havale ediyor,
başka tetkikler isteniyor ama kesin teşhis konulması bir türlü
mümkün olmuyordu.
Bıkmıştı.
Gazeteye geldiği zaman onu her seferinde yorgun ve moralsiz
görüyorduk…
Uykularını kaçıran, sabaha kadar uyutmayan şiddetli ağrılar…
Ve Bekir'in cebinde ağrı kesici ilaçlar.
Her gün bir hastane, bir muayenehane, tomografiler, MR'lar,
tahliller, kalbine konulan stentler ve başka tetkikler…
Şifa dağıtan ve büyük bölümü Bekir'in okuru olan doktorlar…
* * *
Benim can dostumun SÖZCÜ'deki son yazısı 28 Mayıs günü çıktı… O
günden sonra yazması mümkün olmadı.
Demek ki bugün itibariyle 45 gün olmuş.
Bu süre içerisinde gazeteye düzenli gelemiyordu ama geldiği zaman,
ya da telefonla konuştuğumuzda hemen ilk sorumuz “Ne yaptın, bugün
yeni bir gelişme var mı, başka bir bulgu ortaya çıktı mı” soruları
oluyordu.
Bizler için de çok sıkıntılı bir işti…
* * *
Ve bütün bu süreç içerisinde sizler her gün soruyordunuz:
– Bekir Bey niçin yok?
– Gazeteden ayrıldı mı?
– Hasta mı?
– Bir sorun olduğu belli de, niye okurlardan gizleniyor?
Evet, ortada ciddi bir sağlık sorunu vardı ama bunu sizlere
iletmemiz mümkün olmuyordu ki…
Zira biz de ne olduğunu bilemiyorduk.
* * *
Sonunda kesin teşhis birkaç gün önce konuldu:
Akciğerde bir sorun.
İki gün önce biyopsi yapıldı.
Doktorlar ameliyat önerdi.
* * *
Benim sevgili dostum Bekir bu vartayı da atlatacak ve yeniden
birlikte olacağız…
Sizler o babayiğit Urfalının okurları, ben can dostu, gazetedeki
oda komşum olarak!..
Bekir'in muhteşem yazılarını çok özledik.
Hiç kuşkum yok, yakında hem ona, hem de yazılarına kavuşacağız.
“Adamım” aramıza düzelmiş sağlığı ile sapasağlam dönecek…
“Corc” onu yine bağrına basacak."