"ACABA AYDIN BEY BANA DA MEKTUP YAZAR MI?..." BEKİR HAZAR'IN CANI MEKTUP İSTEDİ!...

Hep merak ediyordum. İçimi kemiriyordu. Aydın Doğan Başbakanlara niye mektup yazar diye...

Neden Kars'tan Ahmet aga, Edirne'den Ayşe teyze yazmaz da Aydın Doğan yazar?...

Üstelik devir artık bilgisayar devri. Muhtıralar bile e-posta ile veriliyor artık. Mail atma, MSN'de yazışma devri olmasına rağmen hâlâ mektup. Ve bir işadamı oturup mektup yazıyor Başbakanlara... Neden?

Bir ara mektup yazmayı bırakmıştı. Evinde pijamayla ağırlıyordu Başbakan'ı. Direk yüzüne söylüyordu. Posta masrafını çıkarmıştı aradan. Ancak iktidar değişti, yine mektup... Acaba iktidara göre mektup ve pijama politikası mı var? Bilemiyorum.

Yazmaktan hoşlanıyor olsa bir ton gazetesi var. Orada açtırır bir köşe kendisine, hergün yazar. Hatta köşesinin adını Başbakana Mektup bile koyabilir. Ama yok.

İllaki yazıp zarfa koyacak, pul yapıştırıp postaya verecek...

Tansu Çiller ile de kavga etmişti ekranlarda...

Erbakan'a da mektup yazmış. Kısa bir süre önce gazetelerinde yayınlattı bu mektupları...

"Aydın Doğan'dan Başbakan'a mektup"

Kulağa hoş geliyor. Acaip ağırlık katıyor yazarına...

Biz "Başkan Johnson'dan mektup" haberleri ile büyümüş bir nesiliz... Manşetler böyleydi gazetelerde... ABD başkanlarından gelen mektuplar memleketi acaip dalgalandırır, günlerce tartışıp psikolojimizi bozardık ülke olarak...

Mektubun dayanımaz bir ağırlığı vardı da ondan mıydı acaba Aydın Bey'in tutkusu?

Şöyle bir düşünün... "Aydın Doğan'dan Başbakan'a MSN'de mesaj" diye....

Pek hoş gelmiyor kulağa... Karizmayı çizici gibi...

MSN yerine, mektup yazma konusunda haklı bence. Benim hâlâ anlayamadığım ve çözemediğim ise bir işadamı niye mektup yazma ihtiyacı hissediyor. Acaba bir mektup da bana yazıp bu beynimi kemiren sualin zihnimde oluşturduğu tahribatı silebilir mi? Sonra ben ona mektup yazsam... Ardından o da bana... Sürekli mektuplaşsak... Yoksa hayatında sadece Başbakanlara mı mektup yazmak var. Bana yazmaz mı?