14 Tem 2009 09:17 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:48

"ABİYE TÜRBAN NEYİ ANLATIYOR?" AYŞE ARMAN'IN YAZI DİZİSİNDE ERTUĞRUL ÖZKÖK'ÜN DİKKATİNİ ÇEKEN AYRINTI NE OLDU?

"Ayşe Arman´ın türban gözlemlerinde, altı fazla çizilmeyen bir ayrıntı dikkatimi çekti." Ertuğrul Özkök yazdı.

Abiye türban neyi anlatıyor

AYŞE Arman´ın türban gözlemlerinde, altı fazla çizilmeyen bir ayrıntı dikkatimi çekti.

Başına türban takıp, kapalı elbiseyle İstanbul´un ve İzmir´in en "laik" bilinen kesimlerinde dolaşmış ve hemen hiç tepki görmemiş.

Ancak daha varlıklı, hadi adını açıkça koyalım, "yeni zengin İslami kesimin" giydiği "abiye" elbiseler ve markalı türbanları takınca iş değişmiş.

Etraftan tepki almaya başlamış.

Bu, bana geçenlerde bir arkadaşımın anlattığı bir şeyi hatırlattı.

Yanında çalışan kadınlardan biri başını açmış.

Arkadaşım "niye böyle bir karar aldığını" sorunca, "Eşim izin verdi" demiş.

Asıl dikkati çeken ise, eşinin tepkisiymiş.

Eşi, "Başını örteni de gördük" demiş.

Bu iki gözlemi yan yana getirdiğim zaman, ortaya sosyolojik bir durum çıkıyor.

* * *

Her şeyden önce şunu tartışmalıyız.

Acaba Ayşe Arman´ın gözlemi ve arkadaşımın anlattığı, tekil olaylar mıdır, yoksa genelleşme eğilimi gösteren bir fenomen midir?

Bunu söylemek için benim elimde yeterince bilgi yok.

Dolayısıyla bunlardan çıkarak, yavaş yavaş "türbandan uzaklaşma" başladı gibi bir sonuca ulaşmak mümkün değil.

Belki şunu söyleyebiliriz.

Türbanlı ve türbansız insanlar içinde, türbanın "zenginlik sembollerine" karşı bir tepki oluşmaya başladı.

Bu da bana Saadet Partisi´nin 29 Mart seçiminden önceki sloganlarını hatırlattı.

Hani şu "cipli türbanlı ile durakta otobüs bekleyen türbanlı" ayrımı.

Bu eğilimi anlayabiliyorum, çünkü çok insani bir duruma işaret ediyor.

Bir parti, bir akım, türbanı siyasetinin bu kadar merkezine koyduğu zaman, başarı ve başarısızlık, tatmin ve tatminsizlik, sevinç ve düş kırıklığının ağırlığı da bu eksen üzerine oturuyor.

Büyük umutlar bağladığı partilerden, liderlerden aradığını bulamayan, düş kırıklığına uğrayan "kenardaki insanlar" duygusal hezimetlerini anında o sembollerin üzerine yıkıyorlar.

Bu duyguyu anlamak için sosyolojik verilere ihtiyaç yok.

Çünkü çok insani bir tepkinin ifadesi.

* * *

Peki bu eğilim yaygınlaştığı takdirde AKP açısından anlamı ne olacaktır?

AKP oy depolarında büyük oy kaybına mı uğrayacaktır?

Onu bilemem, ama Türk siyasetinin son 20 yılına baktığım zaman, en belirleyici oy verme motifinin "tepki" olduğunu görüyorum.

Yani insanlar, "istedikleri" insanı getirmek için değil, tepki duydukları partiyi veya kişileri uzaklaştırmak için oy kullanıyorlar.

AKP açısından henüz böyle büyük bir tehlikenin bulunduğunu söyleyemem.

Ancak tepki psikolojisi, kendi zenginini yaratan her siyasi parti için uykuda bekleyen tehlikeli bir hücredir.

* * *

Ben olaya bir başka açıdan da bakıyorum ve daha olumlu, daha umut verici şeyler görüyorum.

Bana göre Türkiye, 20 yıldır yakasını bırakmayan türban sorununu, çatışma dışına çıkarılan bir psikoloji ile aşmaya başladı.

Son bir ay içinde, önümüzden çok ilginç üç fotoğraf geçti.

İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş´ın oğlu başı açık bir kızla evlendi.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç´ın oğlunun başı açık bir kızla sözlü olduğunu öğrendik.

Geçen pazar günü Vatan Gazetesi´nde Vestel´in sahibi Ahmet Nazif Zorlu´nun kızının başının örtülü olduğunu gördük.

Biliyoruz ki, Zorlu ailesinin mensupları modern insanlardır; eşinin ve büyük kızının başı açıktır.

Demek ki, hem iş dünyasının, hem siyasetin tanınmış aileleri artık çatışmacı psikolojiden çıkıyor.

Bana göre, zenginlik sembolü türbana tepki de, türban ve veya açık başa tepkinin aşılması da olumlu gelişmeler.

Demek ki türban artık siyasetin elinde kuvvetli bir koz olmaktan çıkıyor.

Yani siyasetin başarı kriteri, uhrevi şeylerden dünyevi şeylere kayıyor.

Bu da siyasette kartların yeniden dağıtılması anlamına geliyor ki, çok iyi bir şey.

Ertuğrul Özkök/Hürriyet