02 Eyl 2011 21:09
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:45
ABDURRAHMAN DİLİPAK'TAN ŞOK İDDİA!
Vakit yazarı Abdurrahman Dilipak bugün şok bir iddiada bulundu...
Gazeteci-yazar Abdurrahman Dilipak bugünkü yazısında bugüne kadar gündeme gelmeyen TSK vakıflarına el attı.
TSK Güçlendirme Vakfı’na bağlı ASELSAN, HAVELSAN, TAI, Mehmetçik Vakfı, OYAK’ta yaşanan yolsuzluk ve suistimallere dikkat çeken Dilipak, buradaki yolsuzlukların yeni bir soruşturma konusu olabileceğini ve yeni bir operasyon düzenlenebileceğini vurguladı.
Dilipak yazısında olayın boyutunu ise şu cümlelerle gözler öüneserdi; "Askeri vakıflardan kamu bankalarına, futbol kulüplerinin patronlarından, teahhüt firmalarından Yaşar Büyükanıt’a, Özden Örnek’e kadar, silah tüccarlarına kadar uzayan, nerede başlayıp nerede bittiği pek de belli olmayan, mali operasyonların yönetildiği bir dünya.. Bu dosya açılacak olursa bu da herhalde ayrı bir dava konusu olur.. Bu iş Sayıştay’dan başlayıp Rekabet Kurulu’na, BBDK’ya kadar uzayan bir genişliğe sahip."
İşte Abdurrahman Dilipak’ın o yazısı...
AH YARMAN AH!
5 Ağustos 2011’de “Ah şu bizim Yeni Akitçiler” diye bir yazı yazmıştım..
Yener Dönmez’in bir haberi üzerine yazılmış ironi yüklü bir yazı. Şöyle demişim: “Sahi şimdi HAVELSAN Genel Müdürü Yarman’ı kim kurtaracak! Bakalım bu mızrağı nasıl çuvala sokacaklar?..
Yoksa bu işleri kurcalayanlar da TSK’yı yıpratmak için mi yiyorlar bu haltları! 28 Şubat günleri olacaktı da, bunları yazacaklardı, görürlerdi günlerini..
Kimlerin eline kaldı memleket görüyor musunuz?
Baldırı çıplaklar hesap sormaya kalkıyorlar!
TSK Güçlendirme Vakfı’na bağlı ASELSAN, HAVELSAN, TAI, Mehmetçik Vakfı, OYAK..
Yarın buralar da denetime açılınca, 10 yıl geriye giden soruşturmalar yeni dalgalara sebeb olabilir..
Malum media ve bazı çevreler en iyi bildikleri işi yaptılar, hakaretler, tehditler, tam bir psikolojik harp. Sanki ben yazdım, savcılar hakimler ben yazınca adamı hemen tutukladılar. Bunu ima ediyorlar. Yargıyı baskı altına almaya çalışıyorlar..”
Benim yazdıklarım bundan ibaret. “Yarman’ın birilerini korumak için yakınlarına geçtiği kıyak başına iş açabilir, yarın senin korumaya çalıştıkların seni koruyamayabilir” demeye getirdim aslında. Bunu yazarken de, Yarman’ı örnek gösterip, hâlâ bu değirmene su taşıyanlara, kızım sana söylüyorum, gelinim sen dinle kabilinden bir uyarıda bulunup, yarın sizin yanlış işleriniz de mediaya düşebilir demek istedim..
Aslında bu bir uyarı aynı durumda olan insanlara. Bu uyarıyı kendi lehlerine de kullanabilirlerdi. Bir özeleştiri yaparak saygın bir konuma yükselebilirlerdi ama, birileri korku ve panik içinde saldırı yolunu seçtiler.
Sözün özü, kimse kimseye güvenip yanlış bir şey yapmasın. Sonra sizin hizmet ettikleriniz sizi yalnız bırakabilir demek istedim. Yarman’ın oğlu Ozan Yarman’ın mail adresini kullanan bir kişi bir mail atmış, ağzına geleni söylemiş. Bu kişi gerçekten de o kişi ise, bu ifadeleri sebebi ile hem içeri girebilir hem de tazminata mahkûm olabilir..
O kadar çok mail aldım ki, hemen hepsi, Yarman’ların en üstün yetenekli, vatansever kişiler olduğunu anlatmak için çırpınıyor. Ben de merak ettim bu ilgi ve hezeyanların arkasında ne var diye haber merkezini aradım. Zaten arkadaşlar da, bu tepkilerden yola çıkıp, “ateş olmayan yerden duman çıkmaz” diye Askeri vakıflarla ilgili bir çalışma başlatmışlar. Meğer nemenem bir işmiş bu.
Bir dokun bin ah işit..
Ha bu arada; Yarman’a küçük bir not: “Avukatlığınıza soyunanlar” size zarar veriyorlar. Benden söylemesi.. Yarman’ın böyle ‘dostlar’ı varsa, kendine düşman aramasına gerek yok! Yarman’ın dostları böyle insanlarsa, Yarman’ın işi zor, onu hemen söyleyebilirim. Ben bu ağzı tanıyorum.
Tam bir Ergenekon ağzı, Balyoz ağzı.. Bu demogoji ile yapılan bir savunu, sahibini Çetin Doğan’ın yanına savurur.. “Halk plajı doldurmuş, vatandaş denize giremiyor” taifesi bunlar..
Şu eski belediye sosyal tesislerini hatırlayın. TURİNG üzerinden, Çelik Gülersoy, tarihi köşkleri, bir avuç CHP’li, Mason, Beyaz Türk takımından mütegallibenin hizmetine sunmuyor mu idi. Utanmadan, bu tesislerin halka açılmasına karşı çıktılar.. Halkı aşağılayan halkçılar bunlar.. “Halk sosyal tesisleri doldurdu, Beyaz Türkler de gelmez oldu” artık..
Herhalde asker bir yakınları üzerinden orduevleri ve askeri tesislerde dinleniyorlardır. Hizmet ettikleri, emirlerine itaat ettikleri kişiler o kadar ilgiyi de kendilerinden esirgemiyordur artık..
Birileri bu vakıfları, tesisleri, kamu kaynaklarını kendi malı-mülki gibi görüyor. O makamlar onların, çocuklarına miras bırakacakları babalarının malı sanki. Bunu o kadar çok içselleştirmişler ki, herhangi bir vicdani rahatsızlık da duymuyorlar, tepkilerden anlaşıldığı kadarı ile.
Birileri elinden oyuncağı alınmış çocuk gibi huysuz, saldırgan, öfkeli. Öfkeleri akıllarından büyük olduğu için de söylenenleri anlayacak durumda değiller gibi sanki. Kendilerini savunurken de daha büyük yanlışlar yapıyorlar..
Bu askeri vakıflar meselesi neymiş bu arada, böyle.. Askeri vakıflardan kamu bankalarına, futbol kulüplerinin patronlarından, teahhüt firmalarından Yaşar Büyükanıt’a, Özden Örnek’e kadar, silah tüccarlarına kadar uzayan, nerede başlayıp nerede bittiği pek de belli olmayan, mali operasyonların yönetildiği bir dünya..
Bu dosya açılacak olursa bu da herhalde ayrı bir dava konusu olur.. Bu iş Sayıştay’dan başlayıp Rekabet Kurulu’na, BBDK’ya kadar uzayan bir genişliğe sahip.
Keşke şimdiden MSB ve GKB bu konuyla ilgili bir soruşturma başlatsa da, sorumlularını kendi elleri ile sistemden ayıklasa..
Yarın bakarsanız bu konu TBMM Araştırma Komisyonu’nun gündemine de gelebilir.. Bu iş sadece OYAK ile sınırlı değil..
TSK’nın vakıf, işletme, orduevleri ve diğer kurumlarının ciddi bir şekilde denetim altına alınmasının vakti geldi de geçiyor bile.. Güçlü ordu için güçlü denetim.. Yoksa bu suiistimaller bu kurumun gücünü zaafa uğratmakla kalmaz, saygınlığını da bitirir..
Koşaner’in “özeleştiri” dediği şey TSK’nın içinde bulunduğu durumu da zaten kısmen de olsa ortaya koymuyor mu?
TSK Güçlendirme Vakfı’na bağlı ASELSAN, HAVELSAN, TAI, Mehmetçik Vakfı, OYAK’ta yaşanan yolsuzluk ve suistimallere dikkat çeken Dilipak, buradaki yolsuzlukların yeni bir soruşturma konusu olabileceğini ve yeni bir operasyon düzenlenebileceğini vurguladı.
Dilipak yazısında olayın boyutunu ise şu cümlelerle gözler öüneserdi; "Askeri vakıflardan kamu bankalarına, futbol kulüplerinin patronlarından, teahhüt firmalarından Yaşar Büyükanıt’a, Özden Örnek’e kadar, silah tüccarlarına kadar uzayan, nerede başlayıp nerede bittiği pek de belli olmayan, mali operasyonların yönetildiği bir dünya.. Bu dosya açılacak olursa bu da herhalde ayrı bir dava konusu olur.. Bu iş Sayıştay’dan başlayıp Rekabet Kurulu’na, BBDK’ya kadar uzayan bir genişliğe sahip."
İşte Abdurrahman Dilipak’ın o yazısı...
AH YARMAN AH!
5 Ağustos 2011’de “Ah şu bizim Yeni Akitçiler” diye bir yazı yazmıştım..
Yener Dönmez’in bir haberi üzerine yazılmış ironi yüklü bir yazı. Şöyle demişim: “Sahi şimdi HAVELSAN Genel Müdürü Yarman’ı kim kurtaracak! Bakalım bu mızrağı nasıl çuvala sokacaklar?..
Yoksa bu işleri kurcalayanlar da TSK’yı yıpratmak için mi yiyorlar bu haltları! 28 Şubat günleri olacaktı da, bunları yazacaklardı, görürlerdi günlerini..
Kimlerin eline kaldı memleket görüyor musunuz?
Baldırı çıplaklar hesap sormaya kalkıyorlar!
TSK Güçlendirme Vakfı’na bağlı ASELSAN, HAVELSAN, TAI, Mehmetçik Vakfı, OYAK..
Yarın buralar da denetime açılınca, 10 yıl geriye giden soruşturmalar yeni dalgalara sebeb olabilir..
Malum media ve bazı çevreler en iyi bildikleri işi yaptılar, hakaretler, tehditler, tam bir psikolojik harp. Sanki ben yazdım, savcılar hakimler ben yazınca adamı hemen tutukladılar. Bunu ima ediyorlar. Yargıyı baskı altına almaya çalışıyorlar..”
Benim yazdıklarım bundan ibaret. “Yarman’ın birilerini korumak için yakınlarına geçtiği kıyak başına iş açabilir, yarın senin korumaya çalıştıkların seni koruyamayabilir” demeye getirdim aslında. Bunu yazarken de, Yarman’ı örnek gösterip, hâlâ bu değirmene su taşıyanlara, kızım sana söylüyorum, gelinim sen dinle kabilinden bir uyarıda bulunup, yarın sizin yanlış işleriniz de mediaya düşebilir demek istedim..
Aslında bu bir uyarı aynı durumda olan insanlara. Bu uyarıyı kendi lehlerine de kullanabilirlerdi. Bir özeleştiri yaparak saygın bir konuma yükselebilirlerdi ama, birileri korku ve panik içinde saldırı yolunu seçtiler.
Sözün özü, kimse kimseye güvenip yanlış bir şey yapmasın. Sonra sizin hizmet ettikleriniz sizi yalnız bırakabilir demek istedim. Yarman’ın oğlu Ozan Yarman’ın mail adresini kullanan bir kişi bir mail atmış, ağzına geleni söylemiş. Bu kişi gerçekten de o kişi ise, bu ifadeleri sebebi ile hem içeri girebilir hem de tazminata mahkûm olabilir..
O kadar çok mail aldım ki, hemen hepsi, Yarman’ların en üstün yetenekli, vatansever kişiler olduğunu anlatmak için çırpınıyor. Ben de merak ettim bu ilgi ve hezeyanların arkasında ne var diye haber merkezini aradım. Zaten arkadaşlar da, bu tepkilerden yola çıkıp, “ateş olmayan yerden duman çıkmaz” diye Askeri vakıflarla ilgili bir çalışma başlatmışlar. Meğer nemenem bir işmiş bu.
Bir dokun bin ah işit..
Ha bu arada; Yarman’a küçük bir not: “Avukatlığınıza soyunanlar” size zarar veriyorlar. Benden söylemesi.. Yarman’ın böyle ‘dostlar’ı varsa, kendine düşman aramasına gerek yok! Yarman’ın dostları böyle insanlarsa, Yarman’ın işi zor, onu hemen söyleyebilirim. Ben bu ağzı tanıyorum.
Tam bir Ergenekon ağzı, Balyoz ağzı.. Bu demogoji ile yapılan bir savunu, sahibini Çetin Doğan’ın yanına savurur.. “Halk plajı doldurmuş, vatandaş denize giremiyor” taifesi bunlar..
Şu eski belediye sosyal tesislerini hatırlayın. TURİNG üzerinden, Çelik Gülersoy, tarihi köşkleri, bir avuç CHP’li, Mason, Beyaz Türk takımından mütegallibenin hizmetine sunmuyor mu idi. Utanmadan, bu tesislerin halka açılmasına karşı çıktılar.. Halkı aşağılayan halkçılar bunlar.. “Halk sosyal tesisleri doldurdu, Beyaz Türkler de gelmez oldu” artık..
Herhalde asker bir yakınları üzerinden orduevleri ve askeri tesislerde dinleniyorlardır. Hizmet ettikleri, emirlerine itaat ettikleri kişiler o kadar ilgiyi de kendilerinden esirgemiyordur artık..
Birileri bu vakıfları, tesisleri, kamu kaynaklarını kendi malı-mülki gibi görüyor. O makamlar onların, çocuklarına miras bırakacakları babalarının malı sanki. Bunu o kadar çok içselleştirmişler ki, herhangi bir vicdani rahatsızlık da duymuyorlar, tepkilerden anlaşıldığı kadarı ile.
Birileri elinden oyuncağı alınmış çocuk gibi huysuz, saldırgan, öfkeli. Öfkeleri akıllarından büyük olduğu için de söylenenleri anlayacak durumda değiller gibi sanki. Kendilerini savunurken de daha büyük yanlışlar yapıyorlar..
Bu askeri vakıflar meselesi neymiş bu arada, böyle.. Askeri vakıflardan kamu bankalarına, futbol kulüplerinin patronlarından, teahhüt firmalarından Yaşar Büyükanıt’a, Özden Örnek’e kadar, silah tüccarlarına kadar uzayan, nerede başlayıp nerede bittiği pek de belli olmayan, mali operasyonların yönetildiği bir dünya..
Bu dosya açılacak olursa bu da herhalde ayrı bir dava konusu olur.. Bu iş Sayıştay’dan başlayıp Rekabet Kurulu’na, BBDK’ya kadar uzayan bir genişliğe sahip.
Keşke şimdiden MSB ve GKB bu konuyla ilgili bir soruşturma başlatsa da, sorumlularını kendi elleri ile sistemden ayıklasa..
Yarın bakarsanız bu konu TBMM Araştırma Komisyonu’nun gündemine de gelebilir.. Bu iş sadece OYAK ile sınırlı değil..
TSK’nın vakıf, işletme, orduevleri ve diğer kurumlarının ciddi bir şekilde denetim altına alınmasının vakti geldi de geçiyor bile.. Güçlü ordu için güçlü denetim.. Yoksa bu suiistimaller bu kurumun gücünü zaafa uğratmakla kalmaz, saygınlığını da bitirir..
Koşaner’in “özeleştiri” dediği şey TSK’nın içinde bulunduğu durumu da zaten kısmen de olsa ortaya koymuyor mu?