Abdurrahman Dilipak'tan ilginç iddia: Cemaati Fethullah Gülen kurmadı!
Yeni Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak, Fethullah Gülen'le ilgili ilginç bir iddia ortaya attı.
Yeni Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak, bugünkü yazısında
çok ilginç iddialara yer verdi. Cemaati'i Fethullah Gülen'in
kurmadığını belirten Abdurrahman Dilipak, Hükümet-Cemaat kavgasına
ilişkin de ilginç bir iddiaya yer verdi.
"Bu yapıyı Gülen kurmadı, yöneten de o değil.. O vitrindeki adam..
Beyaz Saray sözcüsü, açıklamanın içeriğini oluşturmada ne kadar
etkili ise Hocaefendinin bu yapının yönetimindeki etkisi de o
kadar!" diyen Abdurrahman Dilipak, "Cemaat denen yapının asıl
misyonu"nu ise şöyle aktardı:
"Tek sorun paralel bir devlet değil. Aslında Global gerçek, paralel
bir din algısı üzerine kurulmuş.. İsrail’in varlık ve güvenliği,
Batı değerler sisteminin, batılı kavram ve kurumlarının içine
sıkıştırılmış, batı için tehdit oluşturmayan, bireysel planda
vicdanlara, toplumsal planda mabedlere hapsedilmiş, Hıristiyanlığın
yedeğinde, paralelin yeni bir din algısını İslam dünyasına yaymayı
amaçlayan evrensel bir misyonerlik faaliyeti ve ABD ve NATO’nun
askeri ve stratejik planlarına karşı risk oluşturmayan bir İslam
dünyası. Bunu gerçekleştirmek istiyorlar.."
Gülen Cemaati'nin AK Parti ve İHH gibi kuruluşları kendi önlerinde
bir engel gibi gördüğü için bu kurumlara saldırdığını ileri süren
Abdurrahman Dilipak, Hükümet-Cemaat savaşının da hangi olayla
başladığına dair şu iddiayı ortaya attı:
"Oysa daha önce AK Parti’yi kendi yapılanmaları içinde işin siyasi
ayağını örgütlemeleri düşüncesi ile destekliyorlardı. BOP paralel
yapının siyasi ayağını oluşturacaktı. Erdoğan’ı zabtı rabt altına
almak için Baykal Çankaya’ya çıkartılacak, Cemaat de bürokrasi ve
istihbarat yoluyla iktidarı, daha doğrusu Erdoğan’ı kontrol altında
tutacaktı. Erdoğan, Mavi Marmara olayındaki tavrı ve One Minute
olayı ile bu senaryoyu bozunca savaş başladı. Zaten Baykal’ın
Çankaya’ya çıkması engellenince ipler kopmuştu."
Yeni Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak'ın 'Cemaat tek tip
mi?' başlıklı bugünkü yazısı şöyle:
CEMAAT'TE KİMLER VAR?
Tek bir cemaat yok. Cemaat de kendi içinde tek tip değil..
Bu süreçte bir çok cemaat yapısına sızıldı. Hemen her cemaat içinde
iltisaklı kişiler var.. Bazılarında yönetim tamamen onlarda,
bazılarında ise çok etkin konumdalar..
The Cemaat’a gelince tepede seküler tipler çok daha etkin bir
pozisyonda. Kripto tipler, para, siyaset ve bürokrasi, istihbarat,
uluslararası ilişkiler, Media ile ilgili kişiler büyük ölçüde
seküler karakterler. Halka yaklaştıkça daha dindar ve vatansever
tipler öne çıkıyor.. Onların da bir kısmı lobici ya da PR/Halkla
ilişkiler uzmanı.. Dini mesajlar veren, Türkçe Olimpiyatları ile
toplumu gaza getiren, Türkiye’yi dünyaya açıyoruz diye kampanya
yürüten tipler..
Esoterik tipler var.. Sürekli ebced hesapları, cifirlerle, halkı
medyumlaştıran, oyalayan, onlara hayal pompalayan profesyoneller..
Aynı zamanda korku da salıyorlar.. Yanlış yapan olursa şefkat
tokadı ile cezalandırılacakları ikazında bulunuyorlar.. Projenin
ilahi bir plan olduğu anlayışını yayıyorlar..
CEMAAT'İN ÖTEKİ YÜZÜNÜ GÖRENLER TASFİYE
EDİLİYOR
Ahmet Turan Alkan’ın, Hüseyin Gülerce’den daha üst bir konumda
olacağına ihtimal verebilir mi idiniz Cemaat yapısı içinde.
Cemaatin öteki yüzünü farkedenler hemen tasfiye ediliyor.. Önce,
kripto ilişkilerin yoğun olduğu ortamlardan uzaklaştırılır,
etkisizleştirilmeye, başarısızlığa mahkum edilmeye çalışılır, sonra
da ipi çekilir..
Cemaatin liberalleri var. Onlar herkese şirin görünmek için
vardır.. Batılılarla temaslarda onlar vitrinde olacaklardır..
BATAKLIK GÜLLERİ
Cemaatin dindar, ayetten, hadisten, peygamberimizin hayatından söz
eden, mevcud hale İslam tarihinden kılıf bulmaya çalışan,
müteşabihlerin arkasına saklanarak tevil yolu ile cemaati
zihinlerde meşrulaştırmaya çalışan, geleneksel kavram ve kurumları
kullanan dindar/entelektüel yüzleri vardır. Onlar “bataklık
gülleri”dir. Onlar ağuya katılan baldır, onlar içindeki zehiri
gizlemek için içinde zehirli balı gizleyen altın tastır.. Bal
tuzağıdır anlayacağız. Oltaya takılan yemdir bir bakıma..
Cemaatin milliyetçileri vardır.. Türkçe olimpiyatları, Türkiye’yi
dünyaya taşımak, Türkiye’nin meselelerine sahip çıkmak onların
işidir..
Cemaatin sermaye grupları vardır.. Dünyayı onların ayağına
getirecekler ve onları dünyaya taşıyacaklar.. Kamu kaynakları ve
uluslararası fonlar onlara, onlar da cemaata aktaracaklar. Cemaatin
yeni “İslam toplumu” projesinin sponsorları, rol modelleri
olacaklar. Yaşam tarzları ile örneklik ve önderlik edecekler..
Onların okulları vardır. Bu yeni paralel dinin Misyoner okulları
olacaktır onlar. Hedef ülkelerdeki etkin kişilerle temas kurmak ve
onların çocukları üzerinden geleceği İslam sosyetesi ya da etkin
bürokrasisini şekillendirmek için onlara ihtiyaç vardır. Aynı
zamanda bu VIP ve CIP karakterli kişilere ulaşmak, istihbarat
toplama, toplumun nabzını elde tutmak için iyi bir köprü olacaktır
bu okullar.. Bu okulların öğrencilerine soruların cevapları
verilecek, işe girmeleri sağlanacak, terfileri gerçekleştirilecek,
önlerindeki engeller de tasfiye edilecektir. Bu yapının İK için bu
yapı büyük önem taşımaktadır.
Cemaatin solcuları vardır. Sosyal demokratları vardır. Demokratik
solcuları vardır. Milliyetçi solcuları, sosyalistleri vardır..
Cemaatin kripto tipleri takiyyecidir ve binbir surattır..
Cemaatin güçlü bir gayrimüslim destekçileri vardır. Yahudi
Hıristiyan, Katolik, Protestan, Ortadoks, Bağımsız kilise mensubu,
her kesimden işbirliği yaptığı insanlar vardır.. Beyaz babaları
vardır.. Sonuçta “gayeye giden her yol meşrudur” Zaten meşruiyetini
bizzat hocaefendinin kendisinden alan bir hareket bu. Hocaefendinin
dayandığı makam ise İlahi bir makamdır ve oraya ulaşmada Hocaefendi
Cebrail’e bile ihtiyaç duymamaktadır..
CEMAAT'İ FETHULLAH GÜLEN KURMADI!
Cemaatin sadece öğretmeni yok, askeri, polisi, gardiyanı, mübaşiri,
zabıt katibi, mahkeme kalemi de vardır. Doktoru da vardır, iş adamı
da.. Mühendisi de var, sözde bilim adamı da.. Olmakları yer yok ki,
Çeyrek asırlık bir yapıdan söz ediyoruz.. 1960’a kadar gider
kökleri de, bu son evresi çeyrek asır.. Arkasında CIA’sı RAND’ı,
MOSSAD’ı, Mason’u, Tapınakçısı, Alman’ı, İngiliz’i, Fransız’ı,
herkes var.. Sanki biraz P2 Locasını andırıyor..
Bu yapıyı Gülen kurmadı, yöneten de o değil.. O vitrindeki adam..
Beyaz Saray sözcüsü, açıklamanın içeriğini oluşturmada ne kadar
etkili ise Hocaefendinin bu yapının yönetimindeki etkisi de o
kadar!
Tek sorun paralel bir devlet değil. Aslında Global gerçek, paralel
bir din algısı üzerine kurulmuş.. İsrail’in varlık ve güvenliği,
Batı değerler sisteminin, batılı kavram ve kurumlarının içine
sıkıştırılmış, batı için tehdit oluşturmayan, bireysel planda
vicdanlara, toplumsal planda mabedlere hapsedilmiş, Hıristiyanlığın
yedeğinde, paralelin yeni bir din algısını İslam dünyasına yaymayı
amaçlayan evrensel bir misyonerlik faaliyeti ve ABD ve NATO’nun
askeri ve stratejik planlarına karşı risk oluşturmayan bir İslam
dünyası. Bunu gerçekleştirmek istiyorlar.. Bu şekilde İslam
ülkelerinin sınırları, rejimleri ve iktidar yapılarını bu plana
göre yeniden şekillendirmek istiyorlar.. Cemaat denen yapının asıl
misyonu bu. Ve bunu bir an önce tamamlamaları gerekiyor ki, bir
takım imtiyaz sözleşmelerinin 99 yıllık süresi dolmadan bu işi
bitirmek istiyorlar..
AK Parti ve İHH gibi kuruluşları kendi önlerinde bir engel gibi
gördükleri için bu kurumlara saldırdılar.. Oysa daha önce AK
Parti’yi kendi yapılanmaları içinde işin siyasi ayağını
örgütlemeleri düşüncesi ile destekliyorlardı. BOP paralel yapının
siyasi ayağını oluşturacaktı. Erdoğan’ı zabtı rabt altına almak
için Baykal Çankaya’ya çıkartılacak, Cemaat de bürokrasi ve
istihbarat yoluyla iktidarı, daha doğrusu Erdoğan’ı kontrol altında
tutacaktı. Erdoğan, Mavi Marmara olayındaki tavrı ve One Minute
olayı ile bu senaryoyu bozunca savaş başladı. Zaten Baykal’ın
Çankaya’ya çıkması engellenince ipler kopmuştu.
Anlayacağınız Paralel yapının içinde Baykal da var Kılıçdaroğlu
da.. Başkaları da tabi.. Nasıl bir cemaatse, olmayan yok ki!