Abdurrahman Dilipak'tan AK Parti'ye uyarı mesajı: Gelin yol yakınken dönelim, yoksa...
Son günlerde AKP'ye yönelttiği sert eleştirilerle gündeme gelen Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak eleştirilerine bugün de devam etti.
"Bizde yılların açlığı vardı, para ve kadın başları döndürdü; günah
evleri sır değil" açıklamalarıyla gündem olan Yeni Akit yazarı
Abdurrahman Dilipak, AKP'ye yakın çevrelerdeki bazı yolsuzluk
iddialarına ilişkin olarak, "Bakın, gelin yol yakınken dönelim.
Yoksa bu iş böyle giderse patlayacak.. Birileri birilerine karşı
savaşırken sizi harcarlar.. Yazık olur. Yol yakınken dönelim. Ama
söz dinlemeyecek olursanız o zaman devam edin, inceldiği yerden
kopsun" dedi.
Dilipak'ın Akit'te "AK Parti'yi uyarırken" başlığıyla yayımlanan
yazısı şöyle:
Ben AK Parti’yi uyarırken birileri ne yapmak istiyor görüyorsunuz.
Paralelcilere göre, Erdoğan benim üzerimden bürokrasiye,
siyasilere, işadamlarına ayar çekiyor.. Hatta Erdoğan’ın başkanlık
sistemi açıklamasının zamanlamasını da bununla açıklıyorlar.
Kafaları hep böyle çalışıyor. Herkesi kendileri gibi
zannediyorlar.. 28 Şubat’la, Mavi Marmara ile ilgili kendi
uydurdukları yalanların arkasına saklanarak iftiralarını
sürdürüyorlar. Sanki “bal tuzakları”nı kuranlar, onları kayda
alanlar kendileri değilmiş gibi. Sanki deveyi hamudu ile yutanlar
kendileri değil. Sanki daha işe başlarken, Ergenekon ve Balyoz diye
aleme operasyon çekenler kendileri değil. Herkesi dinleyenler,
haraca bağlayanlar kendileri değil.
Ben diyorum ki, “Bakın bu yolda ilerlemeye devam edersiniz, CHP’nin
vardığı yere varırsınız. İstikamet ve eyleminizi gözden geçirin.”
Bu uyarıyı ilk kez de yapmıyorum. 40 yıldır belki 100 kez
yapmışımdır. Kollarımızı makas gibi açarak bağırmamız gerekiyor:
“Durun kalabalıklar, bu sokak çıkmaz sokak”. Bu çağrı herkese.
Devleti, belediyesi bu hastalıkla malum da özel sermaye ya da 3.
sektör çok mu temiz?! Paralel desen zaten baştan sona, hem devleti,
hem milleti soyup soğana çevirmiyor mu? Bakın şu eski holding işini
hatırlayın. Bu işler bir yere gelir patlar. 28 Şubat’ta bir of
shore banka modası vardı, birtakım bankaların yönetimlerine emekli
generalleri getirdiler. Kıbrıs bankaları ile ilgili yaşananları
biliyorsunuz. Koca koca holdingler birbir devrildi.. İflaslar
yaşandı. Etkileri hâlâ devam ediyor bunların.
25 tane parti var. Siyaset şirketleri de gün gelir patlar. Örgütler
de öyle. Çekirge bir sıçrar, iki sıçrar. Sonra..
Bu arada bir sürü mikro çete oluştu. Yerel yönetici, bürokrat,
siyasetçi, işadamı bir araya geliyor. Bu mikro halkalar kısa sürede
kendilerini merkeze alan finans ve iş çevrelerinden oluşan daha
geniş bir halka oluşturuyor. Bu aşamada içlerine yabancı unsurlar
dahil oluyor. İşin şekli, büyüklüğüne bağlı olarak istihbarat
örgütleri halkaya eklemleniyor. Daha güçlü her yeni halka
eklemlendiğinde ayak uyduramayan zayıf halka tasfiye ediliyor. Bu
aşamada vakıf, dernek, spor kulübü gibi sosyal ya da dini kulüplere
eklemleniliyor. İktidar, muhalefet, media çevrelerinden biri ile
çıkar ilişkileri kurulmaya başlanıyor. Dış bağlantılar
güçlendiriliyor.
Tamam, artık uçabilirsiniz. Siz uçmasanız da uçururlar artık sizi..
Diğer benzer farklı halkalarla olimpik halkalara benzer iç içe
geçmiş halkalar oluştururlar.. Bu aşamada Mafiavari ilişkiler
kurulur. Sorunlarını artık hukuk yolu ile çözemezler. O zaman
kefeninizin kefili karaborsanın kıralı Mafia’dır artık. Karşılıklı
olarak çıkar temelli gizli ortaklıklar, dar alanda paslaşmalar
başlar.
Önemli uyarı, sizi sadece istihbarat örgütleri ve rakipleriniz
izlemiyor. Onlar susabilir ya da farkında olmayabilir. Ama sizi
gören, duyan, bilen tanıyan bir Allah var. Kiramen katibin her şeyi
kaydetmektedir ve bu işlerinin hesabının sorulacağı bir din günü
vardır.
CHP’liler kurban keserek kerhane açtılar Gaziantep’te
hatırlıyorsanız, Antalya’da bira, şarap festivalleri, sexi
partilerle turizm adına “Sodom ve Gomorre geceleri” düzenlemediler
mi..
CHP’nin günah galerisinde tek bu günahları yok. Say say bitmez. Bu
da bir örnek.. CHP’liler yapmadan yemeye alışıktır. Yerken üstüne
başına dökmez ama, kimse ile paylaşmaz, birbirine girerler..
Devletçi oldukları için devletten geleni yerler. Hem ne yerler..
Deveyi hamudu ile götürürler. Üstelik de kendilerini
alkışlatırlar.. Devletçi, halkçı geçiniyorlar ya.
Kimi yer yapmaz, kimi yemez yapmaz, kimi yapar yer. Bize lazım olan
yemez yapar.
Yiyen yerken önce vatan, millet, yoksul, devrim, cami diye başlar,
vakıf, dernek diye başlar, sonra arkası gelir. Kedi yavrusunu
yemeye karar verirse onu fareye benzetirmiş. Sonra da “Timsah
gözyaşları.”
Bakın, hep söylüyorum ya, bir hırsız bir bağdan bir bostan çalar,
rüşvet alan biri bir bostan karşılığı bir bağı satar. Bunlar
aşağılık adamlardır. Münafık karakterlidirler. Ruh hastasıdırlar.
Dostları yoktur. Kendileri de kimsenin dostu değildirler. Dost
gözükürler.. Astlarına kaba, üstlerine yalakadırlar. Her devrin
adamıdırlar, Gelene ağam, giden paşam derler. Politikacı yolcu,
kendileri hancıdır.
Bu konuda aslında söylenecek çok söz var.
Bizim işadamımız bir şekilde kazanmayı öğrendi ama harcamayı
bilmiyor. Baş taşeron rolünde, Yabancıların da taşeronu olabiliyor.
Zaten kendi de başka taşeron kullanıyor. Bizde müteahhitlik taşeron
hiyerarşisine dönüştü birileri için. İşi alan çoğu zaman işi yapan
da değil. Çoğu zaman son halkadakinin ya canı çıkıyor ya da paçayı
kurtarmak için çalıyor. Ve zaten işi kârlı bitirsen bile, tahsilat
ayrı bir bela. İşin uygulayıcıları yolunacak kaza dönüyor
birilerinin elinde.
Lüks hac ve umre yapanların önemli bir kısmı, bu şekilde amel
defterlerini sildireceklerini sanıyorlar. Haber vereyim, o
kişilerin hac ve umreleri, hatta kılıyorlarsa, kıldıkları namazları
da kabul olmayacak. “Vay o namaz kılanların haline ki, onlar
yetimin hakkını yerler”. Bizde kamu malı yetim malı sayılır
efendim. Bunlar para sahibi oldukları zaman, o eski eş ve
dostlarından uzaklaşırlar. Eskiden ibadet ediyorlarsa da,
ibadetlerini de unuturlar.
Bakın, işadamımızın helal kazancını, israf etmeden helal yollardan
harcaması gerekir. Bizimkiler kazanmayı öğrendi ama, harcamayı tam
öğrenemedi. Hayır yapacaksanız, bunu rüşvete döndürmeyin. Tamam kâr
ediyorsan, paran varsa cami, okul, yurt elbette yaptıracağız, ama
sakın Şeytan sizi cami, vakıf, dernekle aldatmasın. Siyasetçi de,
bürokrat da işadamını hayır yapmaya özendirebilir, özendirilmeli
de. Biz bir vakıf medeniyetiyiz. Bizim malımız, canımız,
sevdiklerimiz Allah yolunda olmalı. Ama bunu saf bir yürekle yapmak
gerek.. İşadamı yolunacak kaz değildir. Siz ondan zorla alırsanız o
da çalar, hile yapar. Helali haram yaparız. Zor oyunu bozar.
Bakın, gelin yol yakınken dönelim. Yoksa bu iş böyle giderse
patlayacak.. Birileri birilerine karşı savaşırken sizi harcarlar..
Yazık olur. Yol yakınken dönelim. Ama söz dinlemeyecek olursanız o
zaman devam edin, inceldiği yerden kopsun.
Selâm ve dua ile.