Abdurrahman Dilipak 'uyardı': Gazeteler sahibinin sesine, parayı verenin çaldığı bir düdüğe dönüştü!
Hükümete yakınlığıyla bilinen Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak "Bu bir temenni değil, uyarı" diyerek medya eleştirisi yaptı.
"Basında en büyük kayıp tirajında değil, itibarında" diyen Dilipak,
"Gazeteler 'sahibinin sesi'ne döndü ya da 'parayı verenin çaldığı
bir düdük’e dönüştü büyük ölçüde. 'Troller'den söz ediliyor artık.
Övgü ve sövgüden başka bir şey yok bazı gazetelerde. Burada bir
yanlış yok mu?" diye sordu.
Dilipak'ın "Yazılı basın sizlere ömür" başlığıyla
yayımlanan yazısı aynen şöyle:
Bu hafta AK Parti kongresi var değil mi? Ve sonra bayram.
Gidişata bakıyorum da, yerel seçimlerden sonra gazete tirajlarında
korkarım dramatik bir çöküş yaşanacak.
Geçen hafta itibari ile artık 300.000 seviyesinde bir ulusal gazete
kalmadı.
Manzara şu 200.000 seviyesinde dört gazetemiz var.
100.000 seviyesinde 9 gazete, 50.000 ile 100.000 arasında 5 gazete.
Diğerleri 50.000’in altında.
Dünkü ilk 3 gazetenin tirajı, bugünkü bütün gazetelerin toplam
tirajından fazla.
Geçenlerde Habertürk gazete basmaya ara vermişti. Yerel seçimlerden
sonra bu süreç daha da hızlanacak.
Tabii gazeteler de yavaş yavaş ağırlık merkezini internete taşımaya
başladılar. IP Tv, IP Rd, E-Dergi, E-Gazete, E-Kitap yani yeni
Siber Media Gruplar oluşacak.
Ama bakıyorum da çoğunda bu ufuk yok. İnternet mediası hayali
tıklamalarla öne geçmeye çalışıyor.
Yeni Media’nın adından örgütlenme yapısına, haber kaynaklarından
okur profiline kadar her şey değişecek. Bu Media oluşmaya devam
ediyor. Önümüzdeki yıllarda daha birçok yenilik geliyor. Avatar
Mediası, POI Media, Immersive Media, daha bir sürü Media çeşidi
var.
Yeni media eski gazete, radyo ve Tv karması bir şey ve tabii okuru
ile etkileşimli ve kişiye özel bir formatta. Buna bir de yapay zeka
eklediniz mi, zaman içinde ileri ve geri gidebileceksiniz. Sadece
“Gerçek” yetmeyecek, “sanal gerçeklik” “artırılmış gerçeklik”
şeklinde kendini sunabilecek.
Bilgi guruları, bilgi aristokratları, bilgi işçileri derken, “bilgi
toplumu” umut ötesi, bir korku toplumunun aracı olabilir.
E-Devlet, e-Belediye’yi geçin e-Demokrasi kapıda bekliyor. Zaten
Humonoid’ler, Avatar’lar devreye girince insanımsı robotlar,
robotumsu insanlarla farklı bir dünya geliyor.
Bilgiyi zaman, mekan, birey ve konu çerçevesinde birçok şeyle
ilişkilendirerek ve detaylandırarak herkes haberi kendine göre
takip edebilecek. Kişi sayısında Media demek bu. Ve tabii
beraberinde toplumsal anlamda yaşanacak bir atomizasyon sürecini
beraberinde getirecek bir durumdan söz ediyoruz.. Bilgi toplumu bu
anlamda toplumsal bir rekabet, çalkantı ve çalışma anlamına da
gelebilir. Muhtemel bir nötralizasyon agnostizmin tırmanışına
vesile olabilir.
Bugün 2.500.000 civarında resmi bir tiraj var, ulusal basında. En
düşüğü 2500, en yüksek tirajlı olanı 290 binlerde 38 gazete var. 14
tanesi 10.000’lerin altında. 4 gazete 10.000-50.000 arası. 9 tanesi
de 50.000-100.000 arası. 4 tanesi ise 200.000’ler seviyesinde.
Bu gazetelerin iktidara yakın olanları 10 tane. Karşı olanları 12
tane. 2 spor, 2 magazin gazetesini çıkarsanız 12 tane de merkez
media var.
Muhalefet kanadının tirajı düşük.
Geçen gün (6 Ağustos) Hürriyet’e baktım 30.014, Sözcü 13.022, Posta
19.648 tiraj kaybetmiş. Tabii bunlar haftalık ortalamaya bu şekilde
yansımıyor, ama tirajların nasıl oynak olduğunu göstermesi
açısından önemli. Bu dalgalanmalar spor gazetelerinde oluyor, ya da
çok önemli bir olay olur, bu bütün gazete tirajlarına yansır.
Mesela o gün Türkiye gazetesi 14.135 tiraj artırmış, Sabah da 5.790
artış yapmış.
Ama artık 300.000 tiraj yok.
Zaten bu tirajların da önemli bir kısmı promosyon ve naylon.
En büyük ilk dört gazetenin toplam tirajı iki yıl önceki aynı
grupta tepedeki bir gazetenin tirajı kadar bile değil. O günden
bugüne Zaman yok, Habertürk yok ve Hürriyet 287.653 tirajla 2.
sırada.
Şu anda Basın İlan Kurumu bir sallasın, mevcut gazetelerin en az
yarısı dökülür.
Bu durum böyle gidemez. Basın kendi içinde bir değişikliğe
gitmezse, ani ve radikal çöküşler yaşanabilir.
Bakın, basında en büyük kayıp tirajında değil, itibarında.
Gazeteler “sahibinin sesi”ne döndü ya da “parayı verenin çaldığı
bir düdük’e dönüştü büyük ölçüde. “Troller”den söz ediliyor artık.
Övgü ve sövgüden başka bir şey yok bazı gazetelerde. Burada bir
yanlış yok mu?
Bu bir temenni değil, uyarı. Devlet de bu işe müzahir olması gerek.
Ayakta kalacak olanlar da yapılarını ona göre yeniden düzenlemesi
gerek. Bu konuda da devletin, Big data ve süper bilgisayar desteği
vereceği Milli Bilgi Bankası/Merkezi ve ciddi bir siber güvenlik
altyapısına ihtiyaç var. Yoksa sektör yabancıların eline geçer ve
yerli projeler domino etkisi ile birbiri üzerine kapaklanır.
Bu altyapı aslında herkes için acil, elzem bir konu. Bunu kim,
niçin engelliyor bilmiyorum. Bu konunun öneminin farkında olan bir
sürü bilim adamı, politikacı ve bürokrat var ama durum ortada.
Aslında BYEGM’den Basın İlan’a bütün yapıyı yeniden elden geçirmek
gerek. TRT, AA, hepsi. İnşallah yeni dönemde bu konunun üzerine
gidilir.
Yarın altın karşılığı sanal para çıkaralım desek, gelip yine buraya
takılacağız. Kendi arama motorumuzu, sosyal mediamızı nasıl
örgütleyeceğiz bu altyapı yoksa. Blockchange teknolojisi ile global
bir network oluşturmak istesek yine gelip buna takılırız. Küçük
küçük işletmeler şeklindeki yapılar HW, SW ve bilgi kirliliğinden
başka işe yaramıyor. Hiç biri güvenilir değil. Kendi aralarında
haberleşemiyorlar.
Belki şu “Ulusal basın” dedikleri basın’ı yeniden tanımlamak
gerek.
Bu konuda bir şûra mı düzenlenir. Bir araştırma mı yapılır. Ne
çalışanlar, ne patronaj ve ne de media okurları yeni duruma hazır
değil. “Kervan yolda düzülür” hesabı gidiyorlar.
Madem herkesi eleştiriyoruz, kendimizi de eleştirelim. Bu konuda
hem kendi sorunumuzu çözelim, hem de diğer kardeşlerimize, bizi
model alan ülkelere ve halklara bu anlamda örnek olalım, onların
çabalarına destek verelim.