07 Kas 2006 09:55 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 12:46

ABDURRAHMAN DİLİPAK "MUHBİRİM" DEDİĞİ HAKKI DEVRİM'İ YERDEN YERE VURDU!...

Abdurrahman Dilipak, kendisini mahkum ettiren "Sezer hasta mı" başlıklı yazının muhbiri olarak açıkladığı Hakkı Devrim'in Türkçe'ye ihanet eden bir diziyi övdüğünü görünce kaleme sarıldı ve şunları yazdı:

İşte Abdurrahman Dilipak'ın Hakkı Devrim'i yerden yere vurduğu köşe yazısı:

HAKKI DEVRİM BU!

Şimdilerde Radikal´de yazıyor.. Bir zamanlar Milliyet´te "KADIN MÜSTEAR ADIYLA YAZI YAZMAK" istemiş de Ufuk Güldemir reddetmiş.

Yazmak istediği yazı da, kadın müstear adıyla ona buna sataşan bir dedikodu köşesi. Hatta geçmişten de örnek vermiş: Eskiden çalıştığı bir gazetede bunu denemişler ve "çok başarılı" olmuşlar.

Hani yakışırdı bu iş Devrim´e, ama Ufuk Güldemir "olmaz" demiş..
Hakkı Devrim, "Sezer hasta mı" başlıklı, hakkımda dava açılıp mahkûm olduğum davanın muhbiriydi.. Doğrusu o yazı, Radikal gibi ciddi, insan haklarına duyarlı bir gazeteye yakışmıyor.. Belki o gün Güldemir, Devrim´in hayallerini süsleyen kadın müstear adı ile sulu dedikodular yazan biri olarak bu işi yapsaydı, başarılı da olabilirdi ve Radikal de böyle bir yazardan işin başında kurtulmuş olurdu..

Hani bugün magazin ve dedikodu haberlerinin bu kadar revaçta olmasına bakıp, Hakkı Devrim´e hak vermemek de mümkün değil.. Onun bu ileri görüşlülüğünün önündeki en büyük engel Güldemir olmuş..
Hakkı Devrim´in Radikal´de çok okunan bir yazar olduğunu düşünmüyorum. Belki o hayallerini bugün gerçekleştirmeyi denese, Radikal´e yakışmasa da, tirajına olumlu bir katkı sağlayacağından kuşku yok.

Hem zaten Devrim´in "savcıları göreve çağıran" muhbirliği Radikal´e ne kadar yakışıyor ki!

Hakkı Devrim, bir "hakk-ı devrim" olarak herkese dilediği gibi sataşabileceğini sanıyor ve sataşıyor. Ne de olsa, Falih Rıfkı´nın dediği gibi "zafer bugün onların!." Müstear bir ad, belki de onun saklı kalmış, baskı altındaki ikinci kişiliğinin ortaya çıkmasına imkân verebilirdi. Hele de bir kadın adı ile, bugünkü "ele verir talkını" edasının üstüne kendi salkımları götürebilirdi..

Hakkı Devrim, adından da anlaşılacağı gibi "Beyaz Türk." Ufuk Güldemir, Hakkı Devrim´i ve bu olayı anlatıyor:

"Bir gün Milliyet´te Aydın Bey´in üst kattaki odasından çıktım, yazı işlerine doğrulurken, o katta küçük bir bölmede promosyon olarak dağıttığımız ansiklopedi, kitapların editörlüğünü yapan Hakkı Devrim, önünü ilikleyerek nazik bir ifadeyle `Ufuk bey, bir dakika vaktiniz var mı?´ diye önümü kesti. Ben de bu nezaket karşısında `Tabii ki üstadım´ diyerek onun cam bölmesine girdim. Hoş beşden sonra lafı Milliyet´te köşe yazmak istediğine getirdi. Bu köşeyi bana cazip kılmak için bir de parlak fikri vardı. Kadın müstear adıyla ona buna sataşan bir dedikodu köşesi düşünüyordu. Hatta geçmişten de örnek verdi:

Eskiden çalıştığı bir gazetede bunu denemişler ve `çok başarılı´ olmuşlardı. Kulaklarına inanamamıştı Güldemir, Milliyet'te böyle bir şeyin olamayacağına karar vermişti vermesine ama, yine de ayıp olmasın diye düşünmek için süre istemişti."

"Milliyet´te Abdi İpekçi´nin gazetesinde, `kadın adıyla´ sağa sola sataşan, buna karşılık hiçbir sorumluluğu olmayacak, kimliğinin gizleneceği bir köşe öneriyordu" diyor Güldemir. Güldemir ayrıldıktan sonra bu köşeyi başlatmışlar. Bu işi yine Hakkı Devrim mi yaptı bilmiyorum tabii. Kısa süre sonra da o köşe yayından kaldırılmış..

"Hakkı Devrim'e `oha falan oldum yani´. Hakkı Devrim 'dil dostları'nı nasıl sattı" diye yazmış Murat Ongun, "Hakkı Devrim bir dil üstadı..." başlıklı yazısında. "Türkçe'deki yozlaşmadan, Türkçe'nin yanlış kullanılmasından ne kadar mustarip `Dil Dostu´ varsa, ilk sığınakları Hakkı Devrim. Hakkı Bey