06 Eki 2016 10:29
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 21:35
Abdurrahman Dilipak ezber bozdu: “Pişman oldum” deyip sıyırmak yok!
Abdurrahman Dilipak, Gülen Cemaati'ne daha önce destek olan ve Cemaat'in içinde yer alanlar için "'Pişman oldum' deyip sıyırmak yok." ifadelerini kullandı.
Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak, Gülen Cemaati ile mücadeleye ilişkin çarpıcı bir yazı kaleme aldı. "Öncelikle AK Parti’nin kendi içini temizlemesi lazım" diye yazan Abdurrahman Dilipak, Cemaat temizliğine yapacak olanların da temiz olması gerektiğini ve araştırılması gerektiğini söyledi. Gülen Cemaati'ne daha önce destek olan ve Cemaat'in içinde yer alanlar için "'Pişman oldum' deyip sıyırmak yok" şeklinde yazan Dilipak, "Önce, başından bu yana, sadece 17 Aralık değil, ilk günden itibaren, bunlarla kimin ne teması varsa, mal varlığının deklare edilmesi gibi deklarasyon istenmeli. İlişki incelenmeli ve gizlenen bir ilişki varsa tesbit edildiğinde üzerine gidilmeli" ifadelerini kullandı. AKP, Gülen Cemaati'ne yönelik operasyonlarda 17 / 25 Aralık operasyonlarını milat olarak aldıklarını, öncesine gidilmeyeceğini ifade etmişti.
Abdurahman Dilipak'in yazısı şöyle:
"Bana “baban da Gülenciymiş” deseler, “hiç sanmam, ama yine de bir bakayım” derim. Ve bakarım.. Hatta “seni şu işte kullanmış” deseler, hiç şaşmam.. Toktamış hocayla birlikte Gülen’den “Hoşgörü ödülü” almadık mı? Neyse onu da daha sonra reddettim!
Onun için hiç kimse kendi çevresinden öyle çok da emin olmasın..
Öncelikle AK Parti’nin kendi içini temizlemesi lazım. Daha öncesinde de bu temizliği yapacak olanların temiz olması gerek. Usul ve füruundan 3 kuşak, doğrudan ve dolaylı FETÖ’cü mü ona bakın, menfaat ilişkisi kurmuşlar mı? Tehdit ve şantaja açık bir kapı var mı? Aile ilişkisi kurmuşlar mı? Eğer böyle bir ilişki varsa bu açıklanmış ve o konuda garanti sağlanmış mı? Bu ekiptekiler böyle bir tehdidin farkında mı? Yeterli bilgi, dürüstlük ve cesarete sahip mi?
Bakın bu temizliği yapmazsanız, bu iş durup durup patlayan volkanlar, yersarsıntıları gibi hep sizi tedirgin edecektir.. Bu konuda kararlı ve tutarlı olmak gerek.. “Kem alat ile kemalat olmaz”. Bakara 44’de ne deniyordu: “Kitabı, Tevrat’ı okuduğunuz halde, içindeki ilâhî hükümleri şahsen uygulamayı bir kenara bırakıp unutarak, insanlara Allah’a itaati, iyiliği, insanlığı ve hayra vesile olacak şeyleri mi emrederek önderlik ediyorsunuz? Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?” Bu işlerden sorumlu olanlar, bu ayeti akıllarından çıkarmasınlar. Unutmasınlar ki, “zulme rıza zulümdür”. Bu “Haksızlıklar karşısında susmak”tan da beterdir.
Önce şunu görelim, bunların bir kısmı cemaat üyesi. Bir kısmı ile menfaat ilişkisi kurulmuş, profesyonel kadroları var ve bir kısmı ile tehdit ve şantajla ellerinin altında bulunuyor. Yani “oltaya takılan balık” hükmünde adamlar..
Her seviyede kripto ilişkileri kurulmuş.. 4. Grubtakiler ile taşeronluğu yapılan istihbarat elemanlarının bu çerçevede ilişkilendirildiği elemanlardan oluşuyor. Yani aslında CIA, MOSSAD, MI6 ya da VJA (Vatikan Jandarma Kolordusu) elemanı ya da bunların güdümündeki STK temsilcileri, akademisyen ya da politikacı kılıklı yerli ya da yabancı adamlar.. 4. Grubtakiler, Joker, ilk 3 grub içinde de her seviyede olabiliyor.
AK Parti için söylüyorum, ama herhangi bir parti, vakıf, dernek, birlik, şirket kendi içini temizlemek istiyorsa, ‘kızım sana söylüyorum, gelinim sen dinle’ kabilinden bu uyarılardan istifade edebilirler. AK Parti önce seçicilerine dikkat etmeli. Hatta sonra da onları denetlemeli. Onlar da kendi içlerinde son derece dürüst ve açık, şeffaf olmalı.. Kim; kim için aracılık ediyorsa, hepsi takibe alınmalı..
Önce, başından bu yana, sadece 17 Aralık değil, ilk günden itibaren, bunlarla kimin ne teması varsa, mal varlığının deklare edilmesi gibi deklarasyon istenmeli. İlişki incelenmeli ve gizlenen bir ilişki varsa tesbit edildiğinde üzerine gidilmeli. Bu ilişki, sadece kişinin kendisi için değil, usul ve füruu açısından, hatta iş ortakları açısından da kayda alınmalı. Birlikte çalıştıkları yakın çalışma grubları, yönetim kurulları açısından da incelenmeli.
Bu uygulama 1. Protokoldeki VIP yöneticiler için de uygulanabilir..
Bakın metastaz yapmış bir yapıdan söz ediyoruz. Alınan dokuların biopsi’sini yapar gibi takibi gerekir bu işin.. Unutmayın “def-i mazarrat, celbi menafiden evladır”
Bu konuda şüyuu vukuundan beter vakıalar için de hem o kişiler ve hem de toplumdaki beklentilerin dikkate alınması gerekir. Bu kişiler de bu konuda kendileri bu yönde bir tasarrufa açık olmalılar.
Önce, mesela AK Parti’den daha ilk günden bugüne, kim, kimlerle, ne için, yurtiçinde ve dışında Gülen’le görüştü. Bu görüşmeye kim aracılık etti. Parti teşkilatları, işadamları ve STKlar’daki kişiler içinde bu anlamda titiz bir tarama yapmak gerekiyor.
Özellikle işadamları bu ağa çok kolay düştüler.. Ve tabii bir de memurlar.. İşadamları eskiden elçilik ve konsolosluklarda muhatap bulamazdı. İthalat ve ihracat yapmak isteyenler kolayca bunların eline düşüyordu. Maliye ve gümrük işlerini, teşvik, muafiyet, hibe, kredi işlerini bunlar hallediyorlardı.. Bir sürü gümrükçü, mali müşavir ve danışmanlık şirketi bunlarla beraberdi.. Hatta bunlar bu şirketlerin örtülü / gizli ortağı oldular..
Memursanız sınavı kazanmak için ya da terfi etmek için bunların kapısını çalmanız gerekti. Üniversiteye girişte zaten sizi yakalıyorlardı. Kurs’tu, yurt’tu, burs’tu, her adımda, her köşe başında bunlar vardı. Bunlardan değilseniz bazı haklardan mahrum kalmıyor, daha da kötüsü, bunların tehdit ve şantajlarına maruz kalıyordunuz.. Maliyecileri, sigortacılar, belediyeleri, polisi üzerinize salıyorlardı.. Media üzerinden saldırıyorlardı.. Yani bir ara herkes FETÖ’cü olmaya mecburdu.. Şimdi FETÖ’cüler, dün kendileri ile birlikte olup, bugün bu yapıdan yakasını kurtarmak isteyenleri FETÖ’cü diye fişleyip, ihbar edip cezalandırmaya çalışıyor. Bunlara da dikkat etmek gerek.. Yani soruşturma ve cezalandırma aşamasında bile kendi hükümlerini bize uygulatabiliyorlar.
Karşımızda F. Gülen diye biri yok, CIA, MOSSAD, MI6, VJA diye bir yapı var..
Birini atıyorsunuz, yerine gelen yine onlardan biri.. FETÖ’cü dediğiniz adam, muteber bir etiketle, 40 şahidi ile tekrar kapınızı çalıyor. Sizden daha fazla muhalefet ediyor FETÖ’ye, yemin billah etmekle kalmıyor, Gülen’e küfrediyor, hakaretler yağdırıyor.. Bunlarla bugüne kadar beraber olup bugün gerçekten bu işten ayrılmak isteyenler de olabilir.. Etkin pişmanlığın şartları var biliyorsunuz, itiraf ve ihbarda bulunacak. Üstündeki, altındaki ve yanındakileri haber verecek. Bugüne kadar yaptıklarını, üzerindeki bilgi, belge, mal varlığı neyse devlete verecek, bildiklerini anlatacak. “Pişman oldum” deyip sıyırmak yok..
Bu işin ciddiyetine inanmayanlarla bu temizlik hareketini yönetemezsiniz..
Birilerini koruyarak birilerini cezalandıramazsınız. Bu adalete de uymaz, bu işin ciddiyetine de. Mücadelenin inandırıcılık ve ciddiyetini zaafa uğratır. Tabii, suçsuz insanları suçlamak da. Bu konuda da son derece dikkatli ve titiz olmak gerek. Hele hele suçsuz insanlar suçlanırken, suçluların himaye gördüğü gibi bir anlayış bu konuda tam anlamı ile bir felakete sebeb olur..
Başkasının gözünde çöp arayanlar eğer kendi gözlerindeki çöpü görmezden geliyorlarsa ve bu çöp, toplumda merteğe dönüşür. Bu koruma, korunan kişi ya da kuruluşlara da hayır sağlamaz.. Elbette bu kadar kapsamlı bir operasyonda mutlaka hatalar olacaktır. Önemli olan kasıt ve ihmal olmasın.. Torpil, iltimas yok! Zalime merhamet olmaz. Selâm ve dua ile."
Abdurahman Dilipak'in yazısı şöyle:
"Bana “baban da Gülenciymiş” deseler, “hiç sanmam, ama yine de bir bakayım” derim. Ve bakarım.. Hatta “seni şu işte kullanmış” deseler, hiç şaşmam.. Toktamış hocayla birlikte Gülen’den “Hoşgörü ödülü” almadık mı? Neyse onu da daha sonra reddettim!
Onun için hiç kimse kendi çevresinden öyle çok da emin olmasın..
Öncelikle AK Parti’nin kendi içini temizlemesi lazım. Daha öncesinde de bu temizliği yapacak olanların temiz olması gerek. Usul ve füruundan 3 kuşak, doğrudan ve dolaylı FETÖ’cü mü ona bakın, menfaat ilişkisi kurmuşlar mı? Tehdit ve şantaja açık bir kapı var mı? Aile ilişkisi kurmuşlar mı? Eğer böyle bir ilişki varsa bu açıklanmış ve o konuda garanti sağlanmış mı? Bu ekiptekiler böyle bir tehdidin farkında mı? Yeterli bilgi, dürüstlük ve cesarete sahip mi?
Bakın bu temizliği yapmazsanız, bu iş durup durup patlayan volkanlar, yersarsıntıları gibi hep sizi tedirgin edecektir.. Bu konuda kararlı ve tutarlı olmak gerek.. “Kem alat ile kemalat olmaz”. Bakara 44’de ne deniyordu: “Kitabı, Tevrat’ı okuduğunuz halde, içindeki ilâhî hükümleri şahsen uygulamayı bir kenara bırakıp unutarak, insanlara Allah’a itaati, iyiliği, insanlığı ve hayra vesile olacak şeyleri mi emrederek önderlik ediyorsunuz? Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?” Bu işlerden sorumlu olanlar, bu ayeti akıllarından çıkarmasınlar. Unutmasınlar ki, “zulme rıza zulümdür”. Bu “Haksızlıklar karşısında susmak”tan da beterdir.
Önce şunu görelim, bunların bir kısmı cemaat üyesi. Bir kısmı ile menfaat ilişkisi kurulmuş, profesyonel kadroları var ve bir kısmı ile tehdit ve şantajla ellerinin altında bulunuyor. Yani “oltaya takılan balık” hükmünde adamlar..
Her seviyede kripto ilişkileri kurulmuş.. 4. Grubtakiler ile taşeronluğu yapılan istihbarat elemanlarının bu çerçevede ilişkilendirildiği elemanlardan oluşuyor. Yani aslında CIA, MOSSAD, MI6 ya da VJA (Vatikan Jandarma Kolordusu) elemanı ya da bunların güdümündeki STK temsilcileri, akademisyen ya da politikacı kılıklı yerli ya da yabancı adamlar.. 4. Grubtakiler, Joker, ilk 3 grub içinde de her seviyede olabiliyor.
AK Parti için söylüyorum, ama herhangi bir parti, vakıf, dernek, birlik, şirket kendi içini temizlemek istiyorsa, ‘kızım sana söylüyorum, gelinim sen dinle’ kabilinden bu uyarılardan istifade edebilirler. AK Parti önce seçicilerine dikkat etmeli. Hatta sonra da onları denetlemeli. Onlar da kendi içlerinde son derece dürüst ve açık, şeffaf olmalı.. Kim; kim için aracılık ediyorsa, hepsi takibe alınmalı..
Önce, başından bu yana, sadece 17 Aralık değil, ilk günden itibaren, bunlarla kimin ne teması varsa, mal varlığının deklare edilmesi gibi deklarasyon istenmeli. İlişki incelenmeli ve gizlenen bir ilişki varsa tesbit edildiğinde üzerine gidilmeli. Bu ilişki, sadece kişinin kendisi için değil, usul ve füruu açısından, hatta iş ortakları açısından da kayda alınmalı. Birlikte çalıştıkları yakın çalışma grubları, yönetim kurulları açısından da incelenmeli.
Bu uygulama 1. Protokoldeki VIP yöneticiler için de uygulanabilir..
Bakın metastaz yapmış bir yapıdan söz ediyoruz. Alınan dokuların biopsi’sini yapar gibi takibi gerekir bu işin.. Unutmayın “def-i mazarrat, celbi menafiden evladır”
Bu konuda şüyuu vukuundan beter vakıalar için de hem o kişiler ve hem de toplumdaki beklentilerin dikkate alınması gerekir. Bu kişiler de bu konuda kendileri bu yönde bir tasarrufa açık olmalılar.
Önce, mesela AK Parti’den daha ilk günden bugüne, kim, kimlerle, ne için, yurtiçinde ve dışında Gülen’le görüştü. Bu görüşmeye kim aracılık etti. Parti teşkilatları, işadamları ve STKlar’daki kişiler içinde bu anlamda titiz bir tarama yapmak gerekiyor.
Özellikle işadamları bu ağa çok kolay düştüler.. Ve tabii bir de memurlar.. İşadamları eskiden elçilik ve konsolosluklarda muhatap bulamazdı. İthalat ve ihracat yapmak isteyenler kolayca bunların eline düşüyordu. Maliye ve gümrük işlerini, teşvik, muafiyet, hibe, kredi işlerini bunlar hallediyorlardı.. Bir sürü gümrükçü, mali müşavir ve danışmanlık şirketi bunlarla beraberdi.. Hatta bunlar bu şirketlerin örtülü / gizli ortağı oldular..
Memursanız sınavı kazanmak için ya da terfi etmek için bunların kapısını çalmanız gerekti. Üniversiteye girişte zaten sizi yakalıyorlardı. Kurs’tu, yurt’tu, burs’tu, her adımda, her köşe başında bunlar vardı. Bunlardan değilseniz bazı haklardan mahrum kalmıyor, daha da kötüsü, bunların tehdit ve şantajlarına maruz kalıyordunuz.. Maliyecileri, sigortacılar, belediyeleri, polisi üzerinize salıyorlardı.. Media üzerinden saldırıyorlardı.. Yani bir ara herkes FETÖ’cü olmaya mecburdu.. Şimdi FETÖ’cüler, dün kendileri ile birlikte olup, bugün bu yapıdan yakasını kurtarmak isteyenleri FETÖ’cü diye fişleyip, ihbar edip cezalandırmaya çalışıyor. Bunlara da dikkat etmek gerek.. Yani soruşturma ve cezalandırma aşamasında bile kendi hükümlerini bize uygulatabiliyorlar.
Karşımızda F. Gülen diye biri yok, CIA, MOSSAD, MI6, VJA diye bir yapı var..
Birini atıyorsunuz, yerine gelen yine onlardan biri.. FETÖ’cü dediğiniz adam, muteber bir etiketle, 40 şahidi ile tekrar kapınızı çalıyor. Sizden daha fazla muhalefet ediyor FETÖ’ye, yemin billah etmekle kalmıyor, Gülen’e küfrediyor, hakaretler yağdırıyor.. Bunlarla bugüne kadar beraber olup bugün gerçekten bu işten ayrılmak isteyenler de olabilir.. Etkin pişmanlığın şartları var biliyorsunuz, itiraf ve ihbarda bulunacak. Üstündeki, altındaki ve yanındakileri haber verecek. Bugüne kadar yaptıklarını, üzerindeki bilgi, belge, mal varlığı neyse devlete verecek, bildiklerini anlatacak. “Pişman oldum” deyip sıyırmak yok..
Bu işin ciddiyetine inanmayanlarla bu temizlik hareketini yönetemezsiniz..
Birilerini koruyarak birilerini cezalandıramazsınız. Bu adalete de uymaz, bu işin ciddiyetine de. Mücadelenin inandırıcılık ve ciddiyetini zaafa uğratır. Tabii, suçsuz insanları suçlamak da. Bu konuda da son derece dikkatli ve titiz olmak gerek. Hele hele suçsuz insanlar suçlanırken, suçluların himaye gördüğü gibi bir anlayış bu konuda tam anlamı ile bir felakete sebeb olur..
Başkasının gözünde çöp arayanlar eğer kendi gözlerindeki çöpü görmezden geliyorlarsa ve bu çöp, toplumda merteğe dönüşür. Bu koruma, korunan kişi ya da kuruluşlara da hayır sağlamaz.. Elbette bu kadar kapsamlı bir operasyonda mutlaka hatalar olacaktır. Önemli olan kasıt ve ihmal olmasın.. Torpil, iltimas yok! Zalime merhamet olmaz. Selâm ve dua ile."