Abdülkadir Selvi'den Öcalan bombası! "Silahlı mücadeleyi bıraktığını açıklayacak"
Yeni Şafak Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi, çözüm sürecindeki aşamaları yazdı.
Yeni Şafak Gazetesi Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi, Abdullah
Öcalan’ın PKK’nın Türkiye’de silahlı mücadeleyi bıraktığını 21 Mart
2015’teki Diyarbakır’daki Nevruz’da açıklayacağını belirtti. Selvi
yazısında, “Öcalan’la mutabık kalınan ‘Yol Haritası’na göre, Şubat
ayında PKK’nın kongresi toplanacak ve ‘Türkiye topraklarında
silahlı mücadeleyi bırakma’ kararı alacak. Çok önemli bir toplantı
olacak. Silahlı mücadele için dağlara çıkan ve Ortadoğu
coğrafyasında Türkiye gibi güçlü bir ülke karşısında silahlı
mücadele ile ayakta kalabilen bir örgüt, tarihinde ilk kez silah
bırakmayı tartışacak” dedi.
Abdülkadir Selvi’nin Yeni Şafak’ta “Öcalan silah bırakmanın
tarihini verdi” başlığıyla yayımlanan (17 Kasım 2014) yazısı
şöyle:
Öcalan silah bırakmanın tarihini verdi
Çözüm sürecinde kritik bir döneme giriyoruz.
Yol Haritası’nın bir takvim dahilinde uygulandığı bir süreç
olacak.
Kobani bu süreci bir ölçüde yeniden formatladı.
Bu nedenle artık sürece, ”Kobani’den önce Kobani’den sonra” diye
bakmamız gerekiyor.
Kobani’nin bize dayattıkları var. Elimizi çabuk tutmamızı ve süreci
hızlandırmamızı öğretti.
Çünkü süreç çok güçlü iki tehditle karşı karşıya.
Bunun başında IŞİD’i bahane ederek bölgeye dönen ABD yer
alıyor.
Önceden Suriye konjonktürü olarak formüle ederdik bunu.
Ama o artık geride kaldı. IŞİD’le mücadele yeni ilişki modellerini
üretti. IŞİD’le mücadele ABD’yi bölgeye döndürdü.
Öcalan’ı paketleyip bize teslim eden ABD yok. Tam tersine, süreçte
“Üçüncü göz” olarak yer almak için bastıran bir ABD var.
IŞİD üzerinden ABD, Kürtler ve Esed arasında farklı bir ilişki
modeli gelişti. Bu durum çözümün önündeki en önemli tehditlerden
birini oluşturuyor.
İkincisi ise silahı elinde bulunduran güç, yani Kandil...
Çözüm demek Kandil’in tasfiye edilmesi demekti. Bu durum çözümün
başlarında bir direnç oluşturuyordu.
Ama son zamanlardaki direnç bu değil.
Daha ileri bir aşamaya geçildi.
Kandil’in Kobani üzerinden ABD ile kurduğu ilişkiler sürecin
geleceği açısından en önemli tehdit noktasını oluşturuyor.
Dinamik bir Ortadoğu coğrafyasında Kürt sorunu gibi yakıcı bir
sorunu çözmek istiyoruz. Zaman kaybı her defasında daha ağır bir
bedel ödeterek geri dönüyor.
Bir de bardağın dolu tarafı var.
6-8 Ekim olaylarına rağmen ağzını her açan çözüm sürecinin
vazgeçilmez olduğuna vurgu yaptı. Ayrıca toplumu çözüme
hazırlamamız gerekiyor diye bir kaygıyı geride bıraktı.
Toplum çözüme hazır.
Bundan sonra yapılacak olan mekanizmaların hızla ilerletilmesi.
Hükümet iki konudaki ısrarını koruyor.
1-Kamu otoritesinin sağlanması
2-Geri çekilmenin tamamlanması
Çözüm sürecinin güvenli bir zeminde ilerlemesi açısından da kamu
otoritesinin sağlanmasını önemsiyor hükümet. 6-8 Ekim
olaylarının ne denli kan kaybına yol açtığı ortada.
Tabii bu arada sürecin zaaf noktalarından birini, çözüm masasının
çeşitlendirilmemesi oluşturdu. Çözüm silahı elinde tutanla yapılır.
Bu doğru. Ama keşke masa daha da çeşitlendirilebilseydi. Kürt
mahallesinin değişik renkleri de masada yerlerini alabilselerdi.
Böylece masanın bir yanında örgüt, diğer yanında devlet gibi bir
görüntü oluşmaz, iki ayaklı değil, çok dayanak noktasına sahip bir
masa üzerinde çalışılmış olurdu.
PKK, 6-8 Ekim olaylarındaki tutumu ile HÜDA-PAR’ı bu süreçlerin
görünmez bir aktörü haline getirdi. HÜDA-PAR masada değil ama ruhu
Kürt mahallesinin üzerinde dolaşıyor. Çözüm sürecinin ensesinde
nefesi hissediliyor. Bu kayıtları düştükten sonra, çözüm süreciyle
ilgili takvimlendirmeye geçmek istiyorum.
2015 yılı Şubat ve Mart ayları çözüm açısından tarihi gelişmelere
sahne olacak.
Eğer süreç ABD- Kandil ittifakı ile sabote edilmezse.
Çünkü çözüme yaklaştıkça sürece yönelik sabotajlar artmaya başladı.
O nedenle bu kaydı düşmek istedim.
Öcalan’la mutabık kalınan ”Yol Haritası”na göre, Şubat ayında
PKK’nın kongresi toplanacak ve “Türkiye topraklarında silahlı
mücadeleyi bırakma” kararı alacak. Çok önemli bir toplantı olacak.
Silahlı mücadele için dağlara çıkan ve Ortadoğu coğrafyasında
Türkiye gibi güçlü bir ülke karşısında silahlı mücadele ile ayakta
kalabilen bir örgüt, tarihinde ilk kez silah bırakmayı
tartışacak.
PKK’yı hafife almayın.
PKK kurulduğundan bu yana Türkiye Cumhuriyeti’nde 10 Genelkurmay
Başkanı, 20 hükümet ve 6 Cumhurbaşkanı değişti. PKK’yı kuran
kadrolar ise Kandil’de ve liderleri hayatta. Ortadoğu gibi bir
coğrafyada Irak, Suriye, İran, İsrail, İngiltere, Almanya ve ABD
ile ilişkiler geliştirmeyi başardılar.
İki Körfez savaşına, Irak ve Suriye’deki iç savaşa rağmen ayakta
kalıp, büyüdüler.
Dikkat edin “Türkiye topraklarında” diyorum. Çünkü IŞİD’in Irak’ta
Erbil’e ve Mahmur kampına yöneldiği, Suriye’de Kobani’ye saldırdığı
bir “İç savaş” sürecinde Kandil’in silahlı mücadeleyi bırakmasını
istemek gerçekçi değil.
Ankara bunun farkında.
O nedenle PKK’nın Türkiye’de silahlı mücadeleyi bıraktığını ilan
etmesi ve kendini lağvetmesi gündemde.
Çözüm süreci 2013 yılı 21 Mart günü Diyarbakır meydanındaki Nevruz
törenlerinde Öcalan’ın mektubu ile açıklanmıştı.
Bundan 2 yıl sonra 2015 yılı 21 Mart Nevruz’unda yine Diyarbakır
meydanında Türkiye’de silahlı mücadelenin bırakıldığı ve siyasi
mücadelenin sürdürüleceği açıklanacak.
Tarihi bir süreç olacak. 2013 Nevruz’unda olduğu gibi 2015
Nevruz’unda da Nevruz meydanında olup, bu tarihi ana tanıklık etmek
istiyorum.
90’lı yıllarda kanlı Nevruz olaylarını izlemiş, şehit cenazelerinde
gözyaşı dökmüş biri olarak bu benim hayalim.
İnşallah hayal olmaz, yaşarken buna tanıklık etmiş olurum.
Bu arada 17 Kasım’la 21 Mart 2015 tarihi arasında Ankara da önemli
adımlar atacak.
Akil İnsanlar Heyeti arasından seçilecek, ”Üçüncü göz” ya da
“İzleme Komiteleri” kurulacak. Normalleşme adına yasal ve kurumsal
yapılanmalara gidilecek. İmralı’nın şartları iyileştirilecek.
Mahkumlar değiştirilecek, Sekretarya kurulacak. İmralı’ya
giden heyet genişletilecek.
Büyük fotoğrafın yanında, yani tarihi Türk ve Kürt ittifakının
kurulması sürecinde Öcalan için yapılanları bir taviz olarak
görmemek gerekir.
Önemli olan büyük fotoğrafa odaklanmak.