Abdülkadir Selvi: Savcılara sonunuz böyle olur mesajı verildi!
Abdülkadir Selvi, Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan DHKP-C eylemini yorumladı.
Yeni Şafak Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi, Savcı Mehmet Selim
Kiraz'ın Çağlayan Adliyesi'nde DHKP-C'ler tarafından rehin alınması
ve polisin düzenlediği operasyon sırasında hayatını kaybetmesi ile
ilgili, "Edindiğim bilgiye göre, teröristlere infaz emri telefonun
diğer ucundan Yunanistan’daki DHKP-C yöneticisinden geldi.
Savcımızın katledilmesi üzerine Yunanistan’ın harekete geçmesi ve
bu talimatı verenleri bulup bize teslim etmesi gerekiyor. Bakalım
solcu Çipras hükümeti, böyle bir dayanışma içine girecek mi?"
dedi.
Selvi, savcının rehin alındığı sırada çekilen fotoğrafı Adnan
Menderes'in idamı sırasında çekilen fotoğraflara benzeterek,"O
fotoğrafla, Berkin Elvan dosyasında görev alacak olan savcılara,
”Sonunuz böyle olur” mesajı verildi. Menderes’in iki kare fotoğrafı
servis edilmişti. Birinde sehpaya yürürken, diğerinde sehpada
sallanırken. O fotoğraf Türk siyasetine verilmiş, ”Sonunuz Menderes
gibi olur” mesajıydı" yorumunda bulundu.
Abdülkadir Selvi'nin Yeni Şafak gazetesinde 'Savcıyı infaz emri
hangi ülkeden geldi' başlığıyla yayımlanan (2 Nisan 2015) yazısı
şöyle:
'Savcıyı infaz emri hangi ülkeden geldi'
Seçimlere giderken, “Düğmeye basıldı” dedik. Önceki gün İstanbul
Adliyesinde savcımızı şehit edenler dün de İstanbul Emniyetine
saldırdılar. Seçime giderken Türkiye sistemli saldırılarla terör ve
kaos ortamının içine çekilmeye çalışılıyor.
Bu eski ama etkili olan bir oyun.
Büyük bir tuzak.
Abdi İpekçi suikastı 12 Eylül’e giden yolda önemli kilometre
taşlarından biriydi.
İstanbul’da sıkıyönetim vardı. 1 Ordu Komutanı Necdet Üruğ aynı
zamanda Sıkıyönetim Komutanıydı.
Sıkıyönetim Koordinasyon toplantısında İpekçi suikastını soruşturan
savcı, olayı aydınlatmak üzere olduğu bilgisini paylaşınca,
kısa sürede dosyadan el çektirildi.
İpekçi’nin katillerinden Mehmet Ali Ağca ise çıkarıldığı
sıkıyönetim Askeri Mahkemesi’nde, ”Ben önümüzdeki duruşmaya
gelmeyeceğim” dedi. Ağca Maltepe Askeri Cezaevi’nden kaçırıldı.
Türkiye’nin koşar adım 12 Eylül darbesine sürüklendiği
günlerdi. Ankara’da savcı Doğan Öz öldürüldü. Doğan Öz,
devlet içindeki Kontrgerillayı tespit eden bulgulara ulaşmıştı.
Doğan Öz’ün katil zanlısı İbrahim Çiftçi 4 kez idam cezasına
çarptırıldı, her defasında kurtarıldı.
Savcı Uğur Tonik, Özal suikastını soruşturuyordu. Kartal
Demirağ’ın Kontrgerilla tarafından eğitildiğine ilişkin bilgilere
ulaşmıştı. Uğur Tonik’in, kızı kaçırıldı, kendisi Ortaköy’de bir
villaya davet edildi. Üç görevli kendisini uyardı, ”Bu tahkikatı
kesin” dedi. Bir generalin adını verdiler, ”Paşamız kararını
bekliyor” dediler. Savcı o soruşturmadan çekildi, o generalin
isminin, ”Sabri Yirmibeşoğlu” olduğunu söyledi. Kontrgerilla olarak
nitelendirilen Özel Kuvvetleri yıllarca yöneten kişiydi; Sabri
Yirmibeşoğlu.
Berkin Elvan soruşturmasını yürüten savcı Mehmet Selim Kiraz rehin
alındığı andan itibaren bu soruların peşine düştüm.
Savcı Mehmet Selim Kiraz’ı ölüme götüren sır neydi? Berkin Elvan
soruşturmasında ulaştığı hangi bulgular, DHKP-C’nin kendisini
öldürme kararı almasına yol açmıştı.
İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok, gün boyu bir uzlaşma
kapısını aralamak için çırpınıp durmuştu. Akşam saatlerinde
konuştuğumuzda, ”Yumuşama var, umutluyum” demişti. Teröristlerin
talebi üzerine aracı olan İstanbul Baro Başkanı Ümit Kocasakal,
Berkin Elvan’ın babasının da adliyeye gelerek görüşmeler yaptığını,
olağanüstü çaba sarf ettiğini söyledi.
Teröristlerle telefonla görüşüldüğü ve çözüm umudunun güçlendiği
bir sırada gelen, ”Artık öldürün, infaz edin” talimatı ne anlama
geliyor. Uzlaşma beklerken infazın gerçekleşmesi ile susturulmak
istenen neydi? Savcı Kiraz, Berkin Elvan soruşturmasına
atandıktan sonra dosyada ilerleme sağlanmıştı. Berkin Elvan
olayının aydınlatılmasını isteyenler Savcı’yı susturmaz bilakis
destekler. Tam tersi olduğuna göre, Savcı Kiraz, Berkin Elvan
cinayetinde DHKP-C’yi rahatsız edecek bilgilere mi ulaşmıştı?
Bu arada DHKP-C’li teröristlere, ”Artık öldürün, infaz edin” emri
hangi ülkeden verildi? Edindiğim bilgiye göre, teröristler,
başından beri Yunanistan’daki DHKP-C yöneticileriyle temas
halindeydiler. İnfaz emri telefonun diğer ucundan Yunanistan’daki
DHKP-C yöneticisinden geldi. DHKP-C’nin Kandil’inin de
Yunanistan’da olduğu biliniyor. DHKP-C yöneticileri Lavrion
Kamplarında kalıyor. Savcımızın katledilmesi üzerine Yunanistan’ın
harekete geçmesi ve bu talimatı verenleri bulup bize teslim etmesi
gerekiyor. Bakalım solcu Çipras hükümeti, böyle bir dayanışma içine
girecek mi?
Şehit savcının rehin alınması sırasında çekilip servis edilen
fotoğraf, Menderes’in idam sehpasındaki görüntüsünü
hatırlattı.
O fotoğrafla, Berkin Elvan dosyasında görev alacak olan savcılara,
”Sonunuz böyle olur” mesajı verildi. Profesyonelce yapılmış bir
çalışmasıydı. Süleyman Demirel, ”Başbakanlık koltuğuna oturduğumda
karşımda Menderes’in darağacındaki fotoğrafı duruyordu” demişti.
Menderes’in iki kare fotoğrafı servis edilmişti. Birinde sehpaya
yürürken, diğerinde sehpada sallanırken. O fotoğraf Türk siyasetine
verilmiş, ”Sonunuz Menderes gibi olur” mesajıydı.
Terör kanlı bir şekilde veriyor mesajlarını. Ama bizim de teröre
karşı bir mesajımızın olması lazım.
İspanya’da Madrid Tren İstasyonunun bombalanmasına karşı milyonlar
yürüdüğü için ETA silah bırakma zorunda kaldı. Şehit savcımıza
milletimiz sahip çıktı. Hükümet tam kadro cenazedeydi. Ama o
fotoğrafta eksik bir kare vardı. Muhalefet yoktu. Peki Kemal
Kılıçdaroğlu neredeydi? Arabulucu olması için davet edilen CHP
Milletvekili Sezgin Tanrıkulu niye gitmedi? Kılıçdaroğlu, daha ilk
başta Sezgin Tanrıkulu’nun gitmeyeceğini niye ilan etti? Sahi Türk
milliyetçiliğinin liderliği iddiasındaki Devlet Bahçeli niye yoktu
cenazede? Türkiyelileşme sloganı ile yola çıkan Selahattin
Demirtaş bir ilki başaramaz mıydı? İlla PKK’lıların cenazesi
mi olması lazım?
Cenazede dahi bir ve beraber olamayacaksak, ne zaman olacağız?
Cumhuriyet Gazetesi manşetten o fotoğrafı yayınlarken, teröre
kurban verdiği yazarları Uğur Mumcu’yu, Ahmet Taner Kışlalı’yı,
Onat Kutlar’ı hiç düşünmedi mi? Uğur Mumcu’nun kemiklerini
sızlattılar. Cumhuriyet, savcımızı şehit eden teröristlere,
terörist diyemedi. ”Eylemciler” demeyi tercih etti. Bu Cumhuriyetin
siciline kara bir leke olarak işledi.
Katillere eylemci muamelesi yapmaya çalışan gazeteciler, savcımızın
şehit edilmesi üzerinden, “Kahraman polisler tasfiye edildi, bunlar
başımıza geldi” propagandasına soyunan paralel kalemler,
insanlıktan istifa mı ettiniz… Hani siz, ”Önce insan sonra
gazeteci” idiniz?
Berkin Elvan adına bu eylemi yaptığını ileri sürünler, 15 yaşındaki
bir çocuğun cansız bedeninin arkasına saklanmayın.
Bırakın Berkin Elvan istismarını. Berkin Elvan, Gezi olayları
sırasında birinci kez öldü. Önceki gün de Berkin Elvan,
ikinci kez öldürüldü. Hem de Berkin Elvan’ın hesabını soracağız
diyenler tarafından…