02 Nis 2015 11:46 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 17:10

Abdülkadir Selvi: Savcılara sonunuz böyle olur mesajı verildi!

Abdülkadir Selvi, Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan DHKP-C eylemini yorumladı.

Yeni Şafak Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi, Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın Çağlayan Adliyesi'nde DHKP-C'ler tarafından rehin alınması ve polisin düzenlediği operasyon sırasında hayatını kaybetmesi ile ilgili, "Edindiğim bilgiye göre, teröristlere infaz emri telefonun diğer ucundan Yunanistan’daki DHKP-C yöneticisinden geldi. Savcımızın katledilmesi üzerine Yunanistan’ın harekete geçmesi ve bu talimatı verenleri bulup bize teslim etmesi gerekiyor. Bakalım solcu Çipras hükümeti, böyle bir dayanışma içine girecek mi?" dedi.

Selvi, savcının rehin alındığı sırada çekilen fotoğrafı Adnan Menderes'in idamı sırasında çekilen fotoğraflara benzeterek,"O fotoğrafla, Berkin Elvan dosyasında görev alacak olan savcılara, ”Sonunuz böyle olur” mesajı verildi. Menderes’in iki kare fotoğrafı servis edilmişti. Birinde sehpaya yürürken, diğerinde sehpada sallanırken. O fotoğraf Türk siyasetine verilmiş, ”Sonunuz Menderes gibi olur” mesajıydı" yorumunda bulundu.

Abdülkadir Selvi'nin Yeni Şafak gazetesinde 'Savcıyı infaz emri hangi ülkeden geldi' başlığıyla yayımlanan (2 Nisan 2015) yazısı şöyle:

'Savcıyı infaz emri hangi ülkeden geldi'

Seçimlere giderken, “Düğmeye basıldı” dedik. Önceki gün İstanbul Adliyesinde savcımızı şehit edenler dün de İstanbul Emniyetine saldırdılar. Seçime giderken Türkiye sistemli saldırılarla terör ve kaos ortamının içine çekilmeye çalışılıyor.

Bu eski ama etkili olan bir oyun.
Büyük bir tuzak.

Abdi İpekçi suikastı 12 Eylül’e giden yolda önemli kilometre taşlarından biriydi.

İstanbul’da sıkıyönetim vardı. 1 Ordu Komutanı Necdet Üruğ aynı zamanda Sıkıyönetim Komutanıydı.
Sıkıyönetim Koordinasyon toplantısında İpekçi suikastını soruşturan savcı, olayı aydınlatmak üzere olduğu bilgisini paylaşınca, kısa sürede dosyadan el çektirildi.

İpekçi’nin katillerinden Mehmet Ali Ağca ise çıkarıldığı sıkıyönetim Askeri Mahkemesi’nde, ”Ben önümüzdeki duruşmaya gelmeyeceğim” dedi. Ağca Maltepe Askeri Cezaevi’nden kaçırıldı.

Türkiye’nin koşar adım 12 Eylül darbesine sürüklendiği günlerdi. Ankara’da savcı Doğan Öz öldürüldü. Doğan Öz, devlet içindeki Kontrgerillayı tespit eden bulgulara ulaşmıştı. Doğan Öz’ün katil zanlısı İbrahim Çiftçi 4 kez idam cezasına çarptırıldı, her defasında kurtarıldı.

Savcı Uğur Tonik, Özal suikastını soruşturuyordu. Kartal Demirağ’ın Kontrgerilla tarafından eğitildiğine ilişkin bilgilere ulaşmıştı. Uğur Tonik’in, kızı kaçırıldı, kendisi Ortaköy’de bir villaya davet edildi. Üç görevli kendisini uyardı, ”Bu tahkikatı kesin” dedi. Bir generalin adını verdiler, ”Paşamız kararını bekliyor” dediler. Savcı o soruşturmadan çekildi, o generalin isminin, ”Sabri Yirmibeşoğlu” olduğunu söyledi. Kontrgerilla olarak nitelendirilen Özel Kuvvetleri yıllarca yöneten kişiydi; Sabri Yirmibeşoğlu.

Berkin Elvan soruşturmasını yürüten savcı Mehmet Selim Kiraz rehin alındığı andan itibaren bu soruların peşine düştüm.
Savcı Mehmet Selim Kiraz’ı ölüme götüren sır neydi? Berkin Elvan soruşturmasında ulaştığı hangi bulgular, DHKP-C’nin kendisini öldürme kararı almasına yol açmıştı.

İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok, gün boyu bir uzlaşma kapısını aralamak için çırpınıp durmuştu. Akşam saatlerinde konuştuğumuzda, ”Yumuşama var, umutluyum” demişti. Teröristlerin talebi üzerine aracı olan İstanbul Baro Başkanı Ümit Kocasakal, Berkin Elvan’ın babasının da adliyeye gelerek görüşmeler yaptığını, olağanüstü çaba sarf ettiğini söyledi.

Teröristlerle telefonla görüşüldüğü ve çözüm umudunun güçlendiği bir sırada gelen, ”Artık öldürün, infaz edin” talimatı ne anlama geliyor. Uzlaşma beklerken infazın gerçekleşmesi ile susturulmak istenen neydi? Savcı Kiraz, Berkin Elvan soruşturmasına atandıktan sonra dosyada ilerleme sağlanmıştı. Berkin Elvan olayının aydınlatılmasını isteyenler Savcı’yı susturmaz bilakis destekler. Tam tersi olduğuna göre, Savcı Kiraz, Berkin Elvan cinayetinde DHKP-C’yi rahatsız edecek bilgilere mi ulaşmıştı?

Bu arada DHKP-C’li teröristlere, ”Artık öldürün, infaz edin” emri hangi ülkeden verildi? Edindiğim bilgiye göre, teröristler, başından beri Yunanistan’daki DHKP-C yöneticileriyle temas halindeydiler. İnfaz emri telefonun diğer ucundan Yunanistan’daki DHKP-C yöneticisinden geldi. DHKP-C’nin Kandil’inin de Yunanistan’da olduğu biliniyor. DHKP-C yöneticileri Lavrion Kamplarında kalıyor. Savcımızın katledilmesi üzerine Yunanistan’ın harekete geçmesi ve bu talimatı verenleri bulup bize teslim etmesi gerekiyor. Bakalım solcu Çipras hükümeti, böyle bir dayanışma içine girecek mi?

Şehit savcının rehin alınması sırasında çekilip servis edilen fotoğraf, Menderes’in idam sehpasındaki görüntüsünü hatırlattı.

O fotoğrafla, Berkin Elvan dosyasında görev alacak olan savcılara, ”Sonunuz böyle olur” mesajı verildi. Profesyonelce yapılmış bir çalışmasıydı. Süleyman Demirel, ”Başbakanlık koltuğuna oturduğumda karşımda Menderes’in darağacındaki fotoğrafı duruyordu” demişti. Menderes’in iki kare fotoğrafı servis edilmişti. Birinde sehpaya yürürken, diğerinde sehpada sallanırken. O fotoğraf Türk siyasetine verilmiş, ”Sonunuz Menderes gibi olur” mesajıydı.

Terör kanlı bir şekilde veriyor mesajlarını. Ama bizim de teröre karşı bir mesajımızın olması lazım.

İspanya’da Madrid Tren İstasyonunun bombalanmasına karşı milyonlar yürüdüğü için ETA silah bırakma zorunda kaldı. Şehit savcımıza milletimiz sahip çıktı. Hükümet tam kadro cenazedeydi. Ama o fotoğrafta eksik bir kare vardı. Muhalefet yoktu. Peki Kemal Kılıçdaroğlu neredeydi? Arabulucu olması için davet edilen CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu niye gitmedi? Kılıçdaroğlu, daha ilk başta Sezgin Tanrıkulu’nun gitmeyeceğini niye ilan etti? Sahi Türk milliyetçiliğinin liderliği iddiasındaki Devlet Bahçeli niye yoktu cenazede? Türkiyelileşme sloganı ile yola çıkan Selahattin Demirtaş bir ilki başaramaz mıydı? İlla PKK’lıların cenazesi mi olması lazım?

Cenazede dahi bir ve beraber olamayacaksak, ne zaman olacağız?

Cumhuriyet Gazetesi manşetten o fotoğrafı yayınlarken, teröre kurban verdiği yazarları Uğur Mumcu’yu, Ahmet Taner Kışlalı’yı, Onat Kutlar’ı hiç düşünmedi mi? Uğur Mumcu’nun kemiklerini sızlattılar. Cumhuriyet, savcımızı şehit eden teröristlere, terörist diyemedi. ”Eylemciler” demeyi tercih etti. Bu Cumhuriyetin siciline kara bir leke olarak işledi.

Katillere eylemci muamelesi yapmaya çalışan gazeteciler, savcımızın şehit edilmesi üzerinden, “Kahraman polisler tasfiye edildi, bunlar başımıza geldi” propagandasına soyunan paralel kalemler, insanlıktan istifa mı ettiniz… Hani siz, ”Önce insan sonra gazeteci” idiniz?

Berkin Elvan adına bu eylemi yaptığını ileri sürünler, 15 yaşındaki bir çocuğun cansız bedeninin arkasına saklanmayın.

Bırakın Berkin Elvan istismarını. Berkin Elvan, Gezi olayları sırasında birinci kez öldü. Önceki gün de Berkin Elvan, ikinci kez öldürüldü. Hem de Berkin Elvan’ın hesabını soracağız diyenler tarafından…