Abdülkadir Selvi o zirvenin perde arkasını yazdı: Saldırının siparişini veren güç...
Yeni Şafak yazarı Abdülkadir Selvi Ankara saldırısı sonrası yapılan Güvenlik zirvesinin perde arkasını bugünkü köşesinde yazdı.
Yeni Şafak Gazetesi Ankara Temsilcisi Abdulkadir Selvi, Ankara
saldırısının ardından toplanan Güvenlik Zirvesi'nde neler
konuşulduğunu yazdı. Zirvede, istihbaratın "canlı bomba
eyleminin kararının araç çalınmadan önce verildiği" bilgisinin
verildiğini söyleyen Selvi, "Eylem hazırlığının 2 ay sürdüğü
anlaşılıyor. Böylesine büyük bir eylem, hiçbir yerden istihbarata
takılmadıysa, uluslararası istihbarat servislerinin katkısı var
demektir. Belki saldırının arkasındaki bağlantılar ortaya
çıkarılacak ama saldırının siparişini veren güç, sır olmaya devam
edecek" görüşünü dile getirdi.
Milliyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Serpil Çevikcan da, güvenlik
kaynaklarının saldırısının üstlenilmesinde farklı bir örgüt isminin
öne sürülmesinin beklendiğini söylediğini aktardı.
Selvi'nin Yeni Şafak'ta "Güvenlik zirvesinde ne konuşuldu?"
başlığıyla yayımlanan (15 Mart 2016) yazısı şöyle:
Patlama haberini aldığım an Kızılay'a koştum.
10 Ekim'de Ankara Garı'na, 17 Şubat'ta Merasim Sokak'a ulaşmaya
çalıştığım gibi.
Polisler, Kızılay'a çıkan yolları kesiyordu. Kumrular Sokak'tan
Güvenpark'a doğru yürümeye başladım. Kumrulara girince ayaklarım
beni 5 yıl önce bombalı araçla gerçekleştirilen eyleminin yaşandığı
noktaya sürükledi.
Oradan Kızılay meydanına yaklaşmaya çalıştım. Ambulansların biri
geliyor diğeri gidiyordu.
Can pazarı yaşandığı belliydi. “Çok büyük bir patlama oldu” diye
anlatıyordu görgü tanıkları.
Bir anda her şey ateş topuna döndü diye anlatırken, gözlerindeki
dehşet okunuyordu.
Ağır bir geceydi.
Sabah oldu.
Tekrar Kızılay'a gittim.
Bu kez beyaz bir branda ile kapatmışlardı.
Beyaz branda olay yerini örtmüştü, ama yaşanın acıyı örtecek bir
branda henüz keşfedilmedi.
Kızılay'daki canlı bomba eylemiyle Ankara kalbinden vuruldu.
Ankara ve Kızılay stratejik bir hedefti.
Türkiye'nin başkenti, başkentin de kalbi olan Kızılay seçilmek
suretiyle, Türkiye'ye kanlı bir mesaj verildi.
Türkiye bir süredir yeni bir terör dalgası ile karşı karşıya.
20 Temmuz 2015'ten sonra aynı anda PKK, DEAŞ ve DHKP-C sahaya
sürüldü.
İlerleyen süre içinde PKK, “şehir savaşları” konseptine geçti.
Aynı anda PKK'ya, DEAŞ'a ve DHKP-C'ye hükmedebilen bir üst yapı, eş
zamanlı olarak şehir savaşları ve canlı bomba eylemleri konseptini
sahneye koydu.
Türkiye'ye karşı adı konulmamış bir savaş veriliyor. PKK hem kendi
kirli savaşını hem de efendileri adına vekalet savaşı veriyor. Bu
coğrafyada mesajlar kanlı bir şekilde veriliyor.
İşgaller ve iç savaşlar üzerinden Ortadoğu'yu dizayn edenler, aynı
ateşi Türkiye'ye taşımaya ülkemizi terör üzerinden terbiye etmeye
çalışıyorlar.
Türkiye'yi, Suriye denkleminin dışında tutmak için yoğun terör
saldırıları ile bizi abluka altına almaya çalışıyorlar.
Türkiye'yi Suriyeleştirmek, Ankara'yı Bağdat ve Şam'a çevirmek için
canevimize saldırıyorlar.
11 Eylül 2004 tarihinde ETA, Madrid'de üç tren istasyonuna
saldırdı. 187 kişinin öldüğü saldırıda binden fazla insan
yaralandı. İspanya kalbinden vurulmuştu. Kanlı saldırı üzerine 5
milyon İspanyol sokağa çıktı ve teröre karşı yürüdü.
İspanyol halkına karşı mücadele edemeyeceğini gören ETA, silahlı
mücadeleyi bırakmak zorunda kaldı.
7 Ocak 2015'te Fransa, Charlie Hebdo saldırısıyla sarsıldı. Fransa
kalbinden vurulmuş, DEAŞ militanları Paris'i hedef almıştı.
Fransa'ya yapılan saldırı insanlığa karşı saldırı olarak algılandı.
Dünya liderleri Paris'te, DEAŞ'a karşı kol kola yürüdüler.
Türkiye çok ağır terör saldırıları ile karşı karşıya.
Kınama mesajları dışında uluslararası camiadan güçlü bir destek
aldığımız söylenemez.
Suriye'de tampon bölge oluşturulsun, güvenli bölge kurulsun,
böylece terörle Türkiye arasında bir set oluşsun dedikçe,
müttefiklerimiz tam tersini yaptı. PYD'yi özgürlük savaşçısı ilan
ettiler. PYD'ye verilen silahlar PKK'ya gider, PKK da bu silahları
bize karşı kullanır dedikçe kulak ardı ettiler.
Ne dediysek çıktı. Müttefiklerimiz kapı-duvar oldu bizi
duymadılar.
PKK canlı bombalarla canımızı yakarken, kınama mesajları
yayınlamakta yarışan müttefiklerimiz Şengal'de PKK'ya ikinci Kandil
kurmakla meşguller.
Bu durumda kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz.
İRA sorununu çözerek tarihe geçen Tony Blair, “Clinton kimi zaman
benden daha çok çaba sarf ediyor ve tıkandığımız anlarda devreye
giriyordu” diyecekti.
Bizim Clinton gibi bir dostumuz olmadı.
İspanya, ETA terörü ile mücadele ederken, en büyük desteği komşusu
Fransa'dan almış, Fransa- İspanya sınırındaki korunaklı bölgedeki
ETA kampları ortadan kaldırınca, örgüt büyük bir gerileme
yaşamıştı. Bizim sınırlarımız ise, açık terör panayırı gibi.
Kızılay'daki patlamadan hemen sonra, Başbakan'ın başkanlığında,
”Güvenlik zirvesi” yapıldı. Güvenlik toplantısında canlı bomba
eylemiyle ilgili istihbarat ve güvenlik birimlerinden alınan
bilgiler masaya yatırılıyor. Güvenlik toplantısında, PKK ve
türevleri üzerinde duruluyor. Ankara'da güvenlik zirvesi sürerken
Hava Kuvvetleri'ne bağlı savaş uçakları Kandil ve Gara bölgesindeki
PKK kampları üzerinde keşif uçuşu yapıyor. Zirvede canlı bomba
eylemleri, Türkiye'nin, “beka sorunu” olarak değerlendiriliyor.
PKK'ya yönelik operasyon kararı orada alınıyor. PKK bir süredir
Kandil'i, “doldur-boşalt” yeri olarak kullanıyor. Kandil'de
eğitimden geçirilen militanlar, Kobani'ye gönderiliyor. Son olarak
700 kişilik bir grubun Kandil'de eğitimi tamamlandıktan sonra
Kobani'ye gönderildiği tespit ediliyor. Kısa sürede planlanıp, icra
edilen operasyonla Kandil ve Gara bölgesindeki kamplar vuruluyor.
Dünkü operasyonların yapıldığı sırada Kandil'deki militan sayısının
iki bin civarında olduğu tahmin ediliyor.
PKK'nın iki canlı bomba eylemi olan Merasim Sokak ve Kızılay'daki
eylemlerin benzer yönleri var. Daha önceki patlamada ikiz plakayı
konuşmuştuk. Bu da ikiz eylem.
Canlı bomba eylemini gerçekleştirdiği iddia edilen S.Ç.D'nin
kimliği parmak izinden tespit ediliyor. PKK, hem Merasim Sokak'ta,
hem de Kızılay'da örgüte katılımı çok eski olmayan militanları
canlı bomba olarak kullanıyor. Çalıntı ve lüks araçları tercih
ediyor. Kızılay patlamasında kullanılan aracın 10 Ocak tarihinde
çalındığı tespit ediliyor.
Canlı bomba saldırısı, çok büyük bir katliama yol açacak şekilde
planlanıyor. O nedenle Kızılay meydanındaki otobüs durağı hedef
alınıyor. Ama ikinci bir hedef üzerinde de duruluyor. İkinci hedef;
Kızılay'da görev yapan Çevik Kuvvet miydi sorusu akla geliyor.
Şimdi saldırının arkasındaki bağlantılar ortaya çıkarılmaya
çalışıyor.S.Ç.D'nin sim kartı bu ilişkiler ağının ortaya çıkması
açısından önemli bir delil. Canlı bomba eyleminin gerçekleştiği gün
17 görüşme yapmış. Çok yoğun WhatsApp mesajlaşması yaşanmış.
Biraz netleştirebilirsek, durum şu: Canlı bomba eyleminin kararı
araç çalınmadan önce verilmiş. Eylem hazırlığının 2 ay sürdüğü
anlaşılıyor. Böylesine büyük bir eylem, hiçbir yerden istihbarata
takılmadıysa, uluslararası istihbarat servislerinin katkısı var
demektir.
Belki saldırının arkasındaki bağlantılar ortaya çıkarılacak ama
saldırının siparişini veren güç, sır olmaya devam edecek.