Abdülkadir Selvi köşesinden uyardı: AK Parti'de testi çatlarsa bir daha su tutmaz
Son dönemde AKP'de yaşanan krizlerden endişesini "büyü bozuluyor açıklaması" ile dile getiren Yeni Şafak gazetesi Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi, "AK Parti geleneğinde olmayan bir iç tartışma yaşıyor.
Hızla buradan çıkmadığı taktirde, iç tartışmalara sürüklenme
tehlikesi ile karşı karşıya" dedi. "Türkiye’nin eski partilerinde
kalması gereken parti içi kavgalar şimdi AK Parti’ye taşınmak
isteniyor. Buna göz yumulursa hizipleşmeler başlar ve AK Parti, AK
Parti olmaktan çıkar" diyen Selvi, "Testi çatlamadan önce bunları
paylaşmak istedim. Testi çatlarsa bir daha su tutmaz" ifadesini
kullandı.
Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Melih Gökçek'le Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınç arasında yaşanan kavgaya da değinen Selvi,
şunları söyledi:
"Melih Gökçek’in yaptıklarının ise yenilir yutulur tarafı yok.
Bülent Arınç bu hareket içerisinde bir değerdir. 40 yıllık siyasi
mücadelesinde temiz kalmış, sadece ama sadece davasının peşinden
koşmuş bir isimdir. Milletin vicdanı, Türk siyasetinin hafızasıdır.
Melih Gökçek, Gezi olaylarında öne çıkan tutumu, 17-25 Aralık darbe
girişimleri süresince sessizliğe gömülen bir çizgiyi takip etmişti.
Paralel yapı Türkiye’de en büyük sıçramayı Melih Gökçek’in belediye
başkanlığı döneminde Ankara’da 15 kat büyümek suretiyle
gerçekleştirmişti."
Selvi'nin Yeni Şafak'ta "Testi çatlamadan" başlığıyla yayımlanan
(25 Mart 2015) yazısı şöyle:
Cumhurbaşkanı ile Başbakan, Cumartesi günü İstanbul’da bir araya
gelmişlerdi, Pazartesi günü Ankara’da görüştüler.
Aileleriyle birlikte.
Erdoğan-Davutoğlu diyaloğu devlet yönetimi ve AK Parti’nin geleceği
açısından bir sigorta. Bunu Erdoğan ve Davutoğlu konusunda fitne
heveslilerini uyarmak için yazıyorum. Fitneye gerek yok. Erdoğan
ile Davutoğlu ihtiyaç hissettikleri her an bir araya
geliyorlar.
Demirel’in etrafında, genç AP’lilerden bir “Yeminliler grubu”
oluşmuş. Ama bunların ne Demirel’e ne de AP’ye bir faydası olmadı.
Eğer Süleyman Demirel, diyaloğ kurmayı tercih etse, Demokratik
partililer, AP’den ayrılmayabilirdi. Demokratik Parti’nin
kopmasıyla birlikte AP bir daha tek başına iktidar yüzü
görmedi.
AP, 1965 seçimlerinde yüzde 52 alarak gelmiş bir partiydi. Sadece
tek başına iktidarı değil aynı zamanda siyasi istikrarı temsil
ediyordu. AP’nin tek başına iktidar gücü kaybetmesi ve 12 Mart
müdahalesiyle birlikte Türkiye, istikrarsız yıllara sürüklendi.
Sorun sadece AP’nin sorunu olarak kalmadı. Türkiye 1970-80 arasını
siyasi istikrarsızlıklar içinde, Milliyetçi Cephe ve Azınlık
hükümetleri arasında kayıp 10 yılı yaşadı. İktidar partilerinin
istikrarı temin eden gücünü kaybetmesi sadece onlara zarar
vermiyor, rejim krizlerine yol açan sarsıntılara yol
açabiliyor.
Demem o ki Cumhurbaşkanı Erdoğan ya da Başbakan Davutoğlu
etrafından, ”Yeminliler grubu” oluşturmanın bir anlamı yok. Bu
millet Erdoğan’ın hukukunu korur. Milyonlar onun hukukunu
muhafaza eder. Bu millet Davutoğlu’nun da hukukunu korur.
AK Parti geçiş sürecinin sancılarını yaşıyor. Bu tür dönemlerde en
çok ihtiyaç duyulan şey, “Güçlü liderlik.”
AK Parti geleneğinde olmayan bir iç tartışma yaşıyor. Hızla buradan
çıkmadığı taktirde, iç tartışmalara sürüklenme tehlikesi ile karşı
karşıya.
İstanbul boğazı güçlü dip akıntılara sahip olduğu için büyük
gemiler boğazı geçerken kılavuz kaptan alıyor. Siyasi partiler de
bu tür geçiş dönemlerini güçlü liderlikler sayesinde hasarsız
atlatabiliyorlar.
Erdoğan güçlü liderliği sayesinde AK Parti’yi iç tartışmalara
sürüklemeden buraya kadar getirdi. Bundan sonra Erdoğan ile
Davutoğlu’nun güç birliği ile bu süreç bir türbülansa girmeden
atlatılabilecek. Yoksa siyasette küçük türbülanslar, büyük
girdaplara dönüşebiliyor.
Cumhurbaşkanı’nın İzleme komitesine dönük eleştirileri üzerine
başlayan bir tartışmanın Arınç-Gökçek düellosunda olduğu gibi başka
yerlere sıçradığına tanık olabiliyoruz.
Bu arada Arınç’ın Bakanlar Kurulu toplantısından sonra
Cumhurbaşkanı Erdoğan’la hukukuna ilişkin yaptığı açıklamalar,
Cumhurbaşkanı tarafından memnuniyetle karşılanmış.
Bu ülkede Süleyman Demirel ile Bülent Ecevit yıllarca birbirlerini
kıyasıya eleştirdiler. Hatta 12 Eylül öncesinde cenaze törenlerinde
dahi tokalaşmadılar. Ama bir gün olsun eşleri hanımefendiler ve
aileleri üzerinden birbirlerini suçlamadılar.
Demirel ile Özal çok ağır siyasi düellolara girdiler. Ama eşleri ve
çocukları üzerinden birbirlerini suçlamadılar.
Arınç-Gökçek tartışmasının en üzücü yanlarından biri oğulların,
damatların ve kızların bu işe karıştırılmasıydı.
Bu ne öfkeymiş böyle?
Bülent Arınç duygu insanıdır. Gökçek’in kendisini istifaya davet
etmesi üzerine açtı ağzını yumdu gözünü. Söyledikleri ayrıca
tartışılabilir ama konuşmanın dozundan kendisi de memnun
kalmamış.
Melih Gökçek’in yaptıklarının ise yenilir yutulur tarafı yok.
Bülent Arınç bu hareket içerisinde bir değerdir. 40 yıllık siyasi
mücadelesinde temiz kalmış, sadece ama sadece davasının peşinden
koşmuş bir isimdir. Milletin vicdanı, Türk siyasetinin
hafızasıdır.
Başbakan, açıklamanın hemen ardından Bülent Arınç’la görüştü. Dün
akşam da Melih Gökçek’i yanına çağırdı, uyardı.
Bu aşamada disiplin mekanizmasının işletilmesi düşünülmüyor. Ama
benzer durumlarla karşılaşılırsa, müsamaha
gösterilmeyecek.
Seçimlere 74 gün kala bu tür tartışmalar, dostları üzer, düşmanları
sevindirir.
AK Parti kurulduğunda, ”Abdullah Gül’ün ikinci adam olduğu partiye
girmem” diyerek AK Parti’den uzak duran, Demokrat Parti macerasına
atılan Melih Gökçek, Gezi olaylarında öne çıkan tutumu, 17-25
Aralık darbe girişimleri süresince sessizliğe gömülen bir çizgiyi
takip etmişti. Paralel yapı Türkiye’de en büyük sıçramayı Melih
Gökçek’in belediye başkanlığı döneminde Ankara’da 15 kat büyümek
suretiyle gerçekleştirmişti. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı adaylığı
sürecinde de Gökçek, partinin başına Abdullah Gül’ün getirilmesi
için çaba gösterenlerden birisiydi. AK Parti içinde hep inişli
çıkışlı, Gezi olayları hariç soru işaretleriyle dolu bir serüveni
oldu.
Gelinen noktada ise eski Türkiye’nin eski partilerinde kalması
gereken parti içi kavgalar şimdi AK Parti’ye taşınmak isteniyor.
Buna göz yumulursa hizipleşmeler başlar ve AK Parti, AK Parti
olmaktan çıkar.
Bu durum Erdoğan-Davutoğlu güç birliği ile aşılacak. Çünkü iki
lider olaya el koydular.
1989 Yerel seçimlerine giderken ANAP’ta Bedrettin Dalan başta olmak
üzere bazı isimler kendisinden o kadar emindi ki, tatile gidip
seçimlerden sonra gelip koltuğa oturacaklarını söylüyorlardı. Öyle
olmadı. ANAP ağır bir hezimet yaşadı. Seçim gecesi ANAP’ın
Necatibey Caddesi’ndeki genel merkezindeydik. Oltan Sungurlu’ya
sonuçları sormuştuk.” Üzerimizden tank geçti” demişti. ANAP
seçimlerden sonra başarısızlığın nedenini tartışmak üzere belediye
başkanlarını Ankara’da topladı. Karayolları Genel Müdürlüğü
salonundaki toplantıda, bir belediye başkanı çıktı ve, ”Çok
havalanmıştık, millet havamızı aldı” dedi.
Testi çatlamadan önce bunları paylaşmak istedim. Testi çatlarsa bir
daha su tutmaz.