Abdülkadir Selvi Ertuğrul Özkök'e fena ayar verdi: Yazdıklarım sızdırma değil, emek işi!
Hürriyet gazetesi yazarları Ertuğrul Özkök ve Abdulkadir Selvi arasında "gazetecilik" tartışması çıktı.
Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)
içindeki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişimi
sonrası yaşananlarla ilişkin yayımlanan "Darbeye Geçit Yok"
kitabıyla ilgili yazı yazan Ertuğrul Özkök'e yanıt verdi. Özkök'ün
tırnak içi ifadeyle, “MİT darbeyi öne aldırmak için mücadele etmiş”
sözüne "Benim öyle bir cümle yok" diyen Selvi, "Ertuğrul Bey, bu
bir algı operasyonuna yönelik bir sızdırma değil, emek işi.
Gazetecilik yazılmayanı yazmak, bilinmeyeni ortaya çıkarmak, perde
arkası bilgilere ulaşmak demek değil mi?" dedi.
Hürriyet yazarı Abdülkadir Selvi'nin "15 Temmuz’a üçüncü
göz" başlığıyla yayımlanan yazısının tamamı şöyle:
15 Temmuz darbe girişimi üzerinden çok önemli bir tartışma yürüyor.
Bu sayede dudak uçuklatacak yeni bilgilere ulaşıyorum. 15
Temmuz üzerinden kelle avcılığına soyunanlar ilgi alanımın
dışında.
15 Temmuz’un üzerinden 1 yıl 18 gün geçmesine rağmen ilişki ağı
ortaya çıkarılabilmiş değil. Çünkü darbenin karakutuları konuşmadı.
O nedenle “Darbeye Geçit yok” kitabına bir şerh düştüm. Bu kitabın
15 Temmuz’u bütün yönleriyle aydınlatma gibi bir iddiasının
olmadığını, gerçek 15 Temmuz’un ileride yazılacağını ve onu da
yazmaya talip olduğumu açık yüreklilikle belirttim.
Darbeyi öne çektirme
Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök’ün yazılarım üzerine kaleme
aldıkları bu açıdan yararlı oldu. Özkök, eski bir genel yayın
yönetmeni olarak açık noktalar yakalayıp oradan bir sonuca gitmeye
çalıştı. Ama gittiği sonuçlar her zaman doğru olmadı. Ertuğrul Bey
tırnak içi ifadeyle, “MİT darbeyi öne aldırmak için mücadele
etmiş”diyor. Benim öyle bir cümle yok. Çünkü öyle bir bilgiye sahip
değilim.
MİT’e gelen ihbar üzerine MİT Müsteşarı’nın önce yardımcısını
Genelkurmay’a göndermesi, ardından kendisinin gitmesi,
Genelkurmay’da yapılan toplantıları anlattığım bölümde, bu
hareketliliğin darbenin sızdığı paniğine yol açtığını ve darbe
saatinin gece 03.00’ten 21.00’e çekilmesine neden olduğunu yazdım.
Gece 03.00’te planlanan darbenin 21.00’de başlatılması bunu
doğruluyor.
Ama sadece bu değil. 15 Temmuz Cuma günü birkaç saat sonra darbe
girişimine maruz kalacak olan Genelkurmay Karargâhı İnönü
Salonu’nda 2. Başkanı Yaşar Güler’in başkanlığında, “Teröristle
Mücadele Harekâtı” toplantısı yapılıyor. Bu toplantıya
katılanlardan biri de Özel Kuvvetler Komutanı Korg. Zekai
Aksakallı. Toplantı saat 14.00’te başlıyor. MİT Müsteşarı’nın
aramasıyla birlikte Yaşar Güler saat 16.15’te toplantıdan çıkıyor.
Ardından Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı İhsan Uyar’a bir not
iletiliyor, o da çıkıyor. Zekai Aksakallı ne olup bittiğini anlamak
istiyor. Komuta katının bulunduğu koridorda darbenin beyin
takımından Mehmet Partigöç ile karşılaşıyor. Aksakallı, Partigöç’ün
çok telaşlı olduğunu ve yüzünün kıpkırmızı olduğunu fark ediyor,
hatta “Hasta mısın?” diye soruyor. Çünkü Partigöç karargâhta olması
nedeniyle trafiği dakika dakika izliyor. Genelkurmay Başkanı Akar
ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan komutanlarla gelen ihbarı önlemeye
yönelik tedbirleri görüşürken karargâhın diğer bölümünde Mehmet
Partigöç, Doğan Öztürk, Orhan Yıkılkan, Cemil Turhan ve Gökhan
Eskidurum değerlendirmesi yapıyor. Saat 20.09’da Genelkurmay
Başkanı Org. Hulusi Akar’ın odasına girince MİT Müsteşarı Hakan
Fidan’ı gören Korg. İlhan Talu da darbe saatinin öne çekilmesi
kararında etkili oluyor.
Saat 20.49’da Mehmet Partigöç, Orhan Yıkılkan, Ramazan Güzel ve
Mehmet Dişli’nin değerlendirmesinden darbenin öne çekilmesi kararı
çıkıyor. Ankara’daki birliklere talimat veriliyor, Genelkurmay
karargâhındakiler silah kuşanıyor, Muzaffer Düzenli İstanbul’daki
irtibat elemanı Yarbay Murat Yanık’ı arayıp darbe saatinin öne
çekildiği haberini veriyor.
Psikolojik savaş
Gelelim MİT Basın Danışmanı Nuh Yılmaz’ın TV’lere bağlanıp darbenin
püskürtüldüğünü söylemesine. O gece darbecilerle sadece sokaklarda
mücadele edilmiyordu. Aynı zamanda ekranlardan da psikolojik bir
savaş veriliyordu. TRT’den darbe bildirisi okunduğunda hükümet
kanadında yaşanan moral bozukluğu ile Cumhurbaşkanı’nın CNN Türk’e
bağlanmasının darbecilere yaşattığı bozgun havası gibi.
Nuh Yılmaz’ın gece 02.31’de yaptığı bu açıklama hâlâ direnmeye
çalışan darbecilerde “kaybettik” duygusunun oluşmasında etkili
oldu.
Özkök, MİT Müsteşarı ile Cumhurbaşkanlığı Koruma Müdürü arasındaki
konuşmadaki ayrıntı hakkında, “15 Temmuz darbe gecesinden tam 1 yıl
15 gün sonra sızdırılması ne anlama geliyor” diye soruyor.
Ertuğrul Bey, bu bir algı operasyonuna yönelik bir sızdırma değil,
emek işi. Gazetecilik yazılmayanı yazmak, bilinmeyeni ortaya
çıkarmak, perde arkası bilgilere ulaşmak demek değil mi? Yılların
güven ilişkisine dayalı olarak elde ettiğim bilgileri paylaştım.
Gazeteciye sızdırma yapılmaz mı, algı operasyonları için
kullanılmaya çalışılmaz mı? O olur da ben o türlerden değilim.
Ertuğrul Bey’in “telefon görüşmelerine ilişkin sadece HTS kayıtları
değil, konuşmaların içerikleri de yayınlansa” talebine yürekten
katılıyorum. Ama bir öneri de benden olacak. 15 Temmuz’u
aydınlatmak için hukukçulardan, gazetecilerden, sözüne itimat
edilecek isimlerden bir “Üçüncü Göz Komisyonu”kurulsa nasıl
olur?