Abdülkadir Selvi 14 Aralık operasyonuna sert çıktı: Türkiye'yi dünyaya rezil etti!
Türkiye’nin gündemini belirleyen ‘14 Aralık Operasyonu’na en ilginç tepkilerden biri Yeni Şafak gazetesinin Ankara temsilcisi Abdülkadir Selvi’den geldi.
Yeni Şafak gazetesi yazarı Abdülkadir Selvi, Gülen Cemaati'ne
yapılan operasyonu değerlendiği bugünkü yazısında "Çok açık ve net
olarak belirtmek istiyorum ki, Zaman Gazetesi basılarak Ekrem
Dumanlı’nın, STV’den Hidayet Karaca’nın alınması yanlış. Kim
yaparsa yapsın yanlışa itiraz ediyorum" dedi.
"Dikkat ederseniz bir süreden beri paralel yapıya ilişkin yazılar
yazmıyorum" diyen Abdülkadir Selvi, bunun nedenini ise şöyle
açıkladı: "Çünkü geçmişte Ergenekon’da olduğu gibi şimdi de paralel
yapı diye bir çuval açıldı içine herkes doldurulmak isteniyor.
Bunun paralel yapıyla mücadeleye zarar verdiğine inanıyorum. Ve
buna karşı çıkıyorum."
Abdülkadir Selvi'nin 'Tek kelime ile yanlış' başlıklı bugünkü
yazısı şöyle:
EVET ÜZÜLDÜM
Güne operasyon haberleriyle başladık.
Zaman Gazetesi Genel Yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı ve STV yayın
Grubu Başkanı Hidayet Karaca gözaltına alındı.
Üzüldüm mü? Evet üzüldüm.
Aynen 4 yıl evvel Mustafa Kaplan’ın bir gece yarısı alınıp
götürüldüğünü haber aldığımda üzüldüğüm gibi.
Ayrıca operasyonun şeklini de doğru bulmuyorum.
Lafı eğip bükmeyi sevmem.
Aynen Ergenekon operasyonu kapsamında Ahmet Şık’ın, Müyesser
Yıldız’ın, Türkan Saylan’ın gözaltına alınmasını doğru bulmadığım
gibi.
Ergenekon süreci Türkiye’nin tarihi hesaplaşma anıydı. Darbe ve
faili meçhuller ülkesi olan ülkem ilk kez darbelerle, Ergenekon
türü derin yapılarla ve faili meçhul cinayetlerle hesaplaşma
imkanını yakalamıştı.
PARALEL YAPI ERGENEKON'U SİLAH OLARAK KULLANDI
Ne zaman ki paralel yapının polisleri Ergenekon’u bir silah olarak
kullanmaya başladılar. İşte o zaman Ergenekon’la mücadele amacından
saptı. Böylece Türkiye yakaladığı tarihi bir fırsatı heba etti.
Ergenekonculara karşı mücadele verdiğimiz gibi paralelcilere karşı
da yüreğimizi ortaya koyduk.
Çünkü şuna inanıyorduk.
Darbe yapmak bir cemaatin işi olamazdı.
İstihbarat savaşı vermek de bir cemaatin işi olamazdı.
Onlar bu kirli savaşı tercih ettiler.
O nedenle bir dönem Silivri kapısı şimdi Zaman gazetesinin önü
oldu.
Hizmet hareketi gitti onun yerini kriminal bir yapı aldı.
Hazin bur durum.
Paralel yapı, Ergenekon’la mücadelede ele geçirdiği gücü iki
noktaya karşı kullanmaya başladı.
1-TSK’da, siyasette, bürokraside ve iş dünyasında ele geçirilecek
hedefler, cemaatin, ”üst aklı” tarafından belirlendikten sonra
istihbarat, Terörle Mücadele, KOM ve yargı işbirliği ile operasyona
dönüştürülüyordu.
2-Medyadan, dini cemaatlerden ve özellikle de Nur cemaatlerinden
Fethullah Hocaefendi’ye karşı gelebilecek eleştirilere karşı hemen
polis ve yargıdaki yapı harekete geçiriliyordu.
Dünkü gözaltılara neden olan, “Tahşiye Operasyonu” da tam bu anlama
geliyor.
Tahşiyeciler kendilerini Risale-i Nurların şerh ve izahlarını yapan
bir grup olarak tanımlıyorlar. Bediüzzaman Hazretleri’nin
talebelerinden Hulusi Yahyagil’in tarzını esas alıyorlar. Hani
Dersim operasyonuna gönderildiğinde, ”Allahım beni kurtar” diye dua
eden vicdanlı Albay Hulusi Yahyagil. Gülen grubunun dinlerarası
diyalog başta olmak üzere hizmet şekline yönelik eleştirilerde
bulunuyorlar. Ama sadece Gülen grubunu eleştirmiyorlar. Yeni Asya
başta olmak üzere diğer Nurcu gruplara yönelik “radikal” itirazlara
sahipler.
PARALEL YAPI ÇOK ZULMETTİ
Gelelim operasyona.
Tahşiye operasyonunu dört yıl önce Mustafa Kaplan’ın cezaevinden
bana gönderdiği mektup üzerine öğrendim.
Kaplan, mektubunda uğradığı haksızlıklardan söz ediyordu.
Haksızlığa uğradılar. Paralel yapı çok zulmetti bu insanlara. 17 ay
boyunca cezaevine kaldılar. El Kaide ile irtibatlı oldukları iddia
edildi. İspat edemediler. Çünkü El Kaide sadece operasyona
meşruiyet kazandırmak için bulunmuş bir kılıftı.
Tahşiyecilere yönelik operasyonda cemaatin polisleri iğrenç
yöntemler kullandılar.
Tahşiyecilerin bir araya gelip Risale-i Nur külliyatını okudukları
dershaneye operasyon yapıldı. Orada 2 el bombası, mermiler ve
krokiler bulundu. Operasyon kapsamında 122 kişi gözaltına
alındı.
Ancak 122 kişinin parmak izi, kan ve doku örnekleri incelendi,
hiçbiri bombalardan alınan örneklerle uyuşmadı. Parmak izleri
operasyonu yapan 3 polise ve bir de hâlâ tespit edilemeyen faili
meçhul bir şahsa ait çıktı.
Peki bunun hesabı sorulmayacak mı?
Mağdur olan insanlar sahte suç delilleri oluşturularak kendilerine
komplo kurulduğunu belirterek 30 Eylül 2014 tarihinde yargıya
müracaat ediyorlar.
Burada suça iştiraki nispetinde o bombaları koyan polislerin, suç
icat eden İstanbul Terörle Mücadele ve KOM müdürlerinin hesap
vermesi ve varsa suçları nispetinde yargılanmaları gerekiyor. Aynı
şekilde birçok hukuksuz dinlemenin altında imzası olduğu gibi
buradaki dinlemelerin talimatını veren Ali Fuat Yılmazer de yargı
huzuruna çıkarılmalı.
Tahşiye grubundan bir tehdit olarak ilk söz eden ise Fethullah
Gülen. 6 Nisan 2009 tarihli konuşmasında Gülen, ”Tahşiye diye bir
şey icat ederler, imkan bulunca bunlar da silahlanabiliyor”
diyor.
PENSİLVANYA'DAN GELEN TALİMATLA OPERASYON
YAPILDI
STV’deki “Tek Türkiye” dizisinde “Tahşiye” grubu bir tehdit olarak
inceleniyor. Zaman ve Bugün Gazetelerinde benzer yazı ve haberler
yayınlanıyor. Bunların ardından 30 Ocak 2010 tarihinde
Tahşiyecilere yönelik operasyon yapılıyor.
Fethullah Gülen’in 6 Nisan’da yaptığı konuşma ile Tahşiyecilere
karşı operasyonun düğmesine basıldığı iddia edilebilir.
Pensilvanya’dan gelen talimatla bu operasyon yapıldı
denilebilir.
Ama Zaman ve STV yöneticilerinin gözaltına alınması ne anlama
geliyor? Zaman Gazetesi’ne giderek polislerin Ekrem Dumanlı’yı
polis otosuna bindirmeleri doğru mu? Basına baskı yapılıyor diye
dünyayı ayağa kaldıranların ekmeğine yağ sürülmedi mi? Bu
operasyonu yapanlar nasıl bir algı yönetimine hizmet ettiklerinin
farkında mı? Yaptıkları Türkiye’yi dünyaya rezil etmekten başka bir
işe yaramadı.
KİM YAPARSA YAPSIN YANLIŞ
Ayrıca bir gazete binasından bir gazetecinin bu şekilde gözaltına
alınmasına kimse itiraz etmese ben itiraz ederim. Yapılan doğru
değil.
Şiddete bulaşmadığı, sahte suç ve delil üretmediği sürece
gazetecilerin, ne suçu var? Kurtlar Vadisi’nde işlenen her konudan
dolayı kanal yöneticilerini mi içeri alıyorsunuz?
Dikkat ederseniz bir süreden beri paralel yapıya ilişkin yazılar
yazmıyorum. Çünkü geçmişte Ergenekon’da olduğu gibi şimdi de
paralel yapı diye bir çuval açıldı içine herkes doldurulmak
isteniyor. Bunun paralel yapıyla mücadeleye zarar verdiğine
inanıyorum. Ve buna karşı çıkıyorum.
Çok açık ve net olarak belirtmek istiyorum ki, Zaman Gazetesi
basılarak Ekrem Dumanlı’nın, STV’den Hidayet Karaca’nın alınması
yanlış. Kim yaparsa yapsın yanlışa itiraz ediyorum.