"ABD GEZİMİZ AKŞAM GAZETESİNE DERT OLDU!..." DİYEN FEHMİ KORU'YA SERDAR TURGUT NE CEVAP VERDİ?...
Fehmi Koru ile aramızda devlet büyüklerinin gezilerine çağrılan gazetecilerin `çağrılma yöntemi´ üzerine bir anlaşmazlık var...
Fehmi Koru ile aramızda devlet büyüklerinin gezilerine çağrılan gazetecilerin `çağrılma yöntemi´ üzerine bir anlaşmazlık var...
Ben onun yapmış olduğu döküme göre bu konuda üç yazı yazmışım. O da dün konuya değindi. Şöyle demiş yazısının ilgili bölümünde: `ABD gezimiz Akşam gazetesine dert oldu´.
Sadece son gezi değil bize asıl dert olan. Bizim derdimiz gazetecilere uygulanan kriterle ilgili. Yani ilkesel bir derdimiz var bizim...
Evet; bunu dert edindik çünkü birilerinin bunu dert edinmesi gerektiğini düşündük. Yoksa gazeteciler kendilerine yapılan her muameleyi iyi çocuklar gibi kabul edip aferin almak için bir sürü şirinlikte bulunarak hayatlarını geçirip gideceklerdi.
AKP sonrasında hayli kurumlaşmış görünen şimdiki uygulamaya göre, devlet adamı resmi gezisine çıkmadan önce yanında götüreceği gazeteciye ismen davet çıkarıyor ve gidiyorlar.
Sonunda ne oluyor; gazeteci politikacı tarafından tercih edilmiş oluyor. Politikacı sempatiyle bakmadığı bir gazeteciyi seçme cesareti ve ilkesini gösteremeyeceğine göre (Batılı bir tavırdır bu. Bunu beklememiz de haksızlık olabilir tabii ki...) ve de devlet adamı açıklamalarını uçağın özel bölümünde yaptığından, bu da zaten sempatiyle bakmakta olan gazeteciye ilave bir psikolojik baskı oluşturuyor.
O geziyle ilgili eleştirel bakış açısı, bir objektif yazı beklenilmesi imkanı da tamamen ortadan kalkıyor.
Amaç da bu zaten. Temelde eleştiriden korku var. Bir siyasetçi neden bu kadar fazla korkar eleştirel bakabilecek gazeteciden ve neden onu bu kadar kontrol altında tutmaktan? Bu da bizce meçhul.
Uzmanlar, bu korkunun psikolojik kökenlerine insin artık.
Peki, biz ne diyoruz? Geziyi izleme daveti kişiye özel değil, kuruma yapılsın. O kurum da geziye gidecek gazeteciyi kendisi atasın. İdeali, uçağa bile binmesin kimse.
Devlet adamıyla gazetecinin sosyalleşme çabaları aslında kimseyi alakadar etmemekte ve gazetecinin bir politikacı ile bu kadar yakın olması da etiğe aykırı bir durumdur.
Peki devlet adamı bu durumda memleket meseleleri hakkında uçakta açıklama yapamayacak mı?
Eğer kendisini tutamayacaksa basın danışmanına bir metin hazırlatır, uçak iner inmez her basın kuruluşuna dağıtılır bu açıklama.
Şimdiki durumda uçaklara özel davet edilen gazeteciler, temelde basın danışmanı statüsüne düşürülmüş olduklarından yeni uygulamada pratikte fazla bir şey ifade etmeyecek.
Evet; davet gelir, yayın yönetmeni o gezinin gerektirdiği uzmanlığa sahip gazeteciyi o iş için atar. Bir gezide o gider, bir diğerinde ise başkası. Şimdi olduğu gibi her geziye aynı isimlerden oluşan üst düzey gazeteciler gitmez.
Devlet adamlarının üst düzey gazeteci merakı da var. Bu da ayrıca analiz edilmesi gereken bir psikolojik durum.
Biz bunu demişiz ve zorunluk nedeniyle yine tekrarlıyoruz kendimizi. Çünkü Taha Kıvanç imzasıyla Fehmi Koru dünkü yazısında benim önerim için demiş ki; `ilk bakışta kulağa hoş gelse de sorunlara yol açabilecek bir yöntem bu.´
Doğrusu tam anlayamadım. Ben karşı çıktığım yöntemde nelerin sorun olduğunu açıklıkla yazdım. Fakat Fehmi Koru´nun benim önerimde olabileceğini söylediği sorunların ne olabileceğini katiyen anlayamadım. Meseleyi açarsa anlarız sanıyorum.
Benim önerimin demokrasiye daha uygun olduğunu sanıyorum. Bu sadece benim kaygım da olabilir. Eğer öyleyse bilelim yeter.