19 Tem 2016 10:24 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 21:24

ABD, Fethullah Gülen’i iade eder mi, etmez mi?..

Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar son günlerin tartışma konusu “Fethullah Gülen’in iadesi” meselesinin mümkün olup, olmadığını analiz etti…

Efendim; darbe girişimi olayı zaten var olan bir tartışmaya yeni boyutlar ekledi. Bu ise Fethullah Gülen’i ABD nin “İade etmesi”nin daha kesin bir dille istenmesiydi. Tabii bu gerçekleşir mi gerçekleşmez mi henüz bilinmez. İşte bu yazıda bunun gerçekleşme dinamiklerinin olup olmadığını, olur ise nasıl, olmaz ise niçin olmayabileceğini tartışmaya çalışacağım.

Malum; Gülen ve Erdoğan’ın yolu çok ani ve sert biçimde ayrıldı. Aslında önceden kimi işaretleri olsa da bu çelişki bilhassa “7 Şubat 2012 MİT Darbesi” ile tam anlamıyla su yüzüne çıktı. O tarihten sonra kavga şiddetini arttırarak sürdü ve “17 / 25 Aralık Operasyonları” ile artık geri döndürülemez noktaya geldi. Ondan sonra birbirlerini düşman belleyen her iki kesimde rakiplerine söylemediklerini bırakmadılar. Bu noktadan sonra hükümet inisiyatifi ele almış, devlet kadrolarından (Özellikle emniyet ve yargıda) artık “FETÖ” diye anılan yapının mensupları “temizlenmeye” başlamışlardı. Ayrıca okullar, medya organları ve para kaynaklarına yönelik bir dizi “operasyon” yapıldı.

Söz konusu süreçte “Gülen’in iadesi” konusu birçok kez söz konusu olup, gündeme gelse de bu konuda ne kadar “ısrarcı” olunduğu yahut “ciddi” şekilde yüklenildiği de tartışılır. (Belki de Gülen’in buraya getirtilmesinin daha çok sorun yaratacağı ya da orada kalmasının daha iyi olacağı düşünüldü) Gene de arada sırada çeşitli vesilelerle bu konuyu “hatırlatmaktan” da geri durulmadı. Diplomatik olarak arka planda neler döndüğünü bilmiyoruz ama ancak dişe dokunur bir sonuç çıkmadı veya elde edilemedi. Şimdi ise tamamıyla farklı bir zemin ya da “gerekçeler” oluştu.

DARBE GİRİŞİMİ KONJOKTÜRÜ TÜMÜYLE DEĞİŞTİRDİ!..

15 Temmuz başarısız darbe girişimi sadece iç siyasette değil, dış siyasette de konjonktürü tümüyle değiştirdi. Hükümet bu konuda çok avantajlı bir konum elde etti. Söz konusu durum artık bir “Bir cemaat liderinin istenmesi”, “İki kesim arasındaki çekişme”, hatta “Türkiye’nin iç meselesi” olmaktan çıkıp bambaşka bir renge büründü. Bu kez konu “ordu” ve “darbe” gibi hassas noktalara savruldu.

Artık verilmesi talep edilen kişi “Meşru hükümete karşı darbeye kalkışan biri”ne, “Seçilmiş parlamentoya ve anayasal demokratik sisteme karşı komplo kuran kişi”ye, “Ordu içindeki taraftarlarını kışkırtarak askeri darbeye teşvik eden” bir şahısa dönüştü. Yani ki Gülen, imaj olarak “batının temel değerlerine aykırı” bir konuma ister istemez sürüklendi. Zaten hakkında oluşan cari algı da bu.

Lakin iş bu kadarla bitmiyor. Çünkü iade hem birçok faktöre bağlı hem de aslında özü gereği siyasi bir konu. Ancak bu kez hükümetin eli ABD karşısında eskisinden daha güçlü ve belli ki daha ısrarcı davranacaktır. Ancak ABD’nin de hemen “demokratik idealler” adına “Ne demek, hay hay, buyrun hemen verelim” demesini beklemek de biraz saflık olur. İşler böyle yürümüyor!

ABD, böylesi bir adımın kendisi açısından artılarını ve eksilerini hesaplayacaktır. Daha doğrusu bu ABD’nin önümüzdeki dönemde Erdoğan ve AKP iktidarından beklentileri ve hesaplarıyla doğru orantılı olacaktır. Hatta bazı pazarlıklarla kimi tavizler bile istenebilir. Ancak unutulmamalı ki diplomatik sahada kesin “olur”lar veya “olmaz”lar yoktur!

Nitekim ABD’den gelen ilk açıklamalar –yoruma bağlı olarak- hem edilebileceğine hem de edilmeyeceğine dair çelişkili işaretler taşıyor. Örneğin ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin “Türkiye Gülen’in iadesi için iddialar değil kanıt göndermeli.” şeklindeki demecine bakılırsa “iade edilmeyeceği” ya da en azından ayak direyeceğine yorulabilir. Aynı şekilde ABD’nin Türkiye Büyükelçisi John Bass’in ya da Beyaz Saray’ın açıklamasındaki gibi “Türkiye'den Gülen'in iadesiyle ilgili olarak bir talep gelirse iade anlaşmaları çerçevesinde değerlendirilecektir” şeklindeki demeci “edilebileceğine” de yorumlanabilir. Ancak hiçbirinden kesin bir sonuç çıkmaz. Daha ziyade işin biraz soğumaya ya da sürüncemeye bırakılacağına bile yorulabilir.

İHTİMALLER NE OLABİLİR?..

Şüphesiz bu konuda şu aşamada kesin ve net bir şey söylenemez. Daha doğrusu bir sürü “eğer” şartına bağlı. Ancak daha şimdiden kamuoyunda tartışmalar başlamış durumda gözüküyor. Kimileri “Gülen CIA ajanı, ABD ajanını vermez”, “Gülen cemaati aslında CIA örgütlenmesi, adamını teslim etmez.”, “ABD, Gülen’i teslim ederse tüm kirli çamaşırları ortaya dökülebilir” derken, (Hatta bazıları “O zaman Gülen’i öldürebilirler” bile diyebiliyor) kimileri de “Gülen ABD için o kadar önemli değil, feda edilebilir”, “Gülen hareketi zaten bitmiştir verse ne olur vermese ne olur”, “Gülen kullanım ömrünü doldurmuştur, önemi kalmadı”, vb şeklinde konuşuyor. Dikkat edilirse verme ya da vermeme gerekçelerini savunanlar bile aslında “negatif kanaatlerle” konuşuyor.

Peki bu ajitatif yüklemelerin dışında reel olarak olayın gerçekleşme ihtimali nedir? Şimdi senaryosal bazı varsayımlar geliştirelim.

1) İade olabilir ama bu da bir dizi gelişmeye ve dengeye bağlı kalabilir. Ayrıca iade prosedürü teknik olarak bazı kesin koşullara bağlanıp gerçekleştirilebilir. Bunu o günün şartları belirler.

2) ABD adı “Darbe tertipleyicisi” ne çıkan bir kişiyi koruyor görüntüsü vermek istemeyebilir. Sadece “dini lider”lik söz konusu olsaydı bunu “inanç özgürlüğü” adı altında savunabilirlerdi. Ancak işin boyutu değişti. Şimdi “Korumaya çalışıyor” görüntüsü vermek istemeyebilirler.

3) Eğer iddia edildiği gibi darbenin arkasında ABD veya ABD içi bir klik varsa ABD, bir “diyet” öder gibi belli şartlar altında bu yola gidebilir. Olayın fazla zorlanmadan kapanmasını isteyebilir.

4) Hiçbir şekilde vermez ve Türk hükümetinin iade talebinin “Tatmin edici gerekçelere dayanmadığını” söyleyebilir.

5) “İnceliyoruz, araştırıyoruz” vb gibi gerekçelerle sürece yayarak, olayı soğumaya, gündemden düşmeye bırakabilirler. “Oyalama taktiği” izleyebilir. Hatta ümit verip son anda cayabilirler.

6) Başka bir ülkeye geçmesine (Örneğin Kuzey’de Kanada veya Güney Amerika’da
herhangi bir ülke gibi) zemin hazırlayıp, gidişine göz yumabilirler. Böylelikle başlarındaki bir “sorun”dan kurtulmuş olurlar.

Şüphesiz başka ihtimaller ya da ara formüller de olabilir. Ancak her ne olursa olsun Gülen meselesi artık hem ABD, hem Türkiye açısından “eskisi gibi” sürdürülemeze benziyor. Şimdilik meçhul olan bunun karşılığının ne şekilde olacağı. Tabii “Gülen’in iadesi” durumunda ne olur o ayrı bir yazı ve tartışma konusu.

Öyle anlaşılıyor ki bu konu artık hükümet açısından tam bir “prestij” meselesi haline gelmiştir. Bunun gerçekleşmesi ise tamamıyla önümüzdeki süreçteki gelişmelere ve hükümetin elindeki kartlara bağlı. Bu biraz da “İade tartışması”nın nasıl seyredeceğine endeksli görünüyor!..

19.07.2016.

[email protected]