’’bana İş Vermiyor, Niye Yalakalık Yapayım’’ Dediği Devletin Bir Kurumuna, 7
"Genlerimizde darbecilik vardı" diye yazdığı yazı büyük ses getiren Posta köşe yazarı ve Kanal D Haber anchormani Mehmet Ali Birand, son olarak TRT Haber’e konuştu…
O uzun konuşmada zaten her gazetecide olması gereken bir özellikten söz etti ve devletle işi olmadığını, bu nedenle iktidardaki AKP’ye yağcılık yapmasına gerek olmadığını aynen şu sözlerle söyledi:
“Recep Tayyip Erdoğan benim babamın oğlu değil. Bana iş vermiyor. İhale peşinde koşmuyorum.”
Peki; gerçek böyle mi?
Bu sorunun yanıtını bulmak için birkaç ay geriye gidelim:
Hatırlarsınız, TOKİ’nin Galatasaray için yaptırdığı Türk Telekom Arena Stadı açılacaktı ve bütün televizyonlar gibi Mehmet Ali Birand’ın anchormanliğini üstlendiği Kanal D de canlı yayındaydı… Birçok televizyon canlı yayını birkaç dakika sürdürüp kesti… Ama Mehmet Ali Birand, belki de anchormanlik macerasının en uzun “canlı haber yayını”nı o stattan yaptı…
Ve TOKİ Başkanı’nın Galatasaray yönetimini eleştirmesiyle başlayan meşhur protestolar sırasında, “Eyvah, eyvah” diye çığlığı bastırarak, yayını kestirdi…
Hiç düşündünüz mü; bir gazeteci, siyasetçilere ve bürokratlara yönelik bir protesto başladı diye neden “Eyvah, eyvah” diye çığlık atar? Neden gazetecilik ilkeleri gereği olayı başından sonuna kadar ekranlara yansıtması gerekirken, apar topar canlı yayını kestirir?
Ne yalan söyleyeyim; benim başıma böyle bir şey gelse, bir gazeteci olarak bundan üzüntü duymam, tam tersine o sırada yayında olmanın avantajını kullanarak rakiplerime fark atarım…
Ama Mehmet Ali Birand böyle yapmadı ve “Eyvah, eyvah” diye bağırarak, istem dışı bir tepkiyle çok önemli bir açık verdi…
O açık da; Birand’ın, oğlunun üzerinde görünen şirket aracılığıyla TOKİ’ye 400 bin lira karşılığı bir “TOKİ belgeseli” çektiğiydi…
Evet; yanlış okumadınız, “Bana iş vermiyor, ben ihale peşinde koşmam” diye efelenen Birand’ın oğlunun üzerinde görünen bir yapım ve halkla ilişkiler şirketi var…
Ve bu şirket; iktidarın en önemli kurumlarından biri olan TOKİ’ye belgesel çekti… Hem de piyasada 60-70 bin liraya yapılabilecek bir iş karşılığında 400 bin lira aldı…
Birand bu belgeseli çekebilmek için, gerçekten de söylediği gibi “ihale peşinde” koşmadı… Çünkü TOKİ, bu işi Birandlar’ın şirketine ihalesiz verdi! Ve Birand Türk Telekom Arena’daki protesto olayının hemen ardından günlerce, iktidarın ve TOKİ’nin haklılığını savunan bir yayın politikası izledi.
Bu da yetmedi; TOKİ Başkanlığı’ndan ayrılıp milletvekili adayı olan Erdoğan Bayraktar’ı 32. Gün’e çıkardı ve “seçimin yıldızı” diye anons etti…
Emin Çölaşan’ın, “Askere gidip, beni kullanın” demekle suçladığı Mehmet Ali Birand, bugün sözüm ona “itiraflarda bulunarak”, asker karşıtlığı yapanlara yanaşmaya çalışıyor…
Bakalım bir gün, “İhale peşinde koşmadım ama aile şirketimiz TOKİ’ye 400 bin liraya belgesel çekti” diye de itirafta bulunacak mı?
O uzun konuşmada zaten her gazetecide olması gereken bir özellikten söz etti ve devletle işi olmadığını, bu nedenle iktidardaki AKP’ye yağcılık yapmasına gerek olmadığını aynen şu sözlerle söyledi:
“Recep Tayyip Erdoğan benim babamın oğlu değil. Bana iş vermiyor. İhale peşinde koşmuyorum.”
Peki; gerçek böyle mi?
Bu sorunun yanıtını bulmak için birkaç ay geriye gidelim:
Hatırlarsınız, TOKİ’nin Galatasaray için yaptırdığı Türk Telekom Arena Stadı açılacaktı ve bütün televizyonlar gibi Mehmet Ali Birand’ın anchormanliğini üstlendiği Kanal D de canlı yayındaydı… Birçok televizyon canlı yayını birkaç dakika sürdürüp kesti… Ama Mehmet Ali Birand, belki de anchormanlik macerasının en uzun “canlı haber yayını”nı o stattan yaptı…
Ve TOKİ Başkanı’nın Galatasaray yönetimini eleştirmesiyle başlayan meşhur protestolar sırasında, “Eyvah, eyvah” diye çığlığı bastırarak, yayını kestirdi…
Hiç düşündünüz mü; bir gazeteci, siyasetçilere ve bürokratlara yönelik bir protesto başladı diye neden “Eyvah, eyvah” diye çığlık atar? Neden gazetecilik ilkeleri gereği olayı başından sonuna kadar ekranlara yansıtması gerekirken, apar topar canlı yayını kestirir?
Ne yalan söyleyeyim; benim başıma böyle bir şey gelse, bir gazeteci olarak bundan üzüntü duymam, tam tersine o sırada yayında olmanın avantajını kullanarak rakiplerime fark atarım…
Ama Mehmet Ali Birand böyle yapmadı ve “Eyvah, eyvah” diye bağırarak, istem dışı bir tepkiyle çok önemli bir açık verdi…
O açık da; Birand’ın, oğlunun üzerinde görünen şirket aracılığıyla TOKİ’ye 400 bin lira karşılığı bir “TOKİ belgeseli” çektiğiydi…
Evet; yanlış okumadınız, “Bana iş vermiyor, ben ihale peşinde koşmam” diye efelenen Birand’ın oğlunun üzerinde görünen bir yapım ve halkla ilişkiler şirketi var…
Ve bu şirket; iktidarın en önemli kurumlarından biri olan TOKİ’ye belgesel çekti… Hem de piyasada 60-70 bin liraya yapılabilecek bir iş karşılığında 400 bin lira aldı…
Birand bu belgeseli çekebilmek için, gerçekten de söylediği gibi “ihale peşinde” koşmadı… Çünkü TOKİ, bu işi Birandlar’ın şirketine ihalesiz verdi! Ve Birand Türk Telekom Arena’daki protesto olayının hemen ardından günlerce, iktidarın ve TOKİ’nin haklılığını savunan bir yayın politikası izledi.
Bu da yetmedi; TOKİ Başkanlığı’ndan ayrılıp milletvekili adayı olan Erdoğan Bayraktar’ı 32. Gün’e çıkardı ve “seçimin yıldızı” diye anons etti…
Emin Çölaşan’ın, “Askere gidip, beni kullanın” demekle suçladığı Mehmet Ali Birand, bugün sözüm ona “itiraflarda bulunarak”, asker karşıtlığı yapanlara yanaşmaya çalışıyor…
Bakalım bir gün, “İhale peşinde koşmadım ama aile şirketimiz TOKİ’ye 400 bin liraya belgesel çekti” diye de itirafta bulunacak mı?
DİĞER YAZILARI
Öcalan ile Demirtaş’ın milletvekili seçileceğini ilan etti! Rasim Ozan’ı kim ‘gaza’ getiriyor?
Müsavat Bey, azgın yaratıkları bağlayın! Gazetecilere yönelik ‘koruma terörü’, İYİ Parti’ye sıçradı
TRT, muhalefete yer vermek zorunda değilmiş!
Ayşenur Arslan'dan tokat gibi açıklama!
Medyada ‘aralık kabusu’ başladı! Üç kuruş zam için “işten çıkarılacaklar” listeleri hazırlanıyor…