11 Mayıs 2018 15:06 Son Güncelleme: 20 Kas 2018 00:59

8. Güncel Dini Meseleler İstişare Toplantısı

- Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş:- "İslam'ın kadim müktesebatının neticesi olan fıkhın ilke ve yöntemlerini göz ardı ederek, egemen paradigmaların ve konjonktürel anlayışların etkisinde kalarak fetva vermek hakikat adına ciddi bir savrulmadır"- "Gerek ibadet, gerek muamelat ve gerekse...

İSTANBUL (AA) - Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, "İslam'ın kadim müktesebatının neticesi olan fıkhın ilke ve yöntemlerini göz ardı ederek, egemen paradigmaların ve konjonktürel anlayışların etkisinde kalarak fetva vermek hakikat adına ciddi bir savrulmadır." dedi.

Erbaş, Din İşleri Yüksek Kurulunun "Dinin Anlaşılması Meselesi: Sabiteler ve Değişkenler" başlığıyla düzenlediği "8. Güncel Dini Meseleler İstişare Toplantısı"nın açılışına katıldı.

İslam dininin temel kaynakları Kur'an-ı Kerim ve Hazreti Peygamber'in sünnetinin kıyamete kadar bütün insanlığa kılavuzluk edeceğini belirten Erbaş, "Zaman ve mekanla sınırlandırılmadan kıyamete kadar her çağa ve her çağın problemlerine ışık tutması, Kur'an ve sünnetin evrenselliğinin bir gereğidir. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus, sabite ve değişkenler arasındaki hassas dengeyi doğru kurabilmektir. Bugün, zamanın ve şartların değişmesiyle farklı mahiyet ve yönelimler kazanan meseleler karşısında kuşanmamız gereken tavır, İslam'ın sabiteleri ile birlikte hayatın gerçeklikleri ve değişkenlerini de dikkate almaktır." diye konuştu.

Erbaş, İslam'ın ideal ve evrensel ilkelerinin farkında olmanın, sosyal gerçeklikleri yok saymadan, toplumsal değişimin yasalarını doğru okumanın önemine işaret ederek, hayatı doğru tahlil ederek bugünü ve yarını doğru inşa etmeye katkıda bulunmanın, mühim bir ideal olduğunu kaydetti.

Asırlar öncesine ait bir fetvayı, arka planını ve zamanın ruhunu dikkate almaksızın aynı form ile olduğu gibi bugüne taşımanın sağlıklı bir yaklaşım olamayacağına dikkati çeken Erbaş, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Geçmişten nakledilerek gelen ve çoğu da ilgili olduğu dönemin örf, adet ve sosyal dokusunun gereklerini günümüze yansıtan cüzi hükümleri bilmek ve aktarmak fıkıh değildir. Zira söz konusu yöntem, kıyamete kadar baki kalacak olan İslam'ın hayata ve topluma hakim kılınması için yeterli ve işlevsel bir metot da değildir. İslam'ın kadim müktesebatının neticesi olan fıkhın ilke ve yöntemlerini göz ardı ederek, egemen paradigmaların ve konjonktürel anlayışların etkisinde kalarak fetva vermek hakikat adına ciddi bir savrulmadır. Mezheplerde yerleşik hale gelen fetvaları, 'nas' telakki edilip kutsallaştırmadan, Kur'an ve sünnetin belirlediği normları, tarihsel ve toplumsal şartlarla kayıtlayıp topyekun değişime konu etmeden, bahsini ettiğimiz dengeli ve tutarlı yaklaşımla hareket etmek gerekmektedir."

Erbaş, İslam'ın insan, eşya ve hadiselere bakışını tahkim ederek insanlığın sosyal ve manevi krizlerine çözüm üretmenin, Müslüman ilim adamlarının sorumluluğu olduğunu belirterek, fıkhın hayatla birlikte yürümesi, Allah'ın erdemli bir toplum oluşturmak için gönderdiği değerlerin hayata hakim kılınabilmesi için alan uzmanlarının çok etkin bir rol üstlenmesinin gerektiğini söyledi.

Erbaş, ayrıca söz konusu sorumluluğun, dinin ana kaynaklarının yani Kur'an ve sünnetin doğru anlaşılıp yorumlanmasını, Kur'an ve sünnet çerçevesinde sahih doğru güncel bilgilerin üretilmesini, üretilen bu bilgilerin anlaşılır bir dil ve üslupla sunulmasını zorunlu kıldığını dile getirdi.

Boş bırakılan bir alan ya da geç kalınan bir meselenin istismara açık hale geldiğini vurgulayan Erbaş, şunları kaydetti:

"Bu noktada, toplumu din konusunda en doğru şekilde Kur'an ve sünnet çizgisinde usule riayet ederek aydınlatmak için üzerine düşen vazifeyi hakkıyla ifa etmeye çalışan Din İşleri Yüksek Kurulumuzun varlığı ve konumu oldukça önem arz etmektedir. Aksi takdirde, boş bırakılan bir alan ya da geç kalınan bir meselenin istismara açık hale geldiğini ve zaman zaman ciddi bir soruna dönüşebildiğini ifade etmek her türlü izahtan varestedir. Gerek ibadet, gerek muamelat ve gerekse diğer fıkhi problemler karşısında, meseleler toplumun gündemini ve algısını kuşatarak belirli teamül ve anlayış oluşmadan söz konusu hususları gündemimize almamız hayati öneme haizdir. Her konuda topluma yön verme, rehberlik etme ve ufuk tayin etme gibi önemli bir mükellefiyetimizin olduğunun altını bir kez daha çizmek istiyorum."

İki gün sürecek toplantıya, Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Dr. Ekrem Keleş, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Dr. Selim Argun, Diyanet İşleri eski başkanları Lütfi Doğan ve Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, İstanbul İl Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Din İşleri Yüksek Kurulu üyeleri, çeşitli üniversitelerden rektör, dekan ve akademisyenler katılıyor.