14 Ara 2009 10:51 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 14:00

70'LERİN SONU,80'LERİN BAŞI!..İSLAMCILAR NEDEN CUMHURİYET OKUDU?

Meslek hayatında 40 yılını deviren gazeteci Hasan Cemal'i,Ahmet Hakan "kişisel" bir kalemle ele aldı.Yazının ilginç noktaları ise Ahmet Hakan'ın gençlik yıllarında bir "Cumhuriyet okuru" olduğunu itiraf edişi...

BEN lisedeydim...

Hasan Cemal ise Cumhuriyet´in başında...

"70´lerin sonu / 80´lerin başı" diyelim...


O zamanlar Cumhuriyet Gazetesi bir efsaneydi.


Cumhuriyet okuru olmak saygın bir mevkii elde etmek için önemli bir göstergeydi...


Hatta bu yüzden bazı gösterişçi tipler, "Cumhuriyet" yazısı görünecek şekilde katlayıp ceket ceplerine koyarlardı gazeteyi.


Sonra bu gösterişçi tutumla epey kafa bulunmuştur.


"Okunmayan ama gösterilen gazete" falan denilerek...


* * *


O dönemlerde İslami kesimde de hatırı sayılır bir okur kitlesi vardı Cumhuriyet´in...


Ben okurdum mesela...


İlhan Selçuk´u, Ali Sirmen´i, Hasan Cemal´i, Uğur Mumcu´yu iştahla okurdum.


Herkesin Kenan Evren´e biat ettiği dönemde Cumhuriyet´in elinden geldiğince muhalefet yapmasını "delikanlıca" bulurdum.


Ağırbaşlı görünümü, siyah beyaz ciddiyeti fazlasıyla güven verirdi bize...


Birinci sayfadaki tarafsızlık ise hepimizi etkilerdi.


Ama İslami kesim nezdinde Cumhuriyet´i muteber kılan olay şuydu:


İran´da İslam Devrimi oluyordu ve Cumhuriyet muhabiri Cengiz Çandar, olup bitenleri destansı bir dille kaleme alıyordu...


O dönemin İslamcıları, devrim günlerinin ateşini Cengiz Çandar´ın kaleminden Cumhuriyet´te okumuştur...


O dönem bizim eve de girerdi Cumhuriyet...


Koyu "Selametçi" olan babam, Cengiz Çandar okurdu.


* * *


Aslında bir imam hatipli olarak yığınla itirazım vardı Cumhuriyet´e...


Bir kere...


"İrtica" konusunu her zaman çok abarttıklarını düşünürdüm...


Ayrıca...


İslami kesimin hayat tarzına karşı fazlasıyla hoşgörüsüz olduklarına dair bir kanaatim vardı...


Çarşaflı kadınları aşağılayan karikatürler falan...


Ama yine de uzak duramazdım Cumhuriyet´e...


Ve şimdi çok daha iyi anlıyorum ki...


Bizim de Cumhuriyet´e kayıtsız kalamayışımıza neden olan o sihirli kıvam, Hasan Cemal´in eseriymiş...


Ya da şöyle söyleyeyim:


"Batılı bir gazete" ile "ulusalcı solcu tutum" arasındaki dengeyi biraz da Hasan Cemal sağlıyormuş...


Sonra denge bozuldu.


Önce Hasan Abi´nin ekibi gazeteye hâkim oldu...


Ama Nadir Nadi´siz, İlhan Selçuk´suz, Uğur Mumcu´suz, Ali Sirmen´siz Cumhuriyet mi olurmuş?


Olmadı tabii...


Ardından Hasan Abi ve ekibi gitti, diğerleri geldi...


Bu sefer de "Batılı bir gazete" yönü ağır bir darbe aldı Cumhuriyet´in...


Büyü bozulmuş, kıvam kaçmıştı...


* * *


Sanırım Hasan Abi, Cumhuriyet´in kıvamı tam tutturduğu o günleri hiç ama hiç unutamadı...


Sabah´ta yazarken de... Milliyet´te yazarken de...


Mesleğinin 40. yılını idrak ettiği şu günlerde de...


Hep o büyülü kıvamın nostaljisiyle yaşadı...


Hatıralar biriktirmesi, notlar tutması, tuttuğu o notları yıllar sonra yayınlaması falan hep bu yüzden galiba...


* * *


Hasan Cemal, benim için ilk ne zaman "abi" oldu?


O bana ilk ne zaman "Ne var ne yok oğlum?" demeye başladı?


Ne zaman teklifsiz tekellüfsüz birbirimize takılmaya başladık?


Hatırlamıyorum...


Ama hatırladığım bir şey var:


Daha matbuat işlerinde tıfıl konumunda bile değilken...


En imrendiğim, en çok gıpta ettiğim gazeteciydi Hasan Abi...


Ciddiyeti, vakarı, vicdan ölçüleriyle hareket etmesi falan etkiliyordu beni...


Yakışıklıydı... Jantiydi... Ve de soğukkanlıydı...


Duyardık:


Ece Bar´a gidermiş, gayet havalı bir şekilde etrafı keser gibi yaparmış...


* * *


Hasan Cemal´i takdir ettiğim anlar, eleştirdiğim anlardan çok daha fazladır.


Takdirimin doruklara çıktığı günü ise gayet net bir şekilde anımsıyorum.


"27 Nisan Bildirisi" yayınlanmıştı.


Ben dahil en demokrat bildiğimiz isimler bile aşırı temkinli davranıyordu...


"Bildiri yanlış oldu ama hükümet de hak etti bunu" falan diye laf çevirmeler...


Ve 28 Nisan sabahı...


"Hasan Abi" bütün haber kanallarına tek tek çıkıyor.


Ve hep aynı şeyi söylüyor...


Hem de en sert bir şekilde:


"Bu bildiri demokrasiye vurulan bir darbedir. Hükümetin emrindeki askerler, böyle bildiri yayınlayamazlar... Burası muz cumhuriyeti değildir."


Ben Hasan Cemal´i hep bu çıkışıyla hatırlayacağım...



Ahmet Hakan/HÜRRİYET