45 yıllık Şehir Tiyatroları oyuncusundan Kadir Topbaş'a mektup: Bizi ancak siz anlarsınız...
Tiyatro ve sinema sanatçısı Nedret Güvenç, kurumda açığa alınmalara ve işten çıkarmalara yönelik tepki gösterdi.
Şehir Tiyatroları’na 45 yıl emek veren tiyatro ve sinema sanatçısı Nedret Güvenç, kurumda açığa alınmalara ve işten çıkarmalara yönelik tepki gösterdi. Güvenç, kurumun doğrudan bağlı olduğu İBB Başkanı Kadir Topbaş’a mektup yazarak “Kararı geri aldırın” çağrısı yaptı. "Yıllardır sanki başımızda bir çekiç varmış gibi hep tedirgindik" diyen Güvenç, "Ama bakın yüz yıl geçti, o kara imzayı hiçbir başkan atmadı, sorumlu bir sanat duygusuyla şehrin tiyatrosunu hep korudular. Mektubumla sizin sanatçı yanınıza sesleniyorum. Lütfen çocuklarımız yuvalarına dönsün ve yeni sezonumuzda perdelerimizi rahat rahat açalım. Bu konuda anlayışınıza ve sanat sevginize güveniyorum" ifadesini kullandı.
Cumhuriyet'ten Ceren Çıplak'a konuşan Güvenç, “performans düşüklüğü” gerekçesiyle işten çıkarılan 20 oyuncudan sadece 11’inin değil, hepsinin kuruma geri alınması için çağrı yaptı. Güvenç, "tiyatronun protest bir sanat olduğunu bu nedenle gerçekleri dile getirdiği için iktidarların her zaman hedefi olduğunu" vurguladı. Güvenç, şunları söyledi:
“Bazen Shakespeare ile bazen Molière ile iktidarların ağzının payını verirsin. Bu yüzden tiyatro kritik bir meslektir. Dikta kuranların işine gelmez. Daima hücumlara uğrar, bıçak sırtı ilerler. Belediye de her zaman başımızda çekiç gibidir, bizimle hep uğraşmıştır. O yüzden zaman zaman işlerine karıştıkları için Muhsin Hoca şapkasını alıp gitmiştir. Muhsin Hoca’yla belediye arasında her zaman bir çekişme olmuştur” dedi. Siyasi isimlerin son yıllarda hiç tiyatroya gitmediği belirten Güvenç, “Çoğu devlet adamımız kitapsız. Niye kitapsız diyorum? Gazete bile okumuyorlar... Büyük bir devrimci Che Guevara için eşkıya diyebiliyorlar. Bu tam anlamıyla gaflet ve delalet içinde olduğumuzu gösteriyor."
Güvenç, Kadir Topbaş'a yazdığı mektubunda, şunları ifade etti:
“Çok değerli belediye başkanımız Kadir Topbaş Bey, Bu açık mektup bir dertleşmedir. Lütfen samimiyetime inanın. Siz bir mimarsınız. Bilinir ki mimari, estetik olarak tüm sanatları kapsayan asil bir branştır. Böyle bir mesleğe sahip olduğunuz için ne mutlu size. Bir gün sizinle beraber bir oyun izlediğimizi hatırlıyorum. Finalde oyuncuları büyük bir zevkle alkışlamıştınız da ‘bu Başkan tiyatroyu çok seviyor, ne güzel, ne güzel’ diye düşünmüştüm. Bu yıl 100. Yılını kutladığımız tiyatromuzda tam 45 yıl çalıştım. Orada büyüdüm, orada bilinçlendim, sağlam ve ilkeli bir sanatçı olma yolunda ilerlerken sanatçı kişiliğimi orada bütünledim, bu nedenle tiyatroma çok şey borçluyum. Böyledir bizde, bir ocaktır, bir okuldur Darülbedayi. Usta çırak eğitimi deriz ya, bilirsiniz işte, öyle yetiştirildik biz. Büyük Muhsin, koca Behzat, Vasfi Rıza Hoca, Raşit Rıza Hoca, Galip Arcan Hoca, Talat, Avni, Hadi, Sami, Reşit, Süavi, Gazanfer, Bedia, Şaziye, Cahide, Feriha, Gülistan. Yüz yıl boyunca daha kimler kimler sayabilirim. Türk tiyatrosunun yaratıcıları, yapı taşları. Hepsini rahmetle anıyorum, ışıklar içinde yatsınlar.
Performans yetmezliği demişler ya, inanmayın. Hepsi bahane. Haksızca ve cahilce bir tanımlama. Öyle olsa zamanında seçilip alınmazlardı tiyatroya. Kocatürk, Erbulak, R. Savaş ve diğerleri. Çoğu prensipal oyuncular ve namzet kadrodaki yeni yetişen yetenekler... Bu kara listeye kimler imza attıysa çocukların geleceğiyle oynadılar, ekmeğiyle oynadılar ve günaha girdiler.
Sevgili Başkan, oyunlarımla, filmlerimle, kitaplarımla, öğrencilerimle ve seyircilerimin sevgisiyle tam 68 yıldır bu camianın içindeyim. Gerçi büyük bir özveriyle çalıştım ama tiyatrom bana çok şey kazandırdı. Şimdi size bu güzel yılların hakkı için rica ediyorum. Lütfen bu kararı geri aldırın. Bizi ancak siz anlarsınız. 2016-2017 yeni tiyatro sezonu başlıyor. Gecede tam altı tiyatro birden perde açacak. Arkadaşların hemen hepsine tek tek ihtiyaç var. Bakın, siz mimarsınız ya, bir gökdelen inşa ettiğinizi düşünelim, taşından toprağına, demirinden betonuna, camından doğramasına kadar projenizi bütünlemek için bilemeyeceğim daha birçok malzemeye ve elemana gereksiniminiz olacak. İnanın tiyatroda da öyledir işte. Bir oyunu bina etmek, bütünleyip seyirciye sunmak için, diyelim ki bir Moliére oyunu olsun veya bir Haldun Taner, oyunun hakkını vermek için bizim de birçok malzemeye ve elemana ihtiyacımız vardır. Bu konuda hiçbir kısıntıya giremeyiz, bize yakışmaz, seyircilere ve sanatçılara haksızlık olur. Bugün İstanbul seyircisi için senede en az otuz-kırk oyun çalışmak gerekir, çocuk oyunları da ayrı tabii. Bu eksik kadroyla perde açamayız.Tiyatroda mahrumiyet ve kısıntı sanattan ödün demektir bilirsiniz, kuşkusuz bu bütün sanatlar için böyledir. Yüz yıldır bu böyle geldi böyle gitmeli, övünmeliyiz. Hatırlıyorum eskiden bazı arkadaşlar ‘Biz Belediye’nin pabucu içine kaçan bir taş gibiyiz, fazla geliyoruz onlara’ diye şikâyet ederlerdi. Bu yüzden sanki başımızda bir çekiç varmış gibi hep tedirgindik. Ama bakın yüz yıl geçti, o kara imzayı hiçbir başkan atmadı, sorumlu bir sanat duygusuyla şehrin tiyatrosunu hep korudular.
Tiyatromuz şimdilerde çok zor günler yaşıyor olsa da çok şükür dimdik ayaktayız. İnanıyorum ki bir gün güzel bir oyunu tekrar birlikte izleyeceğiz ve sanatçıları alkışlayacağız, bu bir davet olsun. Mektubumla sizin sanatçı yanınıza sesleniyorum. Lütfen çocuklarımız yuvalarına dönsün ve yeni sezonumuzda perdelerimizi rahat rahat açalım. Bu konuda anlayışınıza ve sanat sevginize güveniyorum. Sizi sevgiyle selamlıyorum.”