Firma beni seçmiş. O zamanlar ?cast ajansı? diye bir şey de yoktu. Reklam ajansları birbirine haber verirdi. Bağlı olduğumuz bir ajans da yoktu. Hepimiz birbirimizi tanırdık. Ekspozisyonlara 1-2 kişi çıkardık, rozet konfeksiyon için hep beraber çektirdiğimiz fotoğraflarımız da vardır.
'Bayan sus' için ajansta bir sürü poz çektiler, sonra arasından da bildiğimiz pozu seçtiler. Set normaldi 2-3 kişiydik. 'Bir tek hastanelere koyacağız, sus işareti yapın' dediler.
Reklam ajansının müdürü, bir de kameramanlar vardı. Elbiseyi de Haseki Hastanesi'nin başhemşiresinden ödünç almışlardı. 'Bayan sus'un ayrı bir yeri daha vardı, çünkü Atatürk'ten sonra duvardan inmeyen fotoğraf benimkiydi.
Herkes geldi gitti, ben duvarda 'bayan sus' olarak kaldım."