Televizyon
12 Ağu 2010 21:26 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:32

"40 DERECE SICAKTA 80 DERECE YEL ETKİSİ YARATACAĞIZ!"

Önümüzdeki günlerde TRT1 ekranlarında 'Halil İbrahim Sofrası' adlı sıcacık bir mahalle dizisi başlayacak.

Yakında TRT ekranlarında başlayacak olan 'Halil İbrahim Sofrası' adlı dizide başrolleri Hasan Kaçan'la paylaşan Kadir Çöpdemir: Kaçmış bir tren olan mahalle hayatını anlatıyoruz. Bu dizi; 40 derece sıcakta, yüzde 80 nemde adeta yel etkisi yaratacak.

Önümüzdeki günlerde TRT1 ekranlarında 'Halil İbrahim Sofrası' adlı sıcacık bir mahalle dizisi başlayacak. Altı yıl önce efsane olan televizyon dizisi 'Ekmek Teknesi'nin oyuncu, senarist ve yapımcı kadrosunun gerçekleştirdiği dizi, izleyicileri gülmekten kırıp geçirmeye hazırlanıyor. Yapımcılığını Pana Film'in, yönetmenliğini Ahmet Katıksız'ın yaptığı 'Halil İbrahim Sofrası'nın başrollerini ünlü mizah ustası Hasan Kaçan, Kadir Çöpdemir, Seray Gözler Yeniay, Ayçe Abana ve Ahmet Yenilmez paylaşıyor. Mahalle dizilerini seven televizyon izleyicisi, Hasan Kaçan ve Kadir Çöpdemir'i bu sefer 'Ali' ve 'Nuri' adında iki ortak berber olarak izleyecekler. Yeni Aktüel dergisinden Emre Ünsallı, Hasan Kaçan ve Kadir Çöpdemir'le yeni dizilerini konuştu...

Yeni bir mahalle dizisiyle yeniden izleyicinin karşısına çıkıyorsunuz. Mahalle dizilerinde yer almaktan zevk alıyor musunuz?

Kadir Çöpdemir: Ben 43 yaşındayım ve mahallede büyüdüm. Mahalledeki abla, abi, amca, teyze, efendime söyleyeyim esnaf gibi unsurları yaşayarak ve hepsinin bir işlevi olduğunu bilerek, hepsiyle bir şekilde iletişimde bulunarak ve bütün bunlardan da tat alarak... Bu yüzden mahalle işleri çok içimi, gönlümü açıyor. 'Ekmek Teknesi' de öyleydi, şu anki projemiz de öyle. İnsanın içini açıyor çünkü biz o kaynaktan geliyoruz.

Eskiden bir mahalle dizisi izlerken sedece gülüp eğleniyorduk. Sonra eski mahalleleri özlememize neden oldu. Şimdi artık bilmeyene de öğretmeye başlıyor...
K.Ç.: Tabii aslında bir de böyle bir durum var. Bu kaçmış bir tren, artık mahallelerin olması mümkün değil. O diyalogların, o insani ilişkilerin ve resimlerin de oluşması mümkün değil. Bence artık o tren kaçtı, o devir kapandı. Ama en azından görsel dünyada o çağrışımı yaratabilmek, o atmosferi verebilmek de önemli diye düşünüyorum.

BABAMA NE ÇOK BENZERMİŞİM

Dizide bir berberi canlandırırken mutlaka kendi mahallenizden bir kahraman geliyordur aklınıza...
K.Ç.: Çok... Ben 1983 yılında girdim üniversiteye. Çocukluğum Eskişehir'de geçti. Yaşıyorsa Allah uzun ömür versin, rahmetli olduysa Allah rahmet eylesin, bizim mahallede Kaptan Berber vardı. Babam elimden tutup beni ona ilk götürdüğünde hayal meyal hatırlıyorum, koltuklarına çocuklar için bir tahta koyarlardı, ben öyle başladım. Düşün, üniversiteyi kazandım, İstanbul'a geldim, abartmıyorum neredeyse üniversite bitene kadar İstanbul'da tıraş olmadım, Eskişehir'e gittikçe Kaptan Berber'e tıraş oldum. Kaptan Abi, öyle muhabbetli bir adamdır ki bırakamadım adamı. Hasan Abi daha iyi bilir; berberlerin de acayip formatları vardır.

Hasan Bey sizin babanız da bir berberdi. Berber önlüğünü giyince kendinizi nasıl hissettiniz?
Hasan Kaçan: Çok enteresan bir şey söyleyeyim sana; geçen gün dizi için fragman çekilirken, berber kıyafeti giydim saçları geri taradım. Zaten bembeyaz olmuş saçlar... Aynaya bir baktım, Berber Ali... Ulan dedim babama ne çok benziyorum ya. E tabii ki benzeyeceksin, gelmişsin 52 yaşına, o yaştaki berber Ali'ye benziyorum.

HERKESİN NASİPLENDİĞİ SOFRA

Dizinin adı neden 'Halil İbrahim Sofrası' oldu?


H.K.: Bizim Dolapdere'de pratik bir şey bulmuşlar, mahallede millet Cuma'ya gittiğinde hemen pazar tezgahlarından bir masa kuruluyor. Üzerine gazeteler seriliyor. Allah ne verdiyse kalfalar, çıraklar, yengeler, bacılar, çoluk çocuk sofrayı hazırlıyor. Ama ille de Cuma'ya giden değil; giden gitmeyen, yoldan geçen geçmeyen herkesin nasiplendiği bir Halil İbrahim Sofrası vardı. Biraz oradan aklımızda kalmış. O yüzden adını 'Halil İbrahim Sofrası' koyduk. Biz o geleneği devam ettiriyoruz.

Nasıl bir hikaye izleyeceğiz?

H.K.: Şimdi öyle bir şey olacak ki; 'Ali'yle 'Nuri'nin aralarındaki çatlaktan dolayı belki de 'Halil İbrahim Sofrası' da sallanmaya başlayacak. Onun sallanması demek mahallenin sallanması demek. Dolayısıyla oradaki drama da matraklığa da didişmeye de mahalle katılacak. Hem hüznünü yaşayacağız, hem keyfini çıkartacağız, hem de bol bol güleceğiz.

İnsan dizideki dükkanın önünü, masayı, üzerindeki tavlayı görünce, çalıştığı işe ara verip biraz öyle bir yerde olmak istiyor.
K.Ç.: İstemez mi; o mekan, sıcak bir havada esen yel gibi gelir insana. Bu röportajı okuyan insan için söylüyorum, baksınlar diziye o yeli hissedecekler. Bak 40 derece olacakmış İstanbul. O 40 derecede, yüzde 80 nemde böyle bir yel etkisi yapacağız.
H.K.: Şöyle diyelim; biz mutfaktan güzel kokuların geldiğini duyduk. Genelde de mutfaktan güzel kokular geliyorsa masaya da güzel yemek gelir. Biz kokuyu aldık, hoşumuza da gitti.

BABALARI MİRAS BIRAKTI
Dizide iki berberden biri olan 'Ali'nin babasının adı Halil, 'Nuri'ninkinin de İbrahim. Halil ve İbrahim ustalar, çocuklarının da berber olmasını istemişler, onların da ortak olmasından büyük keyif almışlar. Bu nedenle miraslarını oğullarına bırakmışlar. Ama dizi ilerledikçe, yeni nesil iki berber arasında çatlaklar baş gösterecek. Komedi de buradan doğacak.