4. Ulusal Maneviyat Psikolojisi Sempozyumu
- Erciyes Üniversitesi Psikolojik Danışma Merkezi Müdürü Atak:- "Modern psikoloji ve psikoterapinin, insanın metafiziği yaşama arzusuna ve ihtiyacına pozitivist bir bakış açısıyla çözüm üretebilmesinin mümkün olmadığını gördük. Burada insanın kutsiyet düzeyinde değer atfeden ve sevgi temeli üzerine.
İSTANBUL (AA) - Erciyes Üniversitesi Psikolojik Danışma Merkezi Müdürü Mustafa Atak, modern psikoloji ve psikoterapinin, insanın metafiziği yaşama arzusuna ve ihtiyacına çözüm üretebilmesinin mümkün olmadığını ve maneviyat geleneklerine başvurmanın zorunlu hale geldiğini belirterek, ''Maneviyat psikolojisi, mutluluğu daha çok kazanmada ve tüketmede arayan, kaygı ve depresyon rahatsızlıklarına düçar olan çağımız insanına yol gösterecek yaklaşımların en önemlisidir.'' diye konuştu.
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi, Erciyes Üniversitesi, Sıcak Yuva Vakfı ve Birlik Vakfı iş birliğiyle düzenlenen 4. Ulusal Maneviyat Psikolojisi Sempozyumu başladı.
Birlik Vakfı Milli Türk Talebe Birliği Konferans Salonu'ndaki sempozyumda konuşan Atak, "Kendini bilen haddini bilir." düsturundan hareketle 2014 yılından beri Maneviyat Psikolojisi sempozyumlarını düzenlemenin huzur ve mutluluğu içinde olduğunu dile getirdi.
Modern Batı psikolojisinde Sigmund Freud, Abraham Maslow, Erich Fromm gibi düşünürlerden öğrenilen yaklaşımların insanın anlam arayışına tam manasıyla çözüm sunmadığını, psikolojiyle psikoterapi yaklaşımlarının varoluşsal bunalıma ve ruh sızısına ilaç olmadığını gözlemlediklerini belirten Atak, şunları kaydetti:
''Modern psikoloji ve psikoterapinin insanın metafiziği yaşama arzusuna ve ihtiyacına pozitivist bir bakış açısıyla çözüm üretebilmesinin mümkün olmadığını gördük. Burada insanın kutsiyet düzeyinde değer atfeden ve sevgi temeli üzerine bina edilen maneviyat geleneklerimize başvurmak zorunlu hale gelmiştir. Maneviyat psikolojisi, mutluluğu daha çok kazanmada ve tüketmede arayan, kaygı ve depresyon rahatsızlıklarına düçar olan çağımız insanına yol gösterecek yaklaşımların en önemlisidir. Ruhsuz psikolojiden ruh merkezli bir psikolojiye geçmek durumundayız. Önümüzdeki engeller, engelin kendimiz olduğunu öğrenince ortadan kalkar. Kainata ibret nazarıyla bakan insanın yaratılmış olan her şeyden kılavuzluk desteği alabilmektedir. Bizim maneviyat geleneklerimizde ve kişinin özünde en büyük engel kendi nefsidir. Nefsi emmareyi aşmadan manevi tekamül gerçekleşmez. Manevi tekamülü gerçekleştiremeyen birey en küçük bir sarsıntıda darbe alır ve içsel buhranlar yaşamaya başlar.''
Muhiddin Arabi, Feridüddin Attar, Mevlana Celaleddin Rumi, Yunus Emre, Ebul Hasan El Harakani ve Gazali gibi maneviyat büyüklerinin öğretilerinden, psikoterapi yöntem ve tekniklerinden istifade etmenin önemini vurgulayan Atak, psikolojik terapi yöntemi olan bir biyoterapiden Mesnevi hikayelerininin kullanılmasının faydalı olacağını aktardı.
Modern Batı psikolojisinin Mevlana, Gazali, Yunus Emre gibi önemli değerlerle tanışması gerektiğine dikkati çeken Atak, ''Mevlana'yı, Yunus Emre'yi, Muhiddin Arabi'yi Batı'dan oryantalistlerin çevrelerinden anlamanın gereği yoktur. Psikolojisi, psikiyatri, psikolojik danışmanlık ve rehberlik bölümlerine enstitü, uygulama ve araştırma merkezlerinde Beyazıt'ı Bestami kürsüsü, Muhiddin Arabi Uygulama ve Araştırma Merkezi gibi birimlerin kurulması gerekmektedir. Bunun yanı sıra Kur'an-ı Kerim'in insan psikolojisine bakışı üzerine çalışmalarda bulunmak gerekmektedir.'' dedi.
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Musa Duman ise toplantıda ''Maneviyat Psikolojisi'' başlığı altında aile konusunun ele alınacağını ve geleneksel aile yapısının değişmesiyle boşanma oranının ve aile bireyleri arasındaki şiddetin artması gibi konuların tartışılacağını söyledi.
- ''Aile hayatımız çatırdıyor''
Aile denilen sosyal olgunun sahibi kadınların ailenin sahibi, koruyucusu, sığınağı ve limanı olduğunu vurgulayan Duman, şu değerlendirmede bulundu:
"Yüz yıllık Batılılaşma sürecinde Türk toplumu makas değiştirdi. Bu süreçte pek çok şeyimiz değişmeye başladı. Bunun içinde aile hayatımız da payını aldı. Buna bir de şehirleşme eklenince bizim aile yapımız darmadağın olmaya doğru gitti. Önceleri biraz dini hayatı zayıf olan kesimlerde gördüğümüzü zannettiğimiz aile faciaları öyle bir noktaya geldi ki bugün toplumumuzun her kesiminde aynı ölçüde boşanma, aile içi şiddet gibi olaylar yaşanmaya başladı. Biz bir ailede yaşıyoruz ve aile hayatımız çatırdıyor. Çok uzaklarda zannettiğimiz bu tür huzursuzluklar bir baktık ki kendi çevremizde, ailemizde, çocuğumuzda da olmaya başladı."
Geleneksel aile yapısı içinde de huzursuzluklar yaşandığını fakat ailenin dağılma noktasına gelmesinin düşünülmediğini ve sorunların aile içinde yaşanarak çözüldüğünü ifade eden Duman, yeni aile yapısında basit sebeplere çözüm bulamayıp boşanma yoluna gidildiğini aktardı.
"Dindarlık ve Maneviyatın Aile Hayatına Etkisi", "Fıtrat Merkezli Olarak Ailenin Yeniden İnşası" gibi konuların tartışılacağı ''Evlilik ve Aile'' temalı sempozyum, yarın sona erecek.